Gördüklerimizi, yaşadıklarımızı, hissettiklerimizi yazacaktık. Yüzlerce kilometrelik bir yolculuktu bu ve Lao Tzu'nun dediği gibi ilk adımı attık.

Geç saatlerde güneye uzanan burnun ucunda, eski mahallede sevdiklerimiz tarafından ağırlandık. Sofrada birkaç saat önce tekneye çekilmiş balıklar ve nefis bir salata vardı

Yağmur bulutlarının bütün kenti örttüğü bir sabahtı, yağmur varla yok arası; İzmir'den yola çıktık..
"Her yolculuğun heyecanla anlatılacak bir hikayesi var, bakalım bu yolculuğumuzdan ne hikayeler çıkacak" dedi yol arkadaşım Petek...
Amacımız zaten yol hikayesi yazmaktı... Gördüklerimizi, yaşadıklarımızı, hissettiklerimizi yazacaktık. Yüzlerce kilometrelik bir yolculuktu bu ve Lao Tzu'nun dediği gibi ilk adımı attık...
Yolculuğumuzda ilk durağımız Bergama'da Kozak Yaylası yolundaki Çınarlı mesire alanı... Konak'tan yola çıktıysanız eğer burası İzmir'den 120 kilometre uzaklıkta.
Sararmaya başlamış çınar yapraklarının örttüğü küçük bir derenin yaz-kış aktığı mesire alanında, ağaçların gölgesinde, birkaç gün önce yağan yağmurun ıslattığı toprağın kokusunu içimize çekerek kahvelerimizi yudumladık. Sakindi mesire alanı... Tadını çıkardık sakinliğin...
Çam ormanlarının ve yolun kenarından akan dereyi kuşatan çınarların arasından Kozak Yaylası'na ilerledik sonra... Yukarıbey Köyü'nü geride bırakınca onbinlerce hektarlık yayla uzanıverdi karşımıza...



Dilerseniz hiç gitmeyenler için Kozak Yaylası'ndan söz edelim biraz.
Kozak Yaylası Bergama’ya yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta. Deniz seviyesinden 500-1000 metre arasında yükseltilere sahip olan Kozak’ta 500 aile yaylacılık ile geçiniyor. 5 milyondan fazla fıstık çamı ağacının bulunduğu yaylanın kendi adıyla anılan üzümü de çok lezzetli. Kozak Yaylası 67 kilometrelik Bergama-Ayvalık karayolu üzerinde yer alıyor. Yolculuğun her metresinden keyif alacağınızdan eminim. Hele sonbaharda tadına doyamayacağınız, görsel açıdan keyif yaşayacağınız doğa köşelerinden biri Kozak Yaylası.
Kozak binlerce hektarlık alana yayılan bir yayla. Bergama Krallığı'ndan beri fıstık çamına sahip bir bölge. Şu anda yılda 800 tondan fazla fıstık elde ediliyor. Üreticiler, bu nazlı ürüne kavuşmanın bedelini bir hayli ağır ödüyor. Bir ağacın kozalak vermesi için dikiminden sonra 10 yıl geçmesi gerekiyor. Nisana kadar kozalak toplama mevsimi devam ediyor. "Çam indirme" diyorlar bu işleme. "Keye" adı verilen sırıklarla toplanıyor kozalaklar. Bir ağaçtan ise yalnızca 7 kilogram çam fıstığı elde ediliyor. Bir ton kozalaktan 70-80 kilogram fıstık çıkıyor. Çam fıstığının toplanması Nisan ayı sonuna kadar devam ediyor. Ancak son yıllarda tedavi edilemeyen bir hastalık nedeniyle fıstık çamları birer birer kuruyor. Üretici endişeli...


