Cannes Film Festivali’nin uluslararası kırmızı halısında Türkiye’yi temsil eden isimlerden Dilan Çiçek Deniz, bu deneyimin perde arkasını Harper’s Bazaar dergisine anlattı. Festivalde yürürken hissettiklerini, “O yürüyüşün aslında bir matematiği var. Ne kadar durman gerektiği, nereye bakman gerektiği, arkandaki kişiye alan bırakıp bırakmadığın… Ne çok kameraya bakıyorsun ne de tamamen görmezden geliyorsun. Hem görünür olmak hem de kaybolmamak gerekiyor. Ve tüm bunları yaparken doğal görünmeye çalışıyorsun. O yüzden kendimi satranç oynuyormuş gibi hissediyorum,” sözleriyle özetledi.

hayvanlarla dolu bir çiftlikte yaşamak istiyorum

Deniz, Cannes’daki kırmızı halının yalnızca bir gösteri değil, sinema ve modanın iç içe geçtiği bir anlatı alanı olduğunun altını çizdi. “İkisi de hikâye anlatma biçimi. Karakterin ne giydiği, nasıl göründüğü senaryonun bir parçası. Kırmızı halı da bunun uzantısı. Kıyafet fikirle buluşmuyorsa, sadece bir dekordur. Moda benim için bir ifade biçimi ama sadece kendimi anlatmak için değil, bazen hiçbir şey söylememek için de. Ne giydiğim, o gün dünyayla ne kadar temas etmek istediğimi bile belirliyor,” diyerek modanın kendisi için taşıdığı anlamı paylaştı.Röportajda hayallerinden de bahseden Dilan Çiçek Deniz, “Annemle Nepal’e gitmek, kendi kalemimden çıkan bir hikâyede oynamak ve hayvanlarla dolu bir çiftlikte yaşamak istiyorum,” diyerek kişisel hedeflerini sıraladı. Son altı yılda hayatına kattığı yenilikleri ise şöyle anlattı: “Merak duygusu bende çok baskın. O yüzden öğrenmek planladığım bir şey değil, kendiliğinden oluyor. Tiyatro, yazı, yapımcılık. Bu 6 yılda kendimi zorlamadan ama ertelemeden yaşamanın yollarını hem üretmeyi hem de durmayı öğrendim.”

Ajda Pekkan Harbiye'yi salladı... Kostümü olay oldu!
Ajda Pekkan Harbiye'yi salladı... Kostümü olay oldu!
İçeriği Görüntüle

Dilan Çiçek Deniz, zamanın kendisi üzerindeki etkisini ise şu sözlerle ifade etti: “Zaman beni törpüledi ama aynı zamanda cilaladı da. Büyümek bir tür unutma sanatıymış. Bu yolculuğu bir başlıkla tanımlasam: Hâlâ yoldayım ama artık yürümeyi seviyorum.”

Muhabir: Ömer Ceylan