Reyhan ŞENAY/Yıllar önce Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği İzmir Şube Başkanı ve diş hekimiyken Tülin Kesiktaş Teoman, Kiraz’da kız çocuklarının kaçırılıp, evlendirilmesiyle ilgili mücadele ediyordu. Erken yaşta evliliğe zorlanan kız çocuklarının eğitim hayatına dönmesi için tüm devlet kurumlarını harekete geçirerek ve babalarla, annelerle birebir görüşmeler yaparak, kayıp kız çocuklarının bulunmasına, eğitim hayatına dönmesini sağlamıştı. O günlerde haber yaparken, yıllar sonra bu mücadelesinin Hatay’da 6 Şubat depremleri nedeniyle bambaşka bir yardım mücadelesine döneceğini kimse bilmiyordu.
Tülin Kesiktaş Teoman
6 Şubat depremleri olduğunda Hatay’a gece yarısı üstündekilerle yola çıkan Teoman, o geceyi şöyle anlatıyor:
"6 Şubat depreminde İzmir'deydim ama eşim Hataylı olduğu için hemen gece yarısı çıktık. Şehre girdiğimizde olayın boyutuna inanamadık. Kar tipi çok korkunç bir hava vardı, İskenderun limanı yanıyor. Yollar kırılmış, bütün apartmanlar yıkılmış, her şey yok olmuş… Bağırıyor insanlar, ‘kurtarın kurtarın!’ diye… Müthiş bir koordinasyonsuzluk ve panik hali. Hava çok aşırı soğuk ve yağmurlu ama insanların ayaklarında ayakkabıyı bırakın terlik bile yok. Telefon çekmiyor. İnanır mısınız ağaçların üstüne çıkıp oralardan yardım istemek zorunda kaldım. Dünyaya ve ülkeye anonslar yaptım. Yabancı kanallara ulaştım.”
Tüm tanıdığı insanları harekete geçiren, uluslararası yaptığı yardım çağrılarıyla acil, yiyecek, giyecek yardımları toplayan Tülin Kesiktaş Teoman, kadınların ihtiyaçlarını önceliklendirdi:
“100 tıra yakın yardım geldi. Bunları tek tek Türk Eğitim Vakfı gençleriyle beraber köy köy nokta atışı dağıttık. Çünkü müthiş bir izdiham var. İnsanlar çuvalların içinden saldırarak alıyorlar. Yardım dağıtırken 3 gün yemek yemediğimizi fark ettim. Bu arada inşaatlara dalıyoruz. Bağırıyor herkes. Çocuğumu kurtarın diye… Kepçe buluyoruz, koordinasyon sağlamaya çalışıyoruz. Hayatımda gördüğüm en büyük trajediyi yaşadım orada. Ellerimle toprağı kazdım, 15 yaşında bir kız çocuğunu gömmek zorunda kaldım. Bir baba çocuğunun cesedini motorun önüne bağlamış battaniye ile, diğeri arabanın üstüne bağlamış…Her yer battaniyeydi. Onu hiç unutamayacağım. O yüzden nefret ederim ben battaniyeden. O kadar çok ceset vardı ki…
Depremin ikinci günü enkazda bir adama denk geldik. Önünde poşette çocuğunun cesediyle hüngür hüngür ağlıyordu. Gömmek için kazma kürek hiçbir şey yok. Melek Nurmuş kızımızın adı. Dayısının düğününe gitmiş. Giderken; ‘Baba nasıl oldu kıyafetim ?’demiş. Önce ellerimizle toprağı kazdık, sonra kepçe bulduk. Enkazdan 5 çocuk cesedi daha çıkardık. Adamın 6 çocuğu da ölmüştü. Sonra iki, üç gün sonra asker geldi. Polis geldi. Ondan sonra hızlandı. Ama tabi zamanla yarıştık.”
İlk işi okul yaptırmak oldu
İlk günlerde toplanan kendi çocuklarından gelen nakdi bağışları tavsiye üzerine toparlanma sürecine ayıran Teoman, bu bağışları okul yaptırarak nasıl değerlendirdiğini de şöyle anlattı:
Yıkılmış bir okul bahçesinde otururken yanıma küçük bir kız geldi. Ayakları çıplaktı. ‘Ne olacaksın sen?’ dedim. ‘Astronot’ dedi. Ama artık okulum yok bak diye enkazı gösterince o gün o küçük kıza okul yaptırmaya söz verdim.