ROMA HAMAMI VAR


Yaylada gezip görülecek birçok ilginç doğal ve tarihi zenginlik var. Yalnızca ilginç kayalıklarla ve ormanlarla bezenmiş karayolu bile doğal güzellikler barındırıyor. Aşağıbey Köyü yakınlarında henüz kazı çalışmalarının başlamadığı Perperene Antik Kenti yer alıyor. Kayıtlara göre kent Aiolis'e bağlı, bakır ve üzümüyle ünlü bir yer Perperene… Strabon’a göre Pyrrha burnunun ve körfezin dışında terkedilmiş Kisthene kenti bulunur. Daha yukarıda Perperene, Trarion ve diğer yerleşimler de var. Bizanslı tarihçi Suidas'ın yazdığına göre MÖ 490 yılında Midilli kentinde doğmuş Midillili Hellanikos olarak tanınan antik yazar 85 yaşında Perperene 'de ölmüş. Perperene’nin kalıntıları oldukça geniş bir alana yayılıyor. Akropolde iç içe iki sur kalıntısı, 2000 kişilik tiyatro, bir mabet ve hamam, alabildiğine geniş bir ufku kucaklıyor. Bu kalıntılar Hellenistik ve Roma dönemlerine tarihleniyor. Sikkeler üzerinde yer alan resimlerden Perperene'de Zeus, Athena, Apollon, Afrodite, Demeter ve Asklepios'un saygı gördüğü anlaşılıyor. Doğanın sarıp sarmaladığı kalıntıları görmenizi tavsiye ederim. Göbeller civarında kamp alanları ve yürüyüş parkurları var. Burası kuş gözlemciliği yapmaya da elverişli. Demircidere'de Türkmen geleneklerini incelemek için zaman ayırabilirsiniz. Aşağıbey köyündeki tarihi Roma hamamını da mutlaka görün.


DOKUMACILIK MERKEZİ


Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü'nün Aşağıbey Köyü'nde yaptırdığı 30 yataklı otel yayla turistlerini ağırlıyor. Ayrıca Aşağıbey Köyü'nde köy evlerini de yaz aylarında kiralayabilirsiniz. Bergama'daki Kozak Garajı'ndan kalkan minibüslerle Kozak Yaylası'na ulaşılıyor. Özel araçlarıyla yaylaya çıkmak isteyenler Bergama'nın Şadırvan Mevkii'nden yön tabelaları izleyerek Kozak'a ulaşabilir.

Her şehrin, kasaba ve köyün birer dokuma merkezi olduğu Anadolu’nun zengin dokuma kültürüne sahip merkezlerinden biri de Kozak Yaylası. Kozak’ta Türk halı ve düz dokuma yaygılarının en iyi örneklerini bulmak olası. Kozak yöresinde günümüzde halı ve düz dokuma yaygılar (kilini, cicim, zili, sumak) dokunuyor. Bugüne gelebilen pedallı tezgâhlardan halkın, eskiden beri dokumacılık yaptığı, giyim-kuşam ve sergi ihtiyacını kendisinin ürettiği anlaşılıyor. Günümüzde bu tezgâhlara, halk arasında, tızgâh (tezgâh) deniliyor. Tızgâhda, yakın zamanlara kadar düz dokuma yaygı (kilim), heybe, ihram (çarşaf), bel kuşağı, peşkir (havlu), iç ve dış çamaşırlar dokunuyordu. Günümüzde çarşaf, bel kuşağı ve çevrede yaşayan yörükler için yolluk tipi dokumalar üretiliyor. Kozak'ta eskiden her köyde halı dokunurken günümüzde bu gelenek 15 köyden yalnızca Karaveliler, Kıranlı, Çamavlu, Güneşli (Tekke), Terzihaliller, Yukarıcuma ve
Kozak Yaylası’nda yöresel peynirler, çamfıstığı, üzüm ve fıstık helvası çok seviliyor. Demircidere'de çok güzel keşkek yapılıyor. Bir de "gelin alma"da pişirilen "sura" var. Bu yemek yapılırken kemiksiz kuzu kaburga, Kozak fıstığı, kuşüzümü ve dağlardan toplanan otlar hep birlikte fırınlanıyor. Tadına doyamazsınız.
Devam ettik yolculuğumuza... Gömeç sapağından sola Ayvalık'a döndük.

