2025 yılı, çalışan milyonlar için ekonomik bir hayatta kalma mücadelesine dönüştü. Hükümetin enflasyonla mücadele gerekçesiyle bu yıl için asgari ücrete tek bir zam yapma kararı, maaşların hayat pahalılığı karşısında adeta buharlaşmasına neden oldu. Ocak ayında belirlenen 17.002 TL'lik asgari ücret, o günden bu yana bir kuruş dahi artmazken, iğneden ipliğe her şeye zam gelmeye devam etti. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve iktisatçı Yalçın Karatepe'nin paylaştığı çarpıcı grafik, bu acı gerçeği gözler önüne seriyor. Grafiğe göre, yılbaşından bu yana asgari ücret çizgisi sabit bir hat olarak kalırken, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) yani resmi enflasyon ağustos ayı itibarıyla yüzde 21, kiralar ise yüzde 43 oranında arttı. Bu tablo, asgari ücrete ara zam yapılmamasının ne enflasyonu ne de fahiş kira artışlarını dizginleyemediğini, aksine tüm yükün sabit gelirli vatandaşın sırtına bindiğini kanıtlıyor. Karatepe, durumu, "Hayat nasıl mı pahalı oluyor? Cebinize giren para sabit kalırken diğer her şeyin fiyatı arttığı için. Asgari ücrete yılbaşından beri artış yapılmadı ama bu ne enflasyonu ne de kira artışlarını engelledi," sözleriyle özetliyor. Bu durum, özellikle maaşının büyük bir kısmını kiraya veren asgari ücretli için temel ihtiyaçlarını karşılamayı bile imkansız hale getiriyor.

Altın, Fed’in faiz indirimi sonrası yükselişe geçti: 18 Eylül güncel altın fiyatları
Altın, Fed’in faiz indirimi sonrası yükselişe geçti: 18 Eylül güncel altın fiyatları
İçeriği Görüntüle

G1Gkalbxkaavrxm A4Ad

Son 4 yılın acı tablosu: Kiralar enflasyonu ikiye katladı

Dar gelirlinin alım gücündeki erime, son dört yıllık periyoda bakıldığında çok daha dramatik bir boyut kazanıyor. Ekonomistlerin Eylül 2021'deki faiz indirimi kararıyla başladığını belirttiği yüksek enflasyon sürecinde, barınma maliyetleri genel fiyat artışlarını fersah fersah geride bıraktı. İktisatçı İnan Mutlu tarafından paylaşılan ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine dayanan Kira Fiyat Endeksi grafiği, yaşanan yıkımın en net fotoğrafını sunuyor. Grafiğe göre, Eylül 2021'den bu yana geçen dört yıllık sürede Türkiye'deki ortalama fiyatlar, yani genel enflasyon yüzde 472 oranında arttı. Ancak aynı dönemde kiralardaki artış, bu oranın neredeyse iki katına ulaşarak yüzde 836 oldu. Bu devasa makas, kira giderinin, asgari ücretlinin ve dar gelirlinin bütçesindeki en büyük kara delik haline geldiğini gösteriyor. İnan Mutlu, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in "kiracı oranı düşük (%28)" şeklindeki açıklamalarına atıfta bulunarak, "Şimşek boşuna 'kiracı oranı düşük' diyerek sorunu küçük göstermeye çalışmıyor," yorumuyla, hükümetin sorunun büyüklüğünü örtme çabası içinde olduğunu ima ediyor. Ancak sokaktaki gerçek, milyonlarca kiracının maaşlarının tamamına yakınını barınmaya ayırmak zorunda kaldığı ve insanca yaşama koşullarından her geçen gün uzaklaştığı yönünde.

G1Hjpjzxsaa24Ms Wn0U

Konut artık bir barınak değil, bir yatırım aracı

Peki, kiralar neden enflasyondan bile daha hızlı artıyor? Ekonomistler bu durumu, konut piyasasının dinamiklerinin tamamen değişmesiyle açıklıyor. Konut, artık insanların başını soktuğu bir barınak olmaktan çıkarak, arzı sınırlı bir "sermaye enstrümanı" gibi hareket etmeye başladı. Ekonomist Ensar Yılmaz, İnan Mutlu'nun paylaştığı grafiği alıntılayarak yaptığı yorumda, bu tehlikeli dönüşüme dikkat çekiyor: "Bu durum, yani kiraların enflasyondan kümülatif olarak daha hızlı artması, geçmiş kira kontrolleri ile açıklanamaz; konut tipik arzı sınırlı bir sermaye enstrümanı gibi hareket ediyor." Yılmaz'ın bu tespiti, konutun artık temel bir ihtiyaç değil, tıpkı döviz, altın veya borsa gibi bir yatırım aracı olarak görüldüğünü ifade ediyor. Bu durumun ise iki tehlikeli sosyal sonucu var: temerküz ve mülksüzleşme. Yani konut mülkiyeti giderek daha az sayıda zengin yatırımcının elinde toplanırken, toplumun geniş bir kesimi ev sahibi olma hayalini tamamen kaybederek ömür boyu kiracı olmaya mahkum ediliyor. Bu yapısal dönüşüm, sadece ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda derin bir sosyal adaletsizlik ve barınma krizi yaratarak toplumsal huzuru da tehdit ediyor.

Bütçe delik deşik: Asgari ücretli nasıl geçinecek?

Matematiksel verilerin ve ekonomik analizlerin ötesinde, bu rakamlar milyonlarca ailenin yaşadığı insani dramları gizliyor. Yılbaşından bu yana tek kuruş artmayan asgari ücretle geçinmeye çalışan bir ailenin en büyük ve kaçınılmaz gider kalemini kira oluşturuyor. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan bir asgari ücretli, maaşının yüzde 70, 80, hatta bazen tamamını kiraya vermek zorunda kalıyor. Geriye kalan cüzi miktarla faturalarını ödemeye, mutfak masraflarını karşılamaya ve çocuklarının eğitim giderlerini finanse etmeye çalışıyor. Ancak bu, imkansıza yakın bir denkleme dönüşmüş durumda. Sabit maaş, sürekli artan gıda fiyatları, ulaşım masrafları ve faturalar karşısında her gün eriyor. Alım gücündeki bu dramatik düşüş, aileleri daha küçük ve sağlıksız evlere taşınmaya, sosyal hayattan tamamen kopmaya ve en temel ihtiyaçlarından bile feragat etmeye zorluyor. Hükümetin "enflasyonu düşürme" hedefiyle uyguladığı tek zam politikası, enflasyonu anlamlı bir şekilde dizginleyemediği gibi, yükün en savunmasız kesim olan asgari ücretlinin omuzlarına yıkılmasıyla sonuçlanmış görünüyor. Bu durum, sadece ekonomik bir istatistik değil, milyonların sessiz çığlığını yansıtan acı bir sosyal gerçeklik olarak karşımızda duruyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