Eylül ayında eğitim öğretime başlayacak 8 derslikli orta okul yaptıran Tülin Kesiktaş Teoman, bölgede hala konteynerlarda yaşayan bir çok insan olduğunu ve hala eğitim kurumlarının eksikliğine dikkati çekti.
Kadın ve çocuklara özel konteyner kenti
Kesiktaş Teoman, deprem sonrası konteyner kent kurmak için harekete geçerek, Samandağ Kaymakanı Mehmet Aksu desteğiyle verilen alana, 25 konteynerlık Türkiye’nin ilk kadın ve çocuk konteyner kentini kurduklarını dile getrdi.
Türk Üniversiteli Kadınlar Deneği Başkanı, felaket sonrası kız çocuklarının eğitime devam edebilmeleri için bölgedeki 600 üniversiteli kız öğrenciye de burs imkanı sağladıklarını belirterek, konteynerlarda çocuklar ders çalışmadığı için buldukları bir fon vasıtasıyla konteyner derslikler, psikososyal destek ve misafirhaneler kurduklarını anlattı.
Tüm bunlara ek olarak, kadınların içinde bulunduğu maddi, manevi yoksunluk içinden çıkabilmek için meslek kursları açtıklarını, atölyeler yaptıklarını ifade eden Kesiktaş, hiç tanımadığı yabancı, Türk yüzlerce insanın desteği sayesinde ayakta kalındığını şöyle anlattı:
“O depremde insandan insana yardım, destek çok önemliydi. Bence yine Türk halkı kazandı bu zor dönemi. Çünkü gönderdikleri montların cebinden hem mektuplar hem paralar çıktı. Bir tane çocuk montunun cebinden sevgili kardeşim bu 50 lirayı sana gönderiyorum. Montumu giyin, parayla da kendine bir şey al yazıyordu. O kadar çok umudum arttı ki bu ülkeye bir şey olmaz. O kadar kıymetli bir bağımız var birbirimizle. Üstünden çıkarıp Tülin Hanım üstün ince hadi bunu giyin deyip bana üstündeki montu verene tanık oldum. Deprem gerçeği insanları eşitledi. Aynı acıyı hissetti insanlar aynı kederi, aynı yokluğu gördüler Deprem evet 11 ilde oldu ama o illerde yaşamayanların evlerinde de deprem oldu. Hatta hiç tanımadığımız İtalyan bir kadın desteğiyle dikiş makinaları aldık ve kadınlar supla yapıp, satmaya başladı.”
Konteyner kentlerde hala 250 bin insan yaşıyor
Hatay’ın toparlanması için 5 yıla ihtiyaç olduğunu anlatan Kesiktaş, her yerin inşaat alanı olmasına karşın, konteyner kentlerde 250 bin insanın hala yaşadığına dikkat çekiyor:
“Büyük bir şantiye oldu Hatay. Fakat belirsizlikler de çok fazla. Çünkü rezerv alanları var, kamulaştırılan alanlar var. Sonra bu binaların de eskiden altı katlıydı. Şimdi beş kat oluyor o birer katları ne olacak? Çok fazla hukuki süreç var. Halkın çok da bilgisi yok. Sonra bu evlerin ödemeleri nasıl olacak, geri ödemeleri ne zaman başlayacak ne zaman teslim edilecek, Bunlarla ilgili yine belirsizlik var. Ama uzun vadede de beş yılda bitmez gibi görünüyor.”
Deprem sonrası şehri terk eden Hataylılar’ın yavaş yavaş şehre dönmeye başladığını ancak deprem sonrası süreçte Hatay’ın demografik yapısının Suriye, Afgan mülteci akını nedeniyle değiştiğine de işaret eden Teoman, şehirde sosyolojik, psikolojik ve ekonomik iyileşmenin gerçekleşmesi için hala dayanışmaya ihtiyaç olduğunu vurguluyor.
Reyhan Şenay - Tülin Kesiktaş Teoman