YAZIN 500 BİN KİŞİ


Yazın günlük nüfusu 500 binlere ulaşan 68 bin nüfuslu Ayvalık Türkiye'nin en önemli turizm merkezlerinden biri... Ayvalık'ın ilk kuruluşu 1400'lü yıllara tarihleniyor. 1879 yılından itibaren çoğunlukla Rum halkın yaşadığı bir özerk bölge olan ilçe 1821'deki Yunan ayaklanmasının ardından boşaltıldı ve Karesi Sancağı'na bağlandı. Rum halkın geri dönmesine izin verildi ama Ayvalık eski canlılığına bir daha kavuşamadı. 1891 tarihli kayıtlara göre Ayvalık'ta 21.486 Rum ve 180 Türk yaşıyordu. 1914 yılındaki Fransız kayıtlarına göre ise Ayvalık birçok ülkenin konsolosluklarının, akademinin ve iki hastanenin bulunduğu bir yerdi. Lozan anlaşması gereği yapılan mübadelenin ardından buraya Girit, Makedonya ve Midilli'den gelen Türkler yerleştiler. Ayvalık 1928 yılında ilçe oldu.



Ayvalık, doğal güzellikleri, plajları, tarihi ve kültürel mekânları, iklimi ve adaları ile birlikte turizm potansiyeli yüksek yörelerden biri. İlçenin doğal güzelliklerinin yanı sıra Ayvalık merkez ve Alibey Adası’ndaki neo-klasik sivil mimari örneklerinin oluşturduğu kent dokusu da turizme talebi arttırıyor. İlçe açık bir müze görünümünde. Ayrıca, çevre il ve ilçelerde bulunan antik kentler de turizm açısından büyük önem taşıyor.

Ayvalık çarşısında zeytinyağlı baklava, eski hal binasında, fotoğraf çekenlerden hoşlanmayan manavın tam karşısında Köfteci Esat'ta köfte yedik, her biri özenle işlenmiş, boyanmış, süslenmiş, eski Rum evlerinin sıralandığı arka sokaklarda dolaştık. Çoğu sarımsak taşından yapılmış ve yıllar önce Rum halkın yaşadığı cumbalı evlerin, dükkanların, depoların, daracık sokakların hepsini görmek için bize zaman yetmedi. Pazarın kurulduğı daracık sokaklardan denize ulaşıp, güneş bulutlar arasında kaybolmaya başlarken, deniz kuşlarının uzun yolculuklarından döndüğü sahilde günbatımı fotoğrafları çektik.

ÇANDARLI'DA AKŞAM


Ayvalık alacakaranlıkla kucaklaşırken rotamızı Çandarlı'ya çevirdik. Ayvalık-Çandarlı arası 59 kilometre ve ağaçların, tarlaların kuşattığı daracık bir yoldan ulaşıyorsunuz Çandarlı'ya...
Çandarlı Dikili'ye 15 kilometre uzaklıkta. Kraliçe kenti olan Çandarlı'nın kurucularının Amazonlar olduğu rivayet ediliyor. Çandarlı'daki antik kent ve kale adını Amazon Kraliçesi Pitane’den almış. Çandarlı’da adanın bir yanı lodos bir yanı poyraz diyorlar, denizi ise Eylül'de mükemmel. Antik kent Pitane (Pytany) ve Çandarlı Kalesini görmeden, balıkçı teknelerini seyredip çay içmeden Çandarlı'dan ayrılmayın.



Geç saatlerde güneye uzanan burnun ucunda, eski mahallede sevdiklerimiz tarafından ağırlandık. Sofrada birkaç saat önce tekneye çekilmiş balıklar ve nefis bir salata vardı. Geceyi sık sık aydınlatan şimşekler giderek uzaklaşıyordu.

Sabaha karşı İzmir'e ulaştığımızda otomobilin kilometre göstergesine baktık... Sabah ilk adımı atmış ve gün boyunca 375 kilometre yolculuk yapmıştık. Ve anlatacak hikayelerimiz vardı...