Tarihin tozlu sayfaları arasında kaybolmaya yüz tutmuş bir hazine, meraklı bir araştırmacının dikkati ve azmi sayesinde yeniden hayat buldu. Macar bir öğretmen ve aynı zamanda yetenekli bir fotoğrafçı olan Zsigmond Fejes'in, Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesinden hemen önce, 1914 yılında çıktığı maceralı Anadolu yolculuğu sırasında çektiği yüzlerce fotoğraf, Antalyalı iş insanı ve araştırmacı Abdurrahman Tufan Kaya'nın kişisel çabalarıyla gün yüzüne çıkarıldı.
Abdurrahman Tufan Kaya'nın bu olağanüstü keşif yolculuğu, aslında tamamen bir tesadüfle başladı. Antalya'da yaşayan Kaya, Macaristan Ulusal Arşivleri'nde yaptığı bir araştırma sırasında, memleketi olan Karaman'ın Ermenek ilçesine bağlı Sarıvadi köyünde çekilmiş eski bir fotoğraf karesine rastladı. Bu kareyi dikkatle incelerken, fotoğrafta yer alan kişilerden birinin kendi büyük dedesi olduğunu fark etmesi, onun için büyük bir sürpriz ve heyecan kaynağı oldu. Bu beklenmedik karşılaşma, Kaya'yı Macar arşivlerinde daha derinlemesine bir araştırma yapmaya itti.
Kaya, yaptığı kapsamlı arşiv taramaları sonucunda, Macar fotoğrafçı Zsigmond Fejes'in Anadolu'nun farklı bölgelerinde çektiği yüzlerce tarihi kareye ulaştı. Bu fotoğraflar, sadece birer manzara kaydı olmanın ötesinde, dönemin sosyal, kültürel ve mimari dokusuna dair paha biçilemez bilgiler içeriyordu. Kaya, bu değerli materyalleri sadece bulmakla kalmadı, aynı zamanda büyük bir titizlikle her bir fotoğrafın bugünkü karşılığını araştırarak, şehirlerin, tarihi yapıların ve özellikle Berlin-Bağdat Demiryolu hattı üzerindeki tren istasyonlarının günümüzdeki durumunu da belgeledi. Hazırladığı bu kapsamlı tarihsel arka plan çalışmasını ve görselleri Anadolu Ajansı Görsel Arşiv Müdürlüğü'ne sunan Kaya, bu eşsiz koleksiyonun kurumsal bir hafızaya kazandırılarak gelecek nesillere aktarılmasına vesile oldu.
Abdurrahman Tufan Kaya'nın araştırmalarına göre, Macar fotoğrafçı Zsigmond Fejes, 1914 yılında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki ticari ilişkileri güçlendirmek amacıyla düzenlenen bir keşif gezisi kapsamında Anadolu'ya geldi. Yanında biri Türk olmak üzere iki arkadaşıyla birlikte Budapeşte'den yola çıkan Fejes, o dönemin en önemli ulaşım projelerinden biri olan Berlin-Bağdat Demiryolu hattını kullanarak önce İstanbul'a ulaştı. Ardından, at ve eşek sırtında, zorlu ve maceralı bir yolculukla Anadolu'nun çeşitli kentlerini ve kasabalarını gezerek bu anları ölümsüzleştirdi.
Kaya, bu tarihi kareleri ilk olarak, kuzeninin Macaristan Ulusal Arşivleri'ndeki kendi köylerine ait bir fotoğrafın linkini kendisine iletmesiyle fark ettiğini belirtiyor. "Fotoğraflardan o dönemden bu döneme değişimi anlıyoruz, görüyoruz. Bu fotoğrafları çok kıymetli buluyorum. Ama benim asıl ilgimi çeken dedemin dedesinin fotoğrafına ulaşmam oldu," diyen Kaya, bu kişisel keşfin kendisini daha derin bir araştırmaya yönelttiğini ifade ediyor.
Büyük dedesinin fotoğrafını bulmanın kendisini çok heyecanlandırdığını dile getiren Kaya, 19 farklı yerleşim yerini kapsayan bu arşivde toplam 372 kareye ulaştığını kaydediyor. "Çok ilginçti, farklı bir duyguydu. Macaristan arşivinde fotoğraflarda dedemin dedesinin fotoğrafını bulmak beni çok heyecanlandırdı. Üzerlerinde memur kıyafetleri vardı. Ailenizle ilgili bu türden fotoğraflar bulmak çok zordur. Paşa sülalesi değilseniz böyle bir şey neredeyse imkansızdır. Bunun üzerine araştırmaya yoğunlaştım. Araştırdıkça daha ilginç şeyler bulmaya başladım," sözleriyle duygularını paylaşıyor.
Kaya'nın araştırmalarına göre, Zsigmond Fejes ve arkadaşları İstanbul'dan Konya'ya trenle seyahat etmişler. Ancak tam da bu sırada Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesi ve Osmanlı ordusunun seferberlik kapsamında at arabalarına ve motorlu araçlara el koyması nedeniyle, yolculuklarının geri kalan kısmını at, eşek ve katır sırtında yapmak zorunda kalmışlar.
Fejes ve beraberindekilerin Adana, Mersin ve Silifke bölgesini ziyaret ettikten sonra Karaman'ın Ermenek ilçesine geçtiklerini aktaran Kaya, şöyle devam ediyor: "Ermenek'te bizim Sarıvadi köyüne uğruyorlar. Köyün ileri gelenlerinden ve medresede müderrislik yapan büyük dedem Nuri Efendi tarafından ağırlanıyorlar. Orada onların fotoğrafını çekiyor." Macar fotoğrafçının daha sonra Alanya'ya uğradığı, oradan da deniz yoluyla Antalya ve İzmir'e geçtiği belirtiliyor. Bu yolculuk sırasında çekilen fotoğraflar arasında, İnce Minare Camisi ve Medresesi (Konya), Seyhan Nehri kıyısındaki tarihi konaklar (Adana), İstanbul Boğazı ve Haliç manzaraları, Adana'nın simgesi Taşköprü, İskenderun sahili, Mersin sahilinin doldurulmadan önceki hali ve bugünkü Ulu Cami'nin eski yapısı, Alanya'nın tarihi konakları, Antalya'nın Kaleiçi bölgesi, büyük İzmir yangınından önceki İzmir görüntüleri ve bugün artık var olmayan birçok tarihi yapının yanı sıra, Hereke’deki halı ve fes üreten "Fabrika-i Hümayun" gibi önemli endüstriyel tesislerin fotoğrafları da bulunuyor.
Zsigmond Fejes'in çektiği her bir fotoğrafın altına düştüğü titiz notlar sayesinde, bu karelerin sadece estetik bir değere sahip olmakla kalmayıp, aynı zamanda önemli birer tarihi belge niteliği taşıdığına dikkat çeken Abdurrahman Tufan Kaya, bu fotoğrafların kentlerin o dönemki dokusunu, mimarisini, sosyal yaşamını ve hatta Osmanlı'nın demiryolu yatırımları gibi önemli projelerini anlamak açısından paha biçilmez birer vesika olduğunun altını çiziyor.