HAZIRLAYAN/ Engin YAVUZ

Bundan 49 yıl önce soğuk bir Mart gecesi 7.2'lik bir depremle sarsıldı Kütahya'nın Gediz İlçesi... 1086 kişinin yaşamını yitirdiği bu depremde ilçe ve çevresinde geleneksel Anadolu mimarisinin en güzel örneklerinden 14 bin yapı yerle bir oldu. Depremin ardından Gediz birkaç kilometre ötede yeniden kuruldu. Depremden geriye kalansa şimdi Eskigediz denilen küçücük kasabaydı.

Belediye Başkanı Ercan Şimşek'in davetlisi olarak Eskigediz'deydik geçen hafta. Geceden yola çıktık. Gecenin ayazında sık sık molalar vererek, silgeçlerin yetişemediği ağır sağanakların altından geçerek, yol arkadaşım Petek ve gezgin arkadaşlarımızla 255 kilometrelik yolculuğun ardından sabah 06.30'a ulaştık Eskigediz'e...

Ayakta kalabilmiş iki katlı, üç katlı Anadolu evlerinin kuşattığı ana caddede kimsecikler yoktu, ara sokaklarda da öyle... Sabahın köründe ilk sabahçı kahvesinin açılmasını beklerken, kasabanın puslu sokaklarında dolaşıp, soğuğa da pek aldırmadan fotoğraf çekmenin tadını çıkardık.

Bu sırada belediyenin düzenlediği kurslara katılan Eskigedizli ev kadınlarının günlerden beri hazırladığı kahvaltıya beklediklerini söylediler, Eskigediz Belediyesi Kültür Salonu'na yöneldik.

Dumanları tüten koca bir tencere tarhana çorbasının yanısıra özenle pişirilen gözlemeler, börekler, kekler, kurabiyeler, puaçalar, çeşit çeşit peynirler ve reçellerden oluşan mis kokulu, iştah açıcı ve bol sevgi katılmış kahvaltı sabahın en güzel sürpriziydi. Demli çaylarımızı Başkan Ercan Şimşek ile sohbet ederken yudumladık.

Kahvaltının ardından ilk durağımız kar kalınlığının hala 1 metrenin üzerinde olduğu(143 santim) Murat Dağı Termal Kayak Merkezi'ydi. Eskigediz'den 30 kilometre ötedeki Murat Dağı'na giderken, bazen sağımızda bazen solumuzda coşkuyla akan Murat Çayı bizi izler gibiydi. Çayın beslediği, meyve bahçelerinin, tarlaların ve kavaklıkların kapladığı ovanın yakın bir gelecekte bir barajın suları altında kalmak üzere olduğunu bilmek üzücüydü ve Murat Dağı'na giderken ilerlediğimiz, iki yanını kavak ağaçlarının süslediği daracık Altıntaş yolunda belki de son kez yolculuk yaptığımızı biliyorduk.

Uzaktan baktığımızda zirveleri bulutlar arasında kaybolmuş görünen Murat Dağı'ndan söz edelim dilerseniz.

2312 metre yüksekliğindeki Murat Dağı, Gediz ve Porsuk nehirleriyle Banaz Çayı'nın kaynağı. Çoğu endemik yüzlerce bitki çeşidinin bulunduğu dağ bu özelliğiyle araştırmacıların da ilgi odağı. Çiğdem, ters lale, kardelen ve orkide en sık görülen çiçeklerden... Hem sıcak hem de soğuk suyun aynı anda kaynadığı Murat Dağı, bu özelliği ile kaplıca tedavisine ihtiyaç duyanların da uğrak yeri. Ege Bölgesi'nin en yüksek dağı olarak bilinen bu dağ, 1850 metrede Sarıçiçek Yaylası'nda kurulan kayak pistiyle kayakseverlerin ve hafta sonlarını değerlendirmek isteyen yöre halkının en çok tercih ettikleri yerlerden biri. Sık sık kar yağıyor ve sıcaklık çoğu zaman sıfırın altında ama soğuğu pek hissetmiyor insan.

