Türkiye'nin ticari hayatını sarsan Can Holding soruşturmasında, operasyonun kapsamı yeni bir adımla daha da derinleşti. Medyadan enerjiye, turizmden sağlığa kadar birçok farklı sektörde faaliyet gösteren holdinge yönelik yürütülen mali suçlar soruşturması kapsamında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talebiyle 9 şirketin daha yönetimine kayyum atandı. Bu kararla birlikte, daha önce yönetimine el konulan 121 şirkete yenileri eklenmiş oldu. Bu son dalgayla birlikte holdingin toplam 130 şirketi, soruşturma tamamlanana kadar devletin kontrolüne geçmiş oldu. Kayyum atanan yeni şirketler arasında tütün, lojistik, petrol, gayrimenkul ve eğitim gibi farklı alanlarda faaliyet gösteren firmaların bulunması, suç örgütünün ekonomik faaliyetlerini ne denli geniş bir yelpazeye yaydığını da gözler önüne serdi. Bu gelişme, savcılığın holdingin tüm ticari kılcal damarlarına nüfuz etme ve suç gelirlerinin izini sürme konusundaki kararlılığını ortaya koyuyor.

İşte kayyum atanan o 9 şirket

Başsavcılık tarafından yapılan resmi açıklamaya göre, holdingin mali yapısındaki örümcek ağını çözmek amacıyla yürütülen titiz çalışmalar neticesinde yönetimi devlete geçen son 9 şirket ve faaliyet alanları şu şekilde sıralandı:

  • Türktab Marketing Sigara ve Tütüncülük AŞ

  • ZA Lojistik ve Araç Kiralama Hizmetleri Ticaret Anonim Şirketi

  • Canpet Benzin İstasyon İşletmeciliği

  • Tares Teknoloji Ürünleri Limited Şirketi

  • Furkan Teknik Hırdavat

  • Temiz Gayrimenkul Ticaret Şirketi

  • MCN Petrol Anonim Şirketi

    Evlilik lükse dönüştü
    Evlilik lükse dönüştü
    İçeriği Görüntüle
  • Yön Özel Eğitim Basım Yayın Sanayi Ticaret AŞ

  • Mer Yatırım ve Özel Eğitim Hizmetleri AŞ

Bu şirketlerin listesi, holdingin sadece büyük ve bilinen markalar üzerinden değil, aynı zamanda daha küçük ve farklı sektörlerdeki iştirakler aracılığıyla da ekonomik faaliyetlerini sürdürdüğünü gösteriyor.

Savcılıktan net mesaj: Operasyon genişleyerek sürecek

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yaptığı bilgilendirmede soruşturmanın geldiği aşamaya dair önemli detaylar paylaştı. Açıklamada, operasyonun tek bir merkezden yürütülmediği, aksine devletin ilgili tüm birimleriyle tam bir koordinasyon içinde ilerlediğinin altı çizildi. Soruşturmanın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK), İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve İstanbul Jandarma Komutanlığı ile omuz omuza, işbirliği içerisinde "genişletilerek devam edeceği" vurgulandı. Bu ifade, önümüzdeki günlerde yeni gözaltıların, arama kararlarının ve kayyum atamalarının sürebileceğine dair güçlü bir sinyal olarak yorumlandı. Özellikle mali suçların takibinde uzmanlaşmış bir kurum olan MASAK'ın ve el konulan şirketlerin yönetiminde kilit rol oynayan TMSF'nin süreçte aktif olması, soruşturmanın finansal boyutunun ne kadar ciddiye alındığını gösteriyor.

Suçlamalar ağır: Örgüt kurmak ve kara para aklamak

Can Holding'e yönelik bu dev operasyonun temelinde çok ciddi suçlamalar yatıyor. Soruşturma dosyasına göre şüpheliler, "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek ve üye olmak" ile "suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama" yani kara para aklama ile itham ediliyor. Bu kapsamda yürütülen soruşturmada bugüne kadar önemli adımlar atıldı. Operasyonun ilk dalgalarında gözaltına alınan şüphelilerden Devran Çimen, Devran Can, Mehmet Kaya ve Kemal Çimen, "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma" ve "kara para aklama" suçlarından tutuklanarak cezaevine gönderildi. Bir diğer şüpheli Cemal Can ise "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak" suçlamasıyla tutuklandı. Soruşturmanın kilit isimlerinden olduğu değerlendirilen Mehmet Kenan Tekdağ hakkında ise "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak" ve "kara para aklamak" suçlarından ev hapsi ve yurtdışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol kararı verildi.

Holdingin patronları firarda, kırmızı bülten hazırlığı

Soruşturmanın en kritik noktalarından birini ise holdingin tepe yöneticilerinin durumu oluşturuyor. Operasyon başladığından beri kendilerine ulaşılamayan ve haklarında yakalama kararı çıkarılan dört kilit isim halen firari durumda. Bu isimlerin başında ise holdingin patronları olarak bilinen Mehmet Şakir Can ve Kemal Can geliyor. Soruşturma makamları, holdingin beyni olarak kabul edilen bu isimlerin de aralarında bulunduğu dört kişinin yakalanması için çalışmalarını hem yurtiçinde hem de yurtdışında yoğunlaştırmış durumda. Firari şüphelilerin yurtdışına kaçmış olabileceği ihtimali üzerinde durulurken, haklarında kırmızı bülten çıkarılması için gerekli yasal prosedürlerin de başlatıldığı öğrenildi. Holdingin tepe yöneticilerinin yakalanamamış olması, suç ağının tüm detaylarıyla aydınlatılmasının önündeki en büyük engellerden biri olarak görülüyor.

Kayyum ataması ne anlama geliyor?

Can Holding soruşturmasıyla sıkça gündeme gelen "kayyum" kavramı, hukuki olarak bir şirketin yönetiminin, devam eden bir adli soruşturma veya kovuşturma sürecinde, mahkeme kararıyla geçici olarak kamu görevlilerine veya TMSF gibi kurumlara devredilmesi anlamına geliyor. Bu uygulama, özellikle şirket yönetiminin terörün finansmanı, kara para aklama veya organize suçlar gibi ciddi faaliyetlerde bulunduğuna dair kuvvetli şüpheler olduğunda devreye giriyor. Amaç, şirketlerin ticari faaliyetlerinin devamını sağlarken, suç gelirlerinin aklanmasının önüne geçmek, delillerin karartılmasını engellemek ve şirket varlıklarının korunmasını sağlamaktır. Can Holding örneğinde, atanan kayyumlar (TMSF yetkilileri), soruşturma ve dava süreci sonuçlanana kadar şirketlerin tüm yönetimsel ve mali kararlarını alacak, ticari faaliyetleri denetleyecek ve şirketin mal varlığını güvence altına alacaktır. Hukuki sürecin sonunda şirket yöneticileri aklanırsa, şirket yönetimi kendilerine iade edilir. Suçlu bulunmaları halinde ise şirket varlıklarına devlet tarafından kalıcı olarak el konulabilir.

Muhabir: Kazim Bozkurt