HABER MERKEZİ- Ege Bölgesi'nde yer alan Söke ilçesi, Aydın ilinin batısında Ege Denizi'ne kıyısı olan bir beldedir. İlçenin kuzeyinde İzmir iline bağlı Selçuk ilçesi, kuzeydoğusunda Germencik, doğusunda Koçarlı, kuzeybatısında Kuşadası ve güneyinde Didim bulunmaktadır. Toplamda 1064 km²'lik bir yüzölçümüne sahip olan Söke, bu bakımdan Aydın ilinin en geniş alanlı ilçesidir. Aynı zamanda nüfus açısından da Efeler, Nazilli ve Kuşadası'ndan sonra ilin dördüncü en büyük ilçesi olarak öne çıkmaktadır. İlçede toplamda 49 mahalle bulunmaktadır. Söke tarihi açıdan da Aydın’ın önemli ilçelerinden biridir. Biz de sizin için Aydın Söke’de görülmesi gereken yerleri araştırdık. İşte detaylar...

AYDIN SÖKE’DE GEZİLECEK 5 YER

Aydın’ın Söke ilçesi kültürel açıdan önemli miraslara ev sahipliği yapar. İşte Aydın Söke’de gezilecek 5 yer...

eski-doganbey-koyu

Eski Doğanbey Köyü

Söke'nin büyülü atmosferinde, keşfe çıkmak isteyenleri bekleyen bir hazine var: Eski Doğanbey Köyü. İlçeye 30 kilometre uzaklıkta konumlanmış olan bu köy, hem tarihin hem de doğanın eşsiz dokularını barındıran bir cennet olarak karşımıza çıkıyor.

Bir Rum Köyü: Geçmişten Günümüze

Eski Doğanbey Köyü, geçmişine dayanan derin izlerle dolu bir köydür. Kurtuluş Savaşı sırasında yaşanan mübadele sonucu Rumların Yunanistan'a göç etmesiyle oluşan bu köy, tarihi yapıları ve dokusuyla büyüleyici bir yolculuğa davet ediyor. Köydeki yapılar, konutlardan dükkanlara, hastaneden çeşmelere kadar, Osmanlı dönemi mimarisinin sonraki yansımalarını taşıyor. Eski Doğanbey, adeta tarih kitaplarını aratmayan sokakları ve yapılarıyla dönemin atmosferini yaşatıyor.

İki İsim, Tek Köy: Doğanbey'in Geçmişi

Eski Doğanbey, zaman içinde farklı isimlere sahip olmuş bir köydür. Aslen "Domatia" adıyla kurulan köy, daha sonra "Doğanbey" ismini almıştır. Geçmişi M.Ö. 7. yüzyıla kadar uzanan bu köy, 1924 mübadelesi sonrası Rumların göç etmesiyle Türk halkına bırakılmıştır. Bu tarihten sonra "Eski" ve "Yeni" Doğanbey olarak adlandırılan iki bölgeye ayrılmıştır.

Tarih ve Doğanın Buluştuğu Nokta: Açıkhava Müzesi

Eski Doğanbey Köyü, adeta bir açıkhava müzesini andırıyor. Taş evler, dar sokaklar ve rengarenk bitkilerle süslenmiş sokaklar arasında yürürken, geçmişin tüm ayrıntılarına tanıklık edersiniz. Köyün simgesi haline gelmiş taş evler, eski zamanların ruhunu yaşatıyor. Köydeki eski bir çeşme, bir şapel ve kilise, tarihle iç içe bir deneyim sunuyor.

Ekoturizm ve Doğal Zenginlikler

Eski Doğanbey Köyü, Dilek Yarımadası ve Büyük Menderes Deltası Milli Parkı sınırları içinde bulunuyor. Bu nedenle eko turizmin geliştiği bir bölge olarak dikkat çekiyor. Yürüyüş parkurları, trekking alanları, zengin kuş çeşitliliği ve endemik bitki türleri, doğa severleri cezbediyor. Ziyaretçi Tanıtım Merkezi'nin düzenlediği doğa yürüyüş turları ve botanik turlarıyla bölgeyi keşfedebilirsiniz. Milli Park'ın eşsiz bitki örtüsü, dereleri ve manzaralarıyla bütünleşen bu deneyim, doğanın zenginliğini yakından hissetmenizi sağlar.