Bir gün Murat Dağı'na yolunuz düşerse buradaki kafede yöreye özgü kekik çayından içmeyi unutmayın.

Murat Dağı'ndan döndüğümüzde aynı salonda bu kez öğle yemeği hazırdı. Konuklarına sundukları her yiyeceğin bu küçük kasabanın bölgede tanınmasına katkıda bulunacağının bilinciyle yemek yediğimiz salonda koşuşturan kadınlar, ev sahipliğinin en güzel örneklerini verdiler. Sofranın baş köşesinde, Eskigediz'in özel ürünü tarhana çorbası vardı yine... Bu arada hatırlatalım göveç, sırık kebabı ve höşmerim tatlısı bu yörenin en özel, en lezzetli yiyecekleri.

Yemeğin ardından bir rehber eşliğinde dolaştık kasabayı; güneşin zaman zaman çisentiler bırakan kara bulutların arasından az da olsa yüzünü göstermesini bekleyerek...

Biz kasaba sokaklarında dolaşırken size Eskigediz'i tanıtalım dilerseniz.

Belgelere göre Eskigediz 1313 yılında kurulmuş.Burası birçok kez yangın,sel, deprem gibi afetlerin yıkımına uğrasa da bugün büyüleyici mistik havası ve tarihi mimari dokusu ile, ülkemizin seçkin tarihi yerleşim yerlerinden biri.Yerleşmedeki en eski eserler Hisarardı'ndaki antik yerleşmeye su taşımak için yapıldığı sanılan su kemeri ve yapımında iki mermer heykelin malzeme olarak kullanıldığı Debboy Köprüsü, 1676 tarihinde Kuyucu Murat Paşa tarafından güvenlik koşulları öne sürülerek yıktırılan Hisarardı Kalesi.

Mimarlık örneği

Bu özellikleri ile Eskigediz, birçok bilim adamının uğrak yeri hale geldi ve üniversitelerin çalışmaları sonucunda kentsel, doğal ve arkeolojik sit kapsamına alındı. Kadoi antik kentinin kalıntılarnın bulunduğu Asarardı Bölgesi de koruma altında. 111 yapı kentsel sit ve mimarlık örneği olarak seçildi. Bunların yanısıra kasabada 10 çeşme, 11 cami, 4 köprü, 3 çamaşırhane koruma altında. Mihrioğlu Dağı'nda Gediz’in en eski anıt ağaçlarından biri var. Kaç yaşında olduğunu kimsenin tahmin edemediği bu karaçam sert kuzey rüzgarlarının etkisiyle yalnızca bir yöne doğru uzanmış gövdesi ve dallarıyla ilgi çekiyor. Bu ağacın adını verdiği Çamlıçeşme Kütahya-Gediz karayolu üzerinde, Eskigediz’den 7 kilometre uzaklıkta bir tepenin üzerinde. Kayacık ise

Eskigedizliler'in sosyal yaşamında büyük önem taşıyor ve hem çamaşırhane hem de hıdrellez'in kutlandığı alan olarak hala önemini koruyor.

Hamam Müze oldu

Eskigediz'in öğle saatlerinden itibaren canlanmaya başlayan sokaklarını Belediye Başkanı Ercan Şimşek ile birlikte dolaştık ve kasabanın ilgi çekici köşelerini inceledik. Başkan Şimşek tarafından restore ettirilen ve Eskigediz Kent müzesi haline getirilen tarihi hamamda, kasabalı kadınların el emeği göz nuru hediyeliklerinden, imece ile üretilmiş turşu, erişte, tarhana ve reçellerden satın aldık. Eskigedizli kadınların bir kooperatif kurmak üzere arayış içinde olduklarını öğrenmek keyif vericiydi. Deppoy Köprüsü'nü, tarihi su kemerini yağan yağmura aldırmadan fotoğrafladık

Başkan Şimşek, 1970 depreminde yıkılan evlerden 11'inin aslına uygun olarak restore edildiğini, onarılan ev sayısını giderek artacağını söyledi. Kasabadaki en büyük eksikliğin konaklama olduğunu belirten Şimşek, kullanılmayan cezaevinin otele dönüştüreceklerini belirtti.

