Türkiye’de medya bağımsızlığı meselesi, bugüne dek genelde iktidar üzerinden okuyup tartışılageldi.

Medya sahipliğinin ülkeyi merkezde ve yerelde yönetenler; medya sahipliğinin, iktidar yanında konumlanmış çeşitli ölçek ve sahadaki şirketler ile ilişkileri, bu tartışmanın odak noktasını oluşturdu. Bu çerçeve içinde, medya sahipliği ile iktidar ilişkisinin haberciliğe yansıyış biçimleri temel meselemiz gibi görünüyordu. Ama bugünlerde başka bir şey oluyor. Son günlerde; seçim ertesi hızla dağılan ve henüz toparlanma emaresi gösteremeyen muhalefet ile medya ilişkisi üzerine pek de alışık olmadığımız bir tartışma yürüyor. Tartışma, ana muhalefet partisi üst düzey yöneticisinin bir TV kanalıyla imzalandığını belirttiği protokolü feshettiğini duyurması ile başka bir boyuta evrildi. Sosyal medyaların tetikleyici etkisiyle de tartışmanın düzeyi yer yer epeyce aşağılara indi. Gelinen noktada gazetecilik mesleğini ve gazetecilerin tamamını zan altına bırakan ithamlara kayıtsız kalmak mümkün değil. Bu konuda iddiası olan herkesin, üstü örtülü, dolaylı ifadeleri bırakıp gazetecilik ilkelerine aykırı olduğunu düşündüğü işlem ve uygulamaları somut biçimde ortaya koyması gerekir.

***

Bu tartışmanın bir başka sonucu da gelişmelerin, iktidar medyası ile iktidar yanında yer alan bazı kesimlerin fazlasıyla işine gelmiş olması. İşine gelmek nedir derseniz; ülkemizde geniş kitleler yoksullukla boğuşurken, yoksulluk, sığınmacılar gibi devasa sorunlar çözüm beklerken;  iktidar yanında saf tutanlarca dolaşıma sokulan belden aşağı mesajlar ile bu tartışmayı köpürtme ve iktidarın gücünü konsolide etme yönünde kullanma çabası içine girilmesi derim.

YENİ YAPTIRIMLAR

İktidarın kamu kaynaklarını kullandırmak suretiyle kendi medyasını kurmasının gazeteciliğe ve gazetecilere ağır bedeller ödeten sonuçlarını yıllardır yaşıyoruz. Dahası, medyanın ağırlık merkezinin dijital sahaya kayması, ekonomik, mali ve hukuki baskılara bir yenisini ekledi. Sulh Ceza Hakimliklerinden çok süratli çıkarılan kararlar marifetiyle, habere erişimin engellenmesi gibi yeni (!) -hukuki görünen ama meşruiyetten yoksun- yaptırımları devreye soktu.

***

Çoğumuzun tanık olduğu, bildiği gibi iktidarın inşa ettiği, iktidara bağımlı medya, haberi ortaya çıkarmak değil onu saklamak, çarpıtmak ve hakikati ortaya çıkarma kaygısıyla gazetecilik yapanları itibarsızlaştırma gibi birden fazla işlevi gördü, görüyor. Seçim sonuçlarıyla birlikte gazeteciliği iyiden iyiye güçleştiren bu cephenin vites büyütmesi sürpriz olmayacak. Bu alandaki vites büyütme ile içinde yurt sevgisi barındırmayan rant düzeninin vites büyütmesinin içiçe geçmesi de hiç şaşırtıcı değil.

***

Gazetecilik, hakkıyla yapıldığında güç kullananların gücü kamu aleyhine kullanmasının önüne tamamen geçilemese bile toplumsal bir farkındalık sağlanması mümkün olduğunu biliyoruz.
İçinden geçtiğimiz dönemde, tarihçesi çok eskiye giden meslek ilkelerini hatırlatmak, canlı tutmak açısından, meslek örgütlerine her zamankinden daha büyük görevler düştüğü söylenebilir.