Türkiye ekonomisinin, yüksek enflasyonla mücadelesinde en kritik virajlardan birini döndüğü bu dönemde, ekonomi yönetiminin en tepesindeki isim olan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'ten, piyasalara güven ve kararlılık aşılayan bir açıklama geldi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) her ay düzenli olarak yayımladığı ve finansal piyasaların geleceğe yönelik beklentilerinin bir barometresi olarak kabul edilen Piyasa Katılımcıları Anketi'nin haziran ayı sonuçlarını değerlendiren Bakan Şimşek, sosyal medya hesabı üzerinden paylaştığı mesajla, uygulanan ekonomi programının doğru yolda olduğuna ve beklentilerde gözle görülür bir iyileşme başladığına dikkat çekti. Bu açıklama, küresel belirsizliklerin ve jeopolitik risklerin arttığı bir dönemde, Türkiye'nin ekonomi politikasındaki duruşunun netliğini ortaya koyması açısından büyük bir önem taşıyor.
Beklentilerdeki iyileşme: dezenflasyon programına güven artıyor
Bakan Şimşek'in açıklamasının merkezinde, dezenflasyon sürecinin en kritik bileşenlerinden biri olarak gördüğü enflasyon beklentilerindeki olumlu seyir yer alıyor. Fiyat istikrarının sağlanmasında, sadece mevcut enflasyon rakamları değil, aynı zamanda geleceğe yönelik beklentilerin kontrol altına alınması (çıpalama) da hayati bir rol oynar. Eğer ekonomik aktörler, gelecekte enflasyonun düşeceğine inanırsa, harcama ve fiyatlama davranışlarını buna göre şekillendirirler ve bu da enflasyonla mücadeleyi kolaylaştırır. Şimşek'in, "Dezenflasyon sürecinde kritik öneme sahip enflasyon beklentilerindeki iyileşme devam ediyor" şeklindeki ifadesi, tam olarak bu duruma işaret ediyor.
[image:1]
Haziran ayı Piyasa Katılımcıları Anketi'nin sonuçları da Şimşek'in bu tespitini doğrular nitelikte. Ankete göre, piyasa profesyonellerinin 12 ay sonrası yıllık enflasyon beklentisi, haziran ayında bir önceki yılın aynı ayına göre 7,2 puanlık sert bir düşüşle yüzde 24,6'ya geriledi. Benzer şekilde, 24 ay sonrası enflasyon beklentisi de 3 puanlık bir düşüşle yüzde 17,4'e indi. Bu rakamlar, piyasanın, uygulanan sıkı para politikasının ve mali disiplin adımlarının, önümüzdeki bir ve iki yıllık süreçte enflasyonu belirgin bir şekilde düşüreceğine olan inancının arttığını gösteriyor. Bakan Şimşek'in, bu verileri özellikle vurgulayarak paylaşması, programın en önemli hedeflerinden biri olan "beklentilerin yönetimi" konusunda somut sonuçlar alınmaya başlandığının bir ilanı olarak yorumlanıyor.
Bütüncül politikalar ve 'kararlılık' mesajı
Bakan Şimşek, beklentilerdeki bu iyileşmenin tesadüfi olmadığını, bunun uygulanan "bütüncül politikaların" bir sonucu olduğunun altını çizdi. Bu ifade, ekonomi yönetiminin sadece tek bir araçla değil, birbiriyle uyumlu ve çok yönlü bir stratejiyle hareket ettiğini vurguluyor. Bu stratejinin sacayaklarını ise şunlar oluşturuyor:
-
Sıkı Para Politikası: TCMB'nin, politika faizini yüksek seviyelerde tutarak iç talebi soğutması ve Türk Lirası'nı cazip hale getirmesi.
-
Mali Disiplin: Hükümetin, kamu harcamalarını kontrol altına alarak, bütçe açığını azaltması ve enflasyonist baskı yaratacak popülist harcamalardan kaçınması.
-
Yapısal Reformlar: Vergi adaleti, kayıt dışılıkla mücadele, yatırım ortamının iyileştirilmesi gibi, ekonominin verimliliğini ve rekabet gücünü artıracak kalıcı düzenlemeler.