Eski Doğanbey Köyü, tarihin izleri ve doğanın kucaklayıcı atmosferiyle büyüleyen bir köydür. Tarihle iç içe yolculuk yapmak ve doğanın zenginliklerine tanıklık etmek isteyenler için unutulmaz bir destinasyon.

priene antik kenti-1

Prienne Antik Kenti

Türkiye'nin zengin tarih ve kültür hazinelerinden biri olan Priene, Aydın Söke'de yer alan ve Selçuk-Efes'e yaklaşık 100 kilometre uzaklıkta konumlanmış bir İyon (Antik Yunan) şehridir. Bu köklü antik şehir, Menderes Nehri'nin 10 kilometre kuzeyinde yer almaktadır. Deniz kenarında kurulduğu zamanlarda hayat bulan Priene, zamanla Menderes Nehri'nin alüvyonlarıyla karadan kilometrelerce içeri doğru taşınmıştır.

Tarihin İzleriyle Dolu Bir Şehir: Kuruluş ve Yönetim
Priene'nin tarih sahnesine çıkışı, Belus'un oğlu Aegyptus tarafından İyonlar tarafından kurulduğu döneme dayanmaktadır. Daha sonra Lidyalı Ardys tarafından ele geçirilen şehir, M.Ö. 6. yüzyılın ortalarında Bilge Bias'ın liderliği altında canlandı ve zenginleşti. Ancak M.Ö. 545 yılında Pers Kralı Cyrus (Kurash) tarafından ele geçirildi. Priene, Perslere karşı gerçekleşen İyon Başkaldırısı'na (M.Ö. 499) 12 gemiyle katıldı. Daha sonraki yıllarda komşu şehir Samos (Sisam) ile yaşanan anlaşmazlıklar ve Büyük İskender'in ölümü sonrası yaşanan karışıklıklar nedeniyle şehir güçsüzleşti.

Mimari Zenginlikler ve Roma Dönemi Etkisi

Priene'nin tarihinde Roma dönemi de büyük bir rol oynadı. Roma İmparatorluğu'nun etkisi altında kalan şehir, 155 yılında Bergama (Pergamon) ve Kapadokya krallarının elinden kurtarıldı. Kapadokya kralının asi oğlu Orophernes, Romalıların şehri almasının ardından Priene'ye gömdüğü hazinesine ulaştı ve adak olarak Athena tapınağını onardı. Bu dönemde Priene, Roma ve Bizans yönetimi altında zengin bir şehir olarak varlığını sürdürdü.

Mimari Harikalar ve Stratejik Konum

Priene'nin mimari harikaları, antik dönemin estetik anlayışını yansıtır. Athena Polias tapınağı, bölgenin batısında yükselen ve ana yolun kuzeyinde bulunan bir terasta yer almaktadır. Bu tapınak, 6 sıra sütunla çevrili (hexastyle) ve ünlü mimar Pytheos'un eseridir. Priene'nin düzenli şehir planlaması ise dikkat çekicidir. Altı ana yol ve bunları kesen tali yollar, 80 eşit alanlı bloğa ayrılmıştır. Her bloğun içinde sekiz ev bulunmaktadır.

Doğal Güzellikler ve Ekoturizm

Priene'nin tarihi ve mimari güzellikleri yanı sıra, çevresindeki doğal zenginlikleri de cazip kılar. Dilek Yarımadası ve Büyük Menderes Deltası Milli Parkı içinde bulunan bu antik şehir, eko turizmin de bir merkezi haline gelmiştir. Yürüyüş parkurları, trekking alanları ve endemik bitki türleri, doğa severleri cezbetmektedir.

