Efes’i, Bergama’yı biliriz de, “Metropolis antik kenti nerede” desem, kaç kişi bilir ? Tabii ki bilen biliyor. Ben geniş kitleler anlamında söylüyorum.

Çevremizdeki değerleri görmeden, tanımadan nasıl sevebiliriz? Sevindirici olan şu ki, şu veya bu şekilde artık Türkler de gezmeyi öğrendi. Bir kısmı kitapla, bir kısmı da otobüste “erik dalı gevrektir” nameleriyle…
Metropolis “Ana Tanrıça kenti” demek oluyor da, nasıl oluyor, gelin önce ona bakalım. Anadolu’da tarih boyunca üretene saygı duyulmuş. Kadın en büyük üretici. Hem çalışıyor, hem de yeni nesiller üretiyor, yani bir canlıyı dünyaya getiriyor. En büyük saygıyı o hak ediyor.

Tapılacak Kadın


Bir de erkeğin doğuma katkısı henüz bilinmediğinden, tapılacak olan “kadın” oluyor. Ana tanrıça da bu şekilde doğuyor. Yani Kybele, şu etli butlu, doğurgan görünümlü Anadolu’nun ana tanrıçası, aynı zamanda doğa ve bereket tanrıçası.

Başta değindiğimiz gibi, Metropolis adını Ana Tanrıça Meter Gallesia'dan yani Kybele’den alıyor ve bu nedenle "Ana Tanrıça Kenti" olarak adlandırılıyor. Kazılarda bugüne kadar ana tanrıçaya ait 40 mağara tespit edildi. Bu mağaralarda da pişmiş topraktan çok sayıda ana tanrıça heykelcikleri bulundu. Metropolis paralarının üzerinde ana tanrıça resimleri bulunması da zaten bunu doğruluyor.


Metropolis Nerede ?


İzmir’e 40, Efes’e 30 km. uzaklıkta Torbalı sınırları içinde, yamaçta konumlanmış, yüzü bereketli ovaya bakıyor. Antik çağda ürettiği şaraplarla ünlenmiş bir kent. Antik Smyrna yani İzmir’den Efes’e giden ticaret yolu üzerinde olması önemini arttırdı. İki önemli kentin orta noktasında olması, kervanların da bir gün içinde ancak 30-40 km yol alabilmesi, yolcuların burada güvenli olarak geceleyebilmesi, para harcaması, mal alıp satmasına olanak kıldı. Kent gittikçe zenginleşti.

KAZILAR


Efes kazılarında genç bir asistan olarak bulunan Recep Meriç’e Efes kazı başkanı Hermann Vetters tarafından doktora çalışmasını Metropolis’te yapması önerildi. Beş yıl süren yüzey araştırmaları sonucu 1989 yılında kazılar başladı. Torbalı Belediyesi desteği ve Philip Morris- Sabancı sponsorluğunda on dört yıl süren kazılarda binlerce eser gün yüzüne çıkartıldı. Günümüzde kazılar Celal Bayar Üniversitesi adına Doç. Dr. Serdar Aybek başkanlığındaki bir ekip tarafından sürdürülmektedir.

Metropolis’te bugüne kadar yapılan kazılarda özellikle Helenistik döneme ait önemli buluntulara erişildi. Antik tiyatro, Sütunlu Galeri, Bouleuterion (Meclis binası), iki Roma hamamı, Gymnasion (Spor okulu), devlet agorası, dükkanlar, genel tuvalet gibi kent dokusunu oluşturan yapılar ortaya çıkartıldı. Hellenistik dönem seramikleri ile maden eserlerden oluşan binlerce tarihi eser gün yüzüne çıkartıldı. Kazılarda çıkartılan eserler, bugün İzmir Tarih ve Sanat, İzmir Arkeoloji ve Selçuk Efes müzelerinde sergileniyor.
Metropolis’in tarihinin çok eskiye dayandığı bilinmektedir. Kentin ilk yerleşiminin M.Ö. 3 bin yıllarında gerçekleştiği ön görülmektedir. M.Ö. 2 binde Hititler döneminde yörenin geliştiği, M.Ö. 7. yüzyılda Lydia döneminde de en parlak çağını yaşadığı anlaşılıyor. Pers, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerini, 1071-1317 tarihlerinde Selçuklular ve Aydınoğulları, daha sonraları Osmanlı dönemini izledi.



Bunlar hoş, güzel de oraya gidince neler göreceğiz. Haydi bir de onlara bakalım ;

Tiyatro: Metropolis’te tiyatro, Helenistik Dönemde yaygın uygulamaya paralel olarak, kentin güneye bakan, ana kayadan oluşan yamacına inşa edilmiştir. Oturma bölümü, diazoma ile ikiye ayrılır. Toplam oturma kapasitesi 3 bin 600 kişidir. Burada şahane fotoğraflar çekeceğiniz garanti

Mozaikli Salon: Tiyatronun doğu kenarına bitişik inşa edilen Roma dönemine ait geniş mekânın, tiyatroya ait fuaye, bekleme salonu olduğu düşünülüyor. Duvarlarında geometrik şekilli freskler, taban döşemesinde ise renkli taşlarla yapılmış iki panel mozaik ortaya çıkarılmıştır. Ana mozaiğin merkezinde tiyatro ve eğlence tanrısı Dionysos, karısı Ariadne ve mitolojik karakterler yer alıyor.