Şimşek, "Uyguladığımız bütüncül politikaların sonucu olan beklentilerdeki bu iyileşmenin sürmesi çok önemlidir" diyerek, bu üç sacayağının uyum içinde çalışmasının önemine dikkat çekti. Ancak açıklamanın belki de en kritik mesajı, cümlenin sonunda gizliydi: "Programı kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz." Bu "kararlılık" vurgusu, hem iç kamuoyuna hem de uluslararası yatırımcılara, seçim dönemlerinin geride kaldığı, artık popülizme yer olmadığı ve acı da olsa enflasyonla mücadele reçetesinin sonuna kadar uygulanacağı yönünde verilen en net taahhüt olarak algılandı. Bu, aynı zamanda, asgari ücrete ara zam veya emekli maaşlarına enflasyonun çok üzerinde bir artış gibi, programın ruhuna aykırı taleplere de kapının kapalı olduğu anlamına geliyor.
Küresel riskler ve jeopolitik belirsizlikler
Ekonomi yönetimi, bir yandan içeride dezenflasyon programını kararlılıkla uygularken, diğer yandan da küresel arenadaki risklerin farkında. Bakan Şimşek, açıklamasının başında, "Küresel belirsizliklerin arttığı bu dönemde, jeopolitik gelişmelerin seyrini yakından takip ediyor, ekonomimize olası yansımalarını detaylı olarak değerlendiriyoruz" diyerek, bu konudaki hassasiyetlerini dile getirdi.
Bu ifade, özellikle son dönemde Ortadoğu'da İsrail ve İran arasında tırmanan gerilime ve bunun küresel enerji fiyatları üzerindeki olası etkilerine bir gönderme olarak yorumlandı. Petrol fiyatlarında yaşanacak ani bir sıçramanın, Türkiye gibi enerjide dışa bağımlı bir ülke için hem enflasyonu hem de cari açığı olumsuz etkilemesi kaçınılmaz. Ayrıca, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz indirimlerini ne zaman yapacağına dair belirsizlik de, küresel sermaye akışları ve döviz kurları üzerinde bir baskı unsuru olmaya devam ediyor. Şimşek'in bu mesajı, hükümetin bu dışsal şoklara karşı hazırlıklı olduğunu ve programın, bu tür riskleri de göz önünde bulundurarak tasarlandığını göstermesi açısından önem taşıyor.
Piyasanın okuması: 'şahin' duruş sürecek, acı reçeteye devam
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in bu açıklamaları, finansal piyasalar tarafından genel olarak olumlu karşılandı. Programın kararlılıkla sürdürüleceği mesajı, özellikle yabancı yatırımcıların aradığı "öngörülebilirlik" ve "istikrar" algısını güçlendiren bir unsur. Piyasalar, Şimşek'in bu "şahin" duruşunun, TL'nin reel olarak değerlenmesine ve risk priminin (CDS) düşmesine yardımcı olacağını öngörüyor.
Ancak bu "acı reçetenin" bir de sosyal ve ekonomik maliyeti var. Yüksek faiz ortamı, kredi maliyetlerini artırarak yatırımları ve ekonomik büyümeyi yavaşlatıyor. Son açıklanan sanayi üretimi ve inşaat sektörü verilerindeki aylık daralmalar, bu yavaşlamanın başladığının en somut işaretleri. Aynı şekilde, dar ve sabit gelirli kesimlerin, enflasyon karşısında eriyen alım güçleri de, hükümet üzerindeki sosyal baskıyı artırıyor.
Ekonomi yönetimi, işte bu zorlu denklemde, bir yandan fiyat istikrarını sağlamak için ekonomiyi soğuturken, diğer yandan da bu soğumanın derin bir durgunluğa ve sosyal bir huzursuzluğa yol açmasını engellemek gibi hassas bir dengeyi yönetmek zorunda. Bakan Şimşek'in son açıklamaları, bu dengede tercihlerinin net bir şekilde fiyat istikrarından yana olduğunu ve bu yoldan dönülmeyeceğini bir kez daha teyit etti. Gözler şimdi, bu kararlı duruşun, önümüzdeki aylarda enflasyon rakamlarına ve diğer makroekonomik göstergelere nasıl yansıyacağında olacak.