Priene, tarihin derin izlerini taşıyan ve doğanın kucaklayıcı atmosferi içinde bulunan bir antik şehirdir. Antik İyon kültürünü yansıtan mimari harikaları ve doğal güzellikleriyle ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim sunmaktadır.

bafa-golu

Bafa Gölü

Söke'nin eşsiz güzellikleri arasında, doğanın ve lezzetin muhteşem bir kavuşması yer alıyor. Serçin Mahallesi, Meksika'nın Saragossa Körfezi'nden yola çıkan ve atalarının suları olan Bafa Gölü'ne macera dolu bir yolculukla gelen yılanbalığı ile ünlü bir bölgedir. Bu eşsiz köy, balıkçılıkla geçimini sağlayan sadece yılanbalığı değil, Kefal, çipura ve levrek gibi lezzetli balıkları da barındırır. Serçin, Bafa Gölü'nün doğal güzelliklerini sunan büyüleyici bir yerleşim yeridir.

Ballıca Mağarası nasıl bir yer? Nasıl gidilir? Ballıca Mağarası nasıl bir yer? Nasıl gidilir?

Lezzetin Başkenti: Serçin Mahallesi

Serçin Mahallesi, adını zengin balık çeşitliliğinin yanı sıra eşsiz doğal güzellikleriyle duyurmuş bir bölgedir. Geleneksel balıkçılığın hâlâ canlı olduğu bu mahallede, yerel halk hem geçimini sağlar hem de yöreye özgü lezzetler sunar. Meksika'nın sularından Bafa Gölü'ne ulaşan yılanbalığı, bu bölgenin en özgün balık türlerinden biridir. Ancak Serçin'de sadece yılanbalığı değil, Kefal, çipura ve levrek gibi zengin balık çeşitleri de sofraları süsler. Yılanbalığının efsanevi hikayesi ve diğer lezzetli balıkların tadı, Serçin'i bir gastronomi cenneti haline getirir.

Doğanın Dansı: Bafa Gölü ve Göçmen Kuşlar

Söke'nin bu güzelliklerle dolu bölgesi, yalnızca balıklar için değil, aynı zamanda göçmen kuşlar için de önemli bir yaşam alanıdır. Bafa Gölü ve çevresi, çok çeşitli türlerde göçmen kuşlara ev sahipliği yapar. Kuş gözlemcileri için büyük bir cazibe merkezi olan bu bölge, kuşların doğal yaşam alanlarından biridir. Göç dönemlerinde renkli ve çeşitli kuş türlerinin dansı, Bafa Gölü'nün doğal güzelliklerine eşlik eder.

Serçin Mahallesi ve Bafa Gölü, Söke'nin en özel köşelerinden biridir. Hem lezzetli balıkları hem de doğal güzellikleriyle ziyaretçilere unutulmaz anılar sunar. Bu benzersiz yerleşim yerinde, doğanın ve lezzetin tadını çıkararak Söke'nin büyülü atmosferine dalabilirsiniz.

aziz-nikolas-

Aziz Nikolaos Kilisesi

Güzelliklerle dolu köşelerden biri olan Güllübahçe'nin eski Rum yerleşkesi olan Gelebeç'te, tarihle iç içe bir hazinenin izleri yer almaktadır: Aziz Nikolaos Kilisesi. Bu dini yapı, 1821 yılında bölgede bulunan başka bir kilisenin üstüne, o dönemde Gelebeç'te yaşayan Rumlar tarafından Aziz Nikolaos'a adanarak inşa edilmiştir. Aziz Nikolaos, Hristiyan aleminin önemli azizlerinden biri olarak kabul edilen Noel Baba olarak da bilinir ve bu nedenle kilise, onun anısına yapılan Anadolu'daki ikinci kilise olarak büyük bir anlam taşır.
Aziz Nikolaos Kilisesi, geçmişi ve mimarisiyle dikkat çeken bir yapıdır. İzmir 2 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nun 20 Mayıs 1992 tarihli kararı ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescillenmiştir. Ayrıca, 1998 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı'na tahsis edilmiştir. Kilise, iki kademeli bir yapıya sahiptir ve bahçe içinde yer alır. Bina, düzensiz yerel taşlarla inşa edilmiş olup kaba moloz taşlar ve yerel malzemeler kullanılmıştır. Priene'den getirilen mermer malzemeler de yapıda yer alır. Özellikle Doğu cephesinde göze çarpan İyon başlık parçası, yapıya tarihi bir derinlik kazandırır. Kilisede tuğla ve ahşap hatılların da kullanıldığı görülürken, kapı, pencere ve köşelerde daha düzgün mermer parçalar kullanılmıştır. Çan kulesi, kemiklik ve bahçe duvarları da aynı estetikle inşa edilmiştir. Çan kulesinin üst katı tamamen mermerden yapılmıştır.