Bouleuterion (Meclis Binası): Belediye meclis binalarında kent ile ilgili konular tartışılır, kararlar alınıyordu. MÖ. 2. yüzyılda yapılan Metropolis Meclis Binası kareye yakın bir forma sahiptir. 400 kişi kapasiteli toplantı salonu antik tiyatrolarda yarım daire şeklinde tasarlanmıştı. Roma döneminde bouleuterionlar aynı zamanda konserler için de kullanıldılar.



Stoa: Sütunlu yollar antik çağda pratikte çok kullanıldı. Metropolis’te de yağmur ve güneşten korunmak amacıyla yapılan stoa, dini törenlerde, siyasi ve felsefi toplantılarda, ticari ve kültürel etkinliklerde kullanılıyordu.

Yukarı Hamam : Roma döneminde hamamlar, yıkanma işlevinin yanında günümüzdeki spor merkezi, sosyal iletişim merkezi gibi etkileşim alanlarıydı. Apoditeryum (soyunma bölümü), Frigideryum (soğuk), Tepideryum (ılık) ve Kalderyum (sıcak) bölümler hamamın ana bölümlerini oluşturuyordu. Burada bulunan masaj odası da, ilginç bir ayrıntı olarak göze çarpıyor.

Aşağı Hamam-Palaestra: Yapılan kazılarda, halk arasında ‘’Han Yıkığı’’ olarak adlandırılan kalıntılarda Roma İmparatorluk dönemine ait görkemli bir hamam kalıntısı ortaya çıkarıldı. Hamamın doğusundaki düzlükte büyük bir avlu (palaestra) bulundu. Sütunlu avlunun çevresindeki galerilerin mozaik döşemeyle kaplı olduğu kazılarda ortaya çıktı.

Avlulu Evler: İnsanların hayatın tadını çıkarttıkları yer evleridir. Metropolis’te yapılan kazılarda ortasında avlu ve havuz bulunan yapılar ortaya çıkarıldı. Buradan da varsıl Metropolislilerin keyfine düşkün insanlar olduğu sonucunu çıkartabiliriz.

Araplıtepe Kilisesi: Bizans döneminde piskoposluk merkezi olan kentin doğu yamacındaki Araplıtepe mevkinde yaklaşık 20 metre genişliği ve 40 metre uzunluğunda önemli bir erken Hıristiyanlık kilisesine ait kalıntılar bulundu.

Akropolis: Burada yapılan sondajlar, insanların M.Ö. 3 bin yıllarından itibaren burada yaşamaya başladıklarını ortaya çıkarmıştır. Kentin en kolay savunulacak tepesine kurulan yukarı kentin surları, Helenistik döneme tarihlenir. Surların içine iki kapı ile girilebiliyordu. Doğudaki ana giriş kapısı kent merkezine, batıdaki kapı ise mezarlık (Nekropol) alanına açılıyordu.



Gördüğünüz gibi Metropolis derya, deniz. Gez gez bitmez. Ama buna da enerji yetmez. Sizin de karnınız acıktıysa, hemen yan tarafta Dağ Restoranda ova manzaralı bir öğlen yemeğinin keyfini çıkartabilirsiniz.

Şimdi de farklı bir zaman dilimine yolculuk yapacağız. Bu göreceklerimiz Metropolis kadar eski olmamakla birlikte, yine de çok ilginizi çekeceğinden emin olabilirsiniz. KEY Otomobil müzesi. Bunun için birkaç kilometre yol gitmemiz gerekecek. Torbalı’nın içinden geçerek, eski Aydın yoluna çıkıyoruz. Burada Kemalpaşa yol ayrımından çok da uzak olmayan KEY Otomobil Müzesine ulaşıyoruz.

KEY Otomobil Müzesi


2015 tarihinde açılan Key Müzesinin çıkış noktası, Özgörkey ailesinin sahip olduğu klasik araba kolleksiyonu. 1800’lerin sonundan 2011 yılına dek uzanan araçların toplayıp bir araya getirmişler.

Özgörkey Grubu’na ait tesis içerisinde 7 bin metrekarelik kapalı alanda, 130 otomobil, 40 motosiklet ve 2 bin 550 model amblemi ile 3000 adet maket otomobil, otomobil temalı eşarp koleksiyonu , maskotlar, traktörler 1950’li yıllara ait Shell benzin istasyonu, 1900’lü yılların başından 1960’lara kadar gelen benzin pompaları ve aksesuarlarını yılların emek ve gayreti ile titizlik toplayarak otomobil meraklılarının beğenisine sunmuşlar.

Koleksiyonun en dikkat çekici parçalarından olan, 1966 yılında çekilen Batman filmindeki “Batmobile” ve “Batcycle” da Key Museum da meraklılarının ilgisine sunuluyor.
Key Otomobil Müzesi, pazartesi ve salı günleri ziyarete kapalı. Haftanın diğer günlerinde 10:00-17:00 saatlerinde müzeyi gezebilirsiniz.

Bence bu gezi güzel bir karışım oldu. Hem antik çağın önemli bir kentini gezerek bilgimizi zenginleştirdik, hem de rengarenk otomobillerle ruhumuzu dinlendirdik.


LA Arkas Bağları


Yok ben hala bir şeyler daha yapmak istiyorum derseniz, çok yakında bulunan Lucian Arkas bağlarını ve şarap mahzenlerini ziyaret edebilirsiniz.

Bu haftalık benden bu kadar. Hoşçakalın.