Türkiye'de milyonlarca çalışanın ve ailesinin geçimini doğrudan etkileyen asgari ücret tartışmaları, yaz aylarının gelmesiyle birlikte yeniden alevlendi. Hükümetin yıl başında belirlediği 22 bin 104 liralık asgari ücretin, aradan geçen altı ayda temel gıda ürünleri ve kira gibi zorunlu harcamalar karşısında eridiğini belirten muhalefet, acil bir ara zam yapılması gerektiğini dile getirdi. Bu çağrının en güçlü sesi, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal'dan geldi.

Meclis'te düzenlediği basın toplantısıyla konuyu gündeme taşıyan Sarıbal, milyonlarca çalışanın içinde bulunduğu ekonomik çıkmazı çarpıcı verilerle gözler önüne serdi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde geride kalan 7 yıllık süreci eleştiren Sarıbal, hükümetin "istikrar" vaadinin sadece kağıt üzerinde kaldığını, gerçek hayatta ise vatandaşın alım gücünün istikrarlı bir şekilde düştüğünü savundu. Sarıbal, "Ara zam artık mecburi hale geldi. Bu, bir tercih değil, milyonlarca insanın insanca yaşayabilmesi için bir zorunluluktur" diyerek, hükümeti sorumluluk almaya davet etti. Bu çağrı, Temmuz ayında maaşlarında bir iyileştirme bekleyen milyonlarca asgari ücretli çalışan için yeni bir umut kapısı araladı.

Uçurum derinleşiyor: Yoksulluk sınırı 81 bin, asgari ücret 22 bin lira

CHP'li Orhan Sarıbal'ın açıklamalarının merkezinde, Türkiye'deki gelir adaletsizliğini ve yoksulluğun geldiği boyutu ortaya koyan iki kritik rakam yer aldı: yoksulluk sınırı ve asgari ücret. Sarıbal, güncel verilere göre dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı ile gıda dışı temel ihtiyaçları için yapması gereken diğer aylık harcamaların toplam tutarını ifade eden yoksulluk sınırının 81 bin lirayı aştığını vurguladı.

Bu devasa rakamın karşısında, ülkedeki milyonlarca çalışanın maaşı olan 22 bin 104 liralık asgari ücretin ise adeta bir "hayatta kalma ücreti"ne dönüştüğünü belirtti. Aradaki yaklaşık dört katlık fark, asgari ücretli bir ailenin sadece temel ihtiyaçlarını karşılamaktan bile ne kadar uzak olduğunu acı bir şekilde ortaya koyuyor. Sarıbal, "Türkiye'de yoksulluk sınırı 81 bin lira, asgari ücret 22 bin 104 lira. Bu tablo, milyonlarca insanın nasıl bir yoksulluk sarmalının içine itildiğinin en net fotoğrafıdır. Bu rakamlarla bir ailenin değil barınması, sağlıklı beslenmesi bile mümkün değildir" sözleriyle durumun vehametini dile getirdi. Bu veriler, asgari ücretin artık sadece bir "geçim" aracı olmaktan çıkarak, temel insani ihtiyaçları karşılama noktasında dahi yetersiz kaldığını gösteriyor.

Ekmeğin hesabı şaştı: Asgari ücretli 7 yılda 130 ekmek kaybetti

Orhan Sarıbal, asgari ücretlinin alım gücündeki dramatik erimeyi, herkesin anlayabileceği en temel gıda maddesi olan ekmek üzerinden somut bir örnekle açıkladı. Bu hesaplama, enflasyonun vatandaşın sofrasına nasıl yansıdığını gözler önüne serdi.

Sarıbal'ın verdiği bilgilere göre, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilen Temmuz 2018'de, bir ekmek 1 lira iken, o dönemki asgari ücret 1.603 liraydı. Bu, bir asgari ücretle tam 1.603 adet ekmek alınabildiği anlamına geliyordu. Bugün ise, asgari ücret 22 bin 104 liraya yükselmişken, bir ekmeğin fiyatı 15 liraya çıkmış durumda. Basit bir hesaplamayla, bugünkü asgari ücretle sadece yaklaşık 1.473 adet ekmek alınabiliyor.

Bu durum, aradan geçen 7 yılda asgari ücretlinin alım gücünün tam 130 ekmek azaldığını gösteriyor. Sarıbal, "Asgari ücretli bugün tam 130 ekmek daha az alıyor. Rakamlar yükselmiş gibi görünse de, alım gücü düşmüş, vatandaşın sofrasındaki ekmek küçülmüştür. Bu, enflasyonun en acımasız yüzüdür" diyerek, rakamsal artışların tek başına bir anlam ifade etmediğini, asıl önemli olanın paranın satın alma gücü olduğunu vurguladı. Bu basit ama etkili örnek, milyonlarca ailenin her gün yaşadığı geçim sıkıntısının en net özeti oldu.

İstikrar sadece yoksullukta mı var?

CHP'li vekil Orhan Sarıbal, hükümetin ekonomi politikalarına yönelik eleştirilerini, "istikrar" kavramı üzerinden derinleştirdi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilirken en büyük vaatlerden birinin ekonomik istikrar olduğunu hatırlatan Sarıbal, gelinen noktada bu vaadin tam tersi bir tabloyla karşılaşıldığını savundu.

Devlet Bahçeli'nin uzun süren sessizliği bitiyor
Devlet Bahçeli'nin uzun süren sessizliği bitiyor
İçeriği Görüntüle

Sarıbal, "Tek şeyde istikrar var. Enflasyonda, faiz artışında, yoksulluğun artmasında istikrar var" diyerek, hükümetin ekonomi yönetimini sert bir dille eleştirdi. Ona göre, son yıllarda yaşanan yüksek enflasyon, artan borçlanma maliyetleri ve derinleşen yoksulluk, bir tesadüf değil, uygulanan yanlış politikaların istikrarlı bir sonucudur. Asgari ücretin reel olarak erimesi, bu istikrarsızlığın en ağır faturasını ödeyen kesimin yine dar ve sabit gelirliler olduğunu gösteriyor. Bu eleştiri, hükümetin ekonomi politikalarının sonuçlarının sadece rakamlardan ibaret olmadığını, aynı zamanda milyonlarca insanın yaşam kalitesini doğrudan etkileyen sosyal bir yara haline geldiğini de vurguluyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