Güleryüzlü Eskigediz'den güzel anılarla ayrıldık.

Eskigediz'de ne yenir

Kasabada birkaç küçük lokanta var ama üretken kadınların en önemli hedefi kadınların işleteceği bir lokantayı kasabaya kazandırmak. Çünkü beldeye özgü çok lezzetli yemekler, börekler ve kekler hazırlıyorlar. Bunlardan birkaçı şöyle:

TARHANA: Yeteri kadar kırmızı biber, soğan ve arzu edildiği kadar  acı biber rendelenir. Buna un, yoğurt, nane, maya ve tuz ilave edilerek yoğrulur. Yoğrulan tarhana hamuru mayalanmaya bırakılır. 10-12 gün mayalanıp ekşiliği giden tarhana hamuru gölge bir mekana lokma lokma dökülür. Arada bir alt üst edilip az nemli hale gelinceye değin kurumaya bırakılır. Az nemli hale gelen tarhana ufalanır ve elenerek kurumaya bırakılır. Kuruyan tarhana bir yıl süre ile kullanılmak üzere bez torbalarda saklanır. Bu tarhanadan yapılan çorbanın lezzeti ise muhteşem.

tes, tuz ve birkaç diş sarımsak konarak iyice pişirilir. Bu karışım kaynayan çorbaya ilave edilerek servis yapılır. Son yıllarda Gediz tarhanasının ünü, ilçe sınırlarını aşarak tüm ülkeye yayılmıştır. Gediz’de üretilen tarhananın yıllık üretiminden onbeş tonluk kısmı ilçe dışında pazarlanmaktadır.

GÜVEÇ: Güveç özellikle oğlak ve erkecin kaburga kısmından elde edilen parça etlerden yapılır. Etler yağlı kısımları alta gelecek biçimde güvece hiç su koymadan yerleştirilerek fırına sürülür. Bu arada domates, soğan, biber, salçalı su yeteri kadar tuz ilavesiyle kaynatılır. Bir buçuk saat fırında bekletilen güveç çıkarılır. Etler bu defa yağlı kısımları üste gelecek biçimde tekrar güvece yerleştirilir. Üzerini örtecek biçimde hazırlanan karışımdan ilave edilir ve tekrar fırına sürülür.Bir buçuk saat sonra fırından çıkarılan güveç, soğanla servise sunulur.

SIRIK KEBABI: Gediz’de sırık kebabı için güveçte olduğu gibi erkeç, ya da, oğlak tercih edilir. Kesilip içi temizlenen keçi sırığa birkaç çivi yardımı ile sabitlenir. İçi ve dışı tuzlandıktan sonra kebap ocağının önünde hazırlanan çatal ağaç kazıklara yerleştirilir. Ancak bundan önce ocaktaki odunların iyice yanması ve kor haline gelmesi önemli bir ayrıntıdır.

Sırık kebabı en az dört, en çok altı saat boyunca ağır ağır çevrilerek iyice kızartılır. Kebap iyice kızardıktan sonra servis yapılır. Sırık kebabının en lezzetli kısmı, Gediz’de “barak” diye anılan çıtır çıtır kızarmış kısmıdır. Kebap kızarırken eriyip damlayan yağlar bir tepside toplanır. Gedizliler bu yağa ekmek batırarak yemeği çok sever.

HÖŞMERİM: Balıkesirliler aksini iddia etse de höşmerim Eskigediz'in tatlısı. Bir kilogram taze peynir derin bir kabda iyice ezilerek, üzerine yeteri kadar sıvı yağ, bir kase un, irmik ve bir paket kabartma tozu ilave edilerek, yoğrulmuş hamur kıvamına gelinceye değin pişirilir. Pişen karışım yağlanmış tepsiye yayılıp, kare biçiminde kesilir ve fırına verilir.

Höşmerim fırındayken yedi su bardağı şeker ve altı su bardağı su ile hazırlanan şerbet kızarıp fırından çıkarılan höşmerimin üzerine ilave edilir. Şerbeti verilen höşmerim, kısık ateşte 15-20 dakika tekrar pişirilir. Soğumaya bırakılır.