Kilise, tarihi boyunca farklı dönemlerden geçmiştir. 1922 yılında Rumların ayrılmasının ardından, mübadele ile gelen Türkler tarafından 25-30 yıl boyunca cami olarak kullanılmıştır. Cami döneminde yapı üzerinde fiziksel değişikliklerin yapılmadığı anlaşılmaktadır. Ancak sonraki yıllarda definecilerin ve kaçak kazıcıların tahrip edici etkisiyle zarar görmüştür. Duvarlarda yapılan tahribatlar ve altın arama amaçlı kazılar, tarihi dokuyu olumsuz etkilemiştir.

Aziz Nikolaos Kilisesi, tarih ve kültür birikiminin bir yansıması olarak Gelebeç'in hafızasında derin izler bırakmıştır. Bu anıt eser, hem dini hem de tarihi açıdan büyük bir değere sahiptir. Tarihin ve zamanın getirdiği değişimlere tanıklık eden bu yapı, günümüzde de ziyaretçilere geçmişin kapılarını aralamaktadır.

didyma antik kenti-1

 Didyma Antik Kent ve Apollon Tapınağı

Aydın'ın Söke ilçesine bağlı olan Didyma Antik Kent, tarihin sırlarını içinde barındıran Apollon Tapınağı ile ünlüdür. Bu özel kent, sadece antik bir yerleşim yeri değil, aynı zamanda derin bir dini merkezdir. İlk kazılar 1858 yılında İngilizler tarafından başlatılmış ve 1937 yılına kadar devam etmiştir. Günümüzde ise antik kentteki kazılar Alman uzmanlar tarafından yürütülmektedir.

Didyma Antik Kenti, büyük bir zaferin ardından inşa edilmeye başlanmıştır. Büyük İskender'in Perslere karşı kazandığı zafer, bu antik kentin yapımını tetiklemiştir. Apollon'un ikiz kardeşi olan Ay Tanrıçası Artemis, bu kentin Yunancadaki adı olan "Didyma"nın kaynağıdır. Miletler, bu kente "ikiz kardeş" anlamına gelen Didyma adını vermişlerdir.

Bu antik kent, dini ritüeller ve ibadetler için bir merkez olarak da kullanılmıştır. Nisan ve Mayıs aylarında gerçekleşen ayinler için Miletos'tan Didyma'ya yapılan dört günlük bir yolculukla ulaşılırdı. Bu yolculuk sırasında, kutsal bölgede Artemis'in heykelleri ve anıtlarıyla beklenilirdi. Bu noktalarda mola verilir, ardından Didyma'ya geçilip dini törenlere katılırdı.

Mitoloji severler ve tarih meraklıları için Didyma Antik Kenti, büyüleyici bir gezi fırsatı sunar. Antik kentin mistik havası, sizi eski tanrıların ve efsanevi hikayelerin dünyasına taşıyacak. Geziniz sırasında Zeus, Hades, Poseidon, Athena, Demeter, Afrodit, Hermes ve daha birçok tanrıyla karşılaşmanız mümkün olabilir. Apollon'a adanmış bu kent, belki de bu tanrıların da ziyaret ettiği bir yerdi.

Eğlenceli ve fantastik hikayelerin büyülü dünyasına adım atmak isterseniz, Didyma Antik Kenti sizleri bekliyor. Apollon Tapınağı'nın görkemi ve bu antik yerleşim yerinin gizemleri, sizi geçmişin büyüsüne götürecek ve unutulmaz bir deneyim sunacaktır.

Kaynak: HABER MERKEZİ