Türkiye'deki en büyük firmalarının da üyesi olduğu Türkiye Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında konuşan Prof. Dr. Daron Acemoğlu'ndan diktatör benzetmesi geldi. Yakın zamanda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile makamında görüşen Acemoğlu, “Diktatörlükler hiçbir zaman kendi başlarına gitmiyorlar. Ekonomik krizler içinde… Ekonomik krizler çoğu zaman demokrasiye yol açıyorlar. Buna rağmen, bu zorluklara rağmen demokrasiler bu katkılarda bulunuyorlar” dedi.

TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski ise konuşmasında laiklikten adalete, gençlikten kadınlara kadar birçok konuda önemli mesajlar verdi. Laikliğin temel alınmaması, geçmişten dersler çıkarılmaması, çağa ayak uydurulamaması, kadınların istihdamda yeterince olmaması, adalet anlayışından uzaklaşılması, şeffaflık, küresel ısınmaya karşı yeterli tedbirlerin alınmaması ve beyin göçünün engellenememesi konularında eleştirilerini sıralayan Kaslowski, “Aydınlanma çağının en önemli ilkesilerinden biri Cumhuriyet rejiminin harcını oluşturan, demokratik bir rejimin ve barış içinde bir toplumsal yaşamın olmazsa olmazı laikliktir” diye konuştu.

ADALETTE SONLARDAYIZ

Cumhuriyet'un 100'üncü yıla sadece 2 sene kaldığını anlatan Kaslowski, geçmişlerinden ders alamayan toplumların ileriye dönük sıçramalar yapamayacağını vurguladı. Kaslowski, bugün işgücü piyasasında, en geniş tanımlı işsizlik oranının yüzde 22 gibi oldukça yüksek bir seviyede seyrettiğine dikkat çekerek, “Dünya Adalet Projesi Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde ise 139 ülke içinde 117'nci sıradayız. Bu tabloya baktığımızda bizim yeni bir kalkınma anlayışına duyduğumuz ihtiyaç çok açık” ifadelerini kullandı.

'BAŞ EDEMEYİZ'

Paris Antlaşması kriterlerine biran önce uyum sağlamak gerektiğini de belirten Kaslowski, “Denizlerimiz ve akarsularımız kirleniyor, göllerimiz kuruyor. Katliam boyutlarında bir ağaç kesimine maruz kalan ormanlarımız, son yıllarda sayısı artan ve engellenemeyen yangınların da etkisiyle yok oluyor. Bu nedenle Paris Antlaşması kriterlerine bir an önce uyum sağlamalıyız. Yoksa çölleşme ve diğer çevresel tehditler ile baş edemeyiz” dedi.

“GENÇLERİMİZ GİTMESİN'

Gençlerin Türkiye'yi terk ettiğini ve bunun engellenmesi gerektiğini aktaran Kaslowski şunları söyledi: “En becerikli, eğitimli, yetenekli, hayalleri olan gençlerimiz istikbali başka ülkelerde arıyor. Genç işsizliği, özgürlük alanlarının daralması, güzel bir hayat kurabilme olanaklarının azalması da bu yeni nesil göçün hızlanmasına yol açıyor. Bu durumu durduramaz ve tersine çeviremezsek ülkemiz insan kaynağı açısından da çoraklaşacak.

'ADALET YARA ALMAMALI'

Devletin ve kurumların tüm işlemlerinde hukukla bağlı olması, yargı bağımsızlığının sağlanması, tüm hak ve özgürlüklerin güçlendirilmesi elzemdir. Avrupa Konseyi'nde hukuk ve demokrasi standardı sorgulanan bir ülke olmaktan çıkmalıyız. Adil yargılanma hakkının gereklerini, sanık kim ve suç ne olursa olsun harfiyen uygulamalıyız. Aksi taktirde adalete güven duygusu onarılmaz yaralar almaktadır. Çoğulcu demokrasi ve kuvvetler ayrılığının güçlendirilmesi, şeffaf, hesap verebilir bir kamu yönetimi, denetleyici ve düzenleyici kurumların özerkliği, bizi kurumsuzlaşma girdabından koruyacaktır. Kurumsuzlaşma ülkemizin en hayati dış ilişkilerinde erime, hatta kopmalar ile sonuçlanmaktadır.”