Türkiye'nin çalışma hayatında, özellikle kayıt dışı ekonominin ve mevsimlik işçiliğin yoğun olduğu alanlarda, "dayıbaşı" olarak bilinen bir aktör, yıllardır kilit bir rol oynamaktadır. Genellikle tarım arazilerinde, inşaat şantiyelerinde veya maden ocaklarında karşımıza çıkan bu kişiler, en basit tanımıyla işveren ile vasıfsız iş gücü arasındaki temel bağlantıyı kuran aracılardır. Onlar, bir yandan işverenin anlık veya dönemsel işçi ihtiyacını karşılarken, diğer yandan köy kahvelerinden, yoksul mahallelerden topladıkları insanların bir günlük de olsa ekmek kapısı olurlar. Ancak bu sistem, yapısı gereği pek çok tartışmayı ve eleştiriyi de beraberinde getirmektedir. Çoğunlukla "amele başı", "çavuş" veya yöresel olarak "elçi" gibi isimlerle de anılan dayıbaşılar, emek piyasasının bu gri alanında hem bir çözüm hem de bir sorun olarak varlıklarını sürdürmektedir.

Dayıbaşı kime denir ve sistem nasıl işler?

Dayıbaşı, kelime anlamı olarak "işçileri yöneten ve işçilerin başı olan kişi" şeklinde tanımlanabilir. Ancak pratikteki rolü, bu tanımdan çok daha karmaşıktır. Onlar, modern dünyanın "insan tedarikçisi" veya daha sert bir ifadeyle "işçi simsarı" olarak görülebilir. İşleyiş oldukça basittir: Bir çiftçi, müteahhit veya maden işletmecisi, belirli bir süreliğine, genellikle mahsul toplama, çapalama, inşaat veya kazı gibi işler için çok sayıda işçiye ihtiyaç duyduğunda bir dayıbaşı ile anlaşır. Dayıbaşı, kendi çevresinden veya daha önce oluşturduğu işçi ağından gerekli sayıda kişiyi organize eder, onları iş sahasına ulaştırır ve çalışma düzenini denetler.

Bu hizmet karşılığında dayıbaşı, kazancını iki temel yöntemle elde eder: Ya işçilerin günlük yevmiyeleri üzerinden belirli bir oranda komisyon alır ya da işverenden işçi başına anlaştığı bir ücreti tahsil eder. Bu komisyon oranı genellikle %10 civarında seyreder ve işçinin nakliyesi, iş bulma gibi masrafları da bu orana dahil edilir. Ne var ki bu sistem, işçiler için son derece güvencesiz bir yapı sunar. İşçiler genellikle yevmiye usulü çalışır; yani sosyal güvenceleri, sigortaları veya iş güvenceleri yoktur. İşveren, verim alamadığını düşündüğü bir işçiyi ertesi gün işe çağırmama hakkına sahiptir ve bu kararı işçiye genellikle yine dayıbaşı aracılığıyla iletir. İşçiler ücretlerini günlük olarak dayıbaşından alırlar ve işe devam etme zorunlulukları bulunmaz; bu da onları ekonomik olarak son derece kırılgan bir konuma iter. Bu nedenle sistem, sık sık bir sömürü mekanizması olarak eleştirilir ve dayıbaşılar "taşeron" veya "ekipbaşı" gibi isimler altında sömürgenler olarak nitelendirilir.

Yasal düzenlemeler ve 'Tarım Aracısı Belgesi' zorunluluğu

Devlet, uzun yıllar boyunca fiili olarak işleyen ancak yasal bir zemine oturmayan dayıbaşılık sistemini kontrol altına almak ve özellikle tarım sektöründeki mevsimlik işçilerin haklarını korumak amacıyla önemli adımlar atmıştır. Bu adımların en somutu, 27 Mayıs 2010 tarihinde yayımlanan "Tarımda İş Aracılığı Yönetmeliği" ile atılmıştır. Bu yönetmelik, dayıbaşılık faaliyetlerini yasal bir çerçeveye sokarak bu kişilere "Tarım İş Aracısı" statüsü tanımıştır.

Bu düzenleme ile birlikte, özellikle bahçelere ve tarlalara işçi götüren ve halk arasında dayıbaşı olarak bilinen kişilerin Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) il müdürlüklerinden "Tarım Aracısı Belgesi" almaları zorunlu hale getirilmiştir. Bu belge, aracılık faaliyetini yasal bir zemine oturtmayı ve hem işçinin hem de işverenin haklarını korumayı amaçlamaktadır. Belge, dayıbaşı (yeni adıyla tarım aracısı) ile işçi arasında ve yine aracı ile işveren arasında birer sözleşme imzalanmasını şart koşar. Böylece işin tanımı, ücret, çalışma koşulları gibi temel konular kayıt altına alınmış olur. Yasal düzenlemeye göre, İŞKUR'dan izin almadan tarımsal işlerde iş ve işçi bulma aracılığı yapmak yasaklanmıştır.

