İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay bugün yaptığı toplantıda Belediye İş Sendikası ile geçen yıl seçim öncesi Tunç Soyer’in imzaladığı TİS ile en düşük ücretin Eylül ayında 130 bin liranın üzerine çıktığını açıkladı. Tugay belediyenin bu ücretli ödemeye gücünün olmadığı ve Eylül ayındaki zammın yapılmamasını kabul etmemesi durumunda bin 30 işçinin işten çıkarılmasının gerekeceğini açıklamıştı.
Tugay’ın bu sözlerine Belediye-İş Sendikası’ndan cevap geldi. Açıklamada, “Bu sözleşmeye imza, yerel seçim öncesi Sayın Tugay’ın bilgisi, işveren sendikasının onayıyla atılmıştır” ifadeleri dikkat çekti.
Belediye-İş açıklaması şöyle:
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Cemil Tugay, bugün yaptığı basın toplantısında bürokratlarının yanlış yönlendirmesiyle sendikamız üyesi binden fazla işçiyi işten çıkaracaklarını açıkladı. Sayın Tugay, yaptığı açıklamada, işten çıkarılacak işçilerin sorumluluğunun da sendikamıza ait olduğunu iddia etti.
AKLA, HUKUKA VE BİLİME AYKIRI
Belediye-İş Sendikası’nın, İzmir Büyükşehir Belediyesinin sevk ve idaresinde, bütçesini belirlemede, harcamada, işçi alımında, işçi çıkartmada hiçbir yetkisi yoktur. Buna rağmen işten çıkarılacak işçilerin tüm sorumluluğunun sendikamızda olması akla, mantığa, hukuka, bilime aykırıdır.
Gıda enflasyonunun yüzde 100’ü aştığı, en düşük ev kirasının 25 bin TL olduğu, hayat pahalılığının alıp başını gittiği bir dönemde, Belediye-İş Sendikası’na bir sorumluluk yüklenecekse o da üyelerinin hak ve menfaatini koruyacak bir sözleşme imza atmış olmasıdır. Üstelik, bu sözleşmeye imza, yerel seçin öncesi Sayın Tugay’ın bilgisi, işveren sendikasının onayıyla atılmıştır.
Belediye-İş Sendikası’nın temsil ettiği üyelerinin hak ve menfaatlerini layıkıyla savunduğu ve ilkeli bir şekilde davrandığı için sosyal demokrat bir anlayış tarafından eleştirilmesi şaşırtıcıdır.
Toplu sözleşmeye ilişkin kamuoyuna ve basına yansıyan rakamlar gerçeği yansıtmamaktadır.
Belediye-İş üyelerine karşı sorumluluklarını yerine getirirken denildiği gibi, belediyeyi batıracak, personel gideri sınırını aşacak bir sorumsuzluk yapmamış, aksine üyelerini korumanın yanı sıra işyerini de korumaya gereken özeni göstermiştir.
İzmir’de 16 yılı aşan sürede, üst üste imzalanan toplu sözleşmelerle sendikal haklara sahip olan bir işçinin aldığı ücreti çok görüp bir de bunu suç işlemiş gibi göstererek halka şikayet etmek etik değildir.
Belediye emekçileri, müteahhitler gibi fiyat artışlarına karşı ek hak edişlerle kendini koruyamıyor. Belediye emekçileri, ticari işletme sahipleri gibi fiyatlar arttıkça eldeki malzemeye zam yaparak enflasyona karşı kendini koruyamıyor. Belediye emekçilerinin ücret artışları 2 yıllığına imzalanan toplu sözleşmelerde TÜİK’in çakma enflasyonuyla belirleniyor.
LİNÇ EDİLMEYE ÇALIŞILIYORUZ
Tüm bu gerçekler ortadayken sözde “eşit işe eşit ücret” diyenlerin “biz alamıyorsak onlar da almasın” demesi ne kadar etikse, belediye işçileri “nasıl bu kadar ücret alır” demek de aynı çukurda yüzmektir. Çünkü ikisi de tavanda değil, tabanda yani yoksullukta eşitliği savunan anlayışı temsil etmektedir.
Belediye emekçisi, beşli onlu çetelerin yaptığı hırsızlıklar sonucu ülkemizde yaşanan yoksulluğun sorumlusu değildir.
Belediye emekçisi, iktidarın muhalefeti hukuk dışı ve mali sıkıştırma uygulamalarının sorumlusu da değildir.