Dayıbaşı belgesi nasıl alınır?

Geçmişte herhangi bir kritere bağlı olmadan yürütülen dayıbaşılık, artık devletin denetiminde ve belirli şartlara bağlanmış durumda. "Tarım Aracısı Belgesi" almak isteyen bir kişinin, İŞKUR tarafından belirlenen bir dizi koşulu yerine getirmesi gerekmektedir. Bu belge, aracılık faaliyetini resmiyete döken ve kişiye yasal bir statü kazandıran en önemli adımdır.

Belgeyi alabilmek için başvuru sahibinde aranan nitelikler şunlardır:

  • Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak.

  • 18 yaşını doldurmuş olmak.

  • En az ilkokul mezunu olmak (diplomasını bulamayanlar için ehliyet de geçerli sayılabilmektedir).

  • Kamu haklarından yoksun bulunmamak.

  • Türk Ceza Kanunu'nda belirtilen devletin güvenliğine, anayasal düzene karşı işlenen suçlar ile zimmet, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik gibi yüz kızartıcı suçlardan mahkûm olmamak.

Başvurular, Çalışma ve İş Kurumu (İŞKUR) İl Müdürlüklerine şahsen veya iadeli taahhütlü posta yoluyla yapılabilir. Ayrıca, kaymakamlıklar gibi yerel birimler aracılığıyla da toplu başvurular kuruma iletilebilmektedir. Başvurunun onaylanması ve İŞKUR tarafından belirlenen masraf karşılığının ödenmesinin ardından, genellikle bir gün içinde belge düzenlenebilir. Bu belgenin geçerlilik süresi üç yıldır ve süre sonunda yenilenmesi gerekmektedir.

Salda Gölü'nde triatlon heyecanı
Salda Gölü'nde triatlon heyecanı
İçeriği Görüntüle

Belge sahibi olan tarım aracısının da önemli yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu yükümlülüklerin başında, işçilerden kesinlikle ücret almamak ve hizmetinin karşılığını yalnızca işverenden talep etmek gelir. Ayrıca aracı, işçilerin günlük brüt kazançlarının yasal asgari ücretin altında olmamasını sağlamak, ücretlerin işveren tarafından her işçiye doğrudan ödenmesini temin etmek ve işçilerin barınma ile ulaşım koşullarını işverenle birlikte denetlemekle sorumludur.

Vergilendirme ve hukuki statü meselesi

Dayıbaşılık sisteminin yasallaşması, bu kişilerin vergi karşısındaki durumunu da gündeme getirmiştir. Gelir Vergisi Kanunu'na göre, dayıbaşılık bir tür aracılık (tavassut) işi olarak kabul edilir. Kanun, genel olarak aracılık işi yapanların basit usulde vergilendirilmeden faydalanamayacağını belirtse de, dayıbaşıları bu kuralın dışında tutmuştur. Bu sayede, belirli genel ve özel şartları taşımaları halinde dayıbaşıların kazançlarının basit usulde vergilendirilmesi mümkündür.

Bir diğer önemli konu ise vergi tevkifatıdır (stopaj). Gelir Vergisi Kanunu'nun 94. maddesi uyarınca belirli ödemelerden vergi kesintisi yapılması gerekirken, dayıbaşılara yapılan ödemeler bu listede doğrudan sayılmamıştır. 242 Seri No'lu Gelir Vergisi Genel Tebliği'ne göre; eğer dayıbaşı gelir veya kurumlar vergisi mükellefi ise, ona yapılan ödemelerden vergi tevkifatı yapılmasına gerek yoktur. Ancak, eğer dayıbaşı vergiden muaf esnaf statüsünde ise, bu durumda yapılan ödemeler üzerinden %10 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir. Bu durum, özellikle tarım sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin, çalıştıkları dayıbaşıların vergi mükellefiyeti durumunu bilmelerini ve ödemelerini bu doğrultuda düzenlemelerini zorunlu kılmaktadır. Hukuki olarak dayıbaşı, doğrudan bir işveren değil, işveren ile işçiler arasında organizasyon ve yönetim sorumluluğu üstlenen bir aracıdır.

Kaynak: haber merkezi