Konak Belediyesi’ne yaklaşık bir ay önce ulaşan ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın hazırladığı plan değişikliği teklifine ait bilgi notunu içeren belgeyle, Alsancak’taki tarihi Elektrik Fabrikası yeniden kent gündeminde. Yeni imar planında fabrikanın bulunduğu alanın “Kültürel Tesisler Alanı”ndan çıkarılarak “Ticaret Alanı”na dönüştürülmesi ve 30 katlı yapılaşmanın önünü açacağı iddiaları, Umurbey Mahallesi’nde de tepkiyle karşılanıyor. İzmir’in yüz yılı aşkın endüstriyel mirasına ev sahipliği yapan alanda gökdelen planı, mahalle sakinleri tarafından “rant baskısının yeni perdesi” olarak değerlendirilirken, yurttaşlar bölgenin halkın kullanımına açık kültür-sanat alanı olarak korunması gerektiğini vurguluyor. Tartışmalar sürerken, plan değişikliği teklifi İzmir 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nda görüşüldü ve Konak Belediyesi, mekânsal mevzuat ve koruma hükümlerine aykırılık taşıdığı gerekçesiyle teklife karşı oy verdi.

Gözümü açtığım yerin korunmasını istiyorum
Mahallenin en eski sakinlerinden biri olan ve uzun yıllardır muhtarlık yapan Fatma Kaçaro, karar süreçlerinden dışlandıklarını söylüyor:
“Buranın korunmasını istiyorum. Gözümü burada açtım. Benim çocuklarım dördüncü kuşak bu mahallenin. Dedem, annem, ben ve benim çocuklarım. Bütün bu planlar yapılırken bize sorulmadı. Bir muhtar olarak kapım çalınmadı. ‘Siz ne istiyorsunuz?’ diyen olmadı. Seneler önce bunun toplantısı yapıldı ama Aziz Kocaoğlu’nun zamanında. Manhattan projesiydi burası. Buranın kaderiyle oynamaya çalışıyor.
O Manhattan projesini önce durdurdular. Sonra başka bir proje değerlendirildi, onu da kabul etmediler. Şimdi burası için bir Kültür-sanat merkezi ya da müze fikri var. Biz de böyle olmasını isteriz.”

Denizle aramıza bir gökdelen girmesini istemiyoruz
Mahalle sakini Tuğçe Akay, gökdelen planının hem silüeti hem yaşam kalitesini yok edeceğini vurguladı:
“Burada kime sorarsan sor, gökdelen yapılmasını istemez. Oranın kültür-sanat alanı olması çok daha doğru olur. Hatta sadece kültür-sanat değil, eğitim amaçlı da kullanılabilir. Sonuçta tarihî bir alan, geçmişi var, İzmir’in merkezinde, limanın dibinde. Zaten Alsancak’tan buraya kadar uzanan bir kültür adası hattı oluşuyor. Oranın halkın kullanabileceği, toplumun faydalanabileceği bir alan olması çok daha mantıklı.
Deniz bu tarafta ve bizim denizle aramıza bir gökdelen girmesini istemeyiz. Zaten etrafımızı gökdelenler çevirmiş durumda. Benim evim burada, terasım var. Mahallenin en yüksek evlerinden biri sayılır; müstakil bir ev ama terası var. Buraya ilk taşındığımda, 8 yıl önce çatıya çıktığımda bir tane bile gökdelen yoktu. Gördüğüm tek yüksek bina Hilton ya da Efes Oteli’ydi.
Ama her yıl etrafıma bir tane daha gökdelen yapılmaya başlandı. Şimdi gökyüzünü göremiyorum. Kadifekale’yi göremiyorum. Birçok manzara kapandı. Sadece bir tek boş alan kalmıştı; oradan az biraz denizi görüyordum. Oraya da gökdelen dikilirse gerçekten çok saçma olacak. Üstelik mimari olarak da o yapıya tamamen aykırı. Ayrıca orada Hava Gazı Fabrikası var; herkesin ortak kullanım alanı olan bir yer. Konserler, etkinlikler yapılıyor. Belediyenin kültür sokakları var. Etrafı kültür alanlarıyla doluyken buranın da halkın kullanımına açık bir alan olması en mantıklısı.
Bir de dediğim gibi, alanın tarihî bir dokusu var. Bunca tartışmaya, bunca rant baskısına rağmen, orası gökdelen olmamalı. Herkes, oranın halkın kullanabileceği bir yer olmasını ister. Yaşayan biri olarak da orada gökdelen dikilmesini kesinlikle istemem.”

“Dev bina yapmak değil, mirası korumak gerek”
Mahallede 10 yıldır yaşayan Cenkhan Aksoy, fabrikanın kültür-sanat üretim merkezine dönüştürülebileceğini anlattı:
“10 yıldır bu mahallede yaşıyorum. O mekanın dönüştürülmesi konusu aslında çok eski. Hatta İzmir Mimarlık Merkezi zamanında bir yarışma açmıştı. Tunuslu mimarların da katıldığı bir yarışmaydı. O dönemde de ‘orayı kamulaştırıp belediye envanterine geçirmek ve kamusal bir alan olarak dönüştürmek’ fikri konuşulmuştu. Fakat bunların hepsi soyut bir öneri olarak kaldı. Daha sonra bu yarışmada mansiyon alan ya da ilk üçe giren projelerden birinin mimarıyla birlikte, mahallenin yakın gelecekte nasıl dönüşebileceği üzerine çalışma yürüttük. Eski ayakkabı fabrikaları, elektrik fabrikaları, II. Dünya Savaşı döneminden kalma endüstriyel yapıları orijinaline uygun şekilde dönüştürüyor. Hem orijinal dokuya sadık kalıyor hem de yapıların çevresindeki toplumsal, ekonomik, kültürel parametreleri göz önünde bulundurarak yeni işlevler kazandırıyor.
Biz de İzmir için böyle bir şey hayal ettik. O binayı yıkıp yerine dev bir yeni bina yapmak değil; mevcut yapıyı koruyarak, işleyişini fonksiyonel olarak geliştirmek, katmanlaştırmak, kültür-sanat hayatına katkı sunacak bir merkez haline getirmek üzerine konuştuk. Mesela içine küçük bir lokanta yapmayı düşündük; bu lokantanın mahalle esnafıyla birlikte işletilmesi, yerel bir işletme olması. Plastik sanatlara, gösteri sanatlarına, performans sanatlarına uygun alanlar olması…
Ayrıca kamusal alan olarak kullanılabilecek çok büyük boşluklar da var. Hava Gazı Fabrikası’nda başlayan o küçük çim konserleri gibi etkinliklerin burada da yapılabileceği alanlar oluşturulabilir. İçerisine üniversite öğrencilerinin gelip çalışabileceği bir kütüphane eklenebilir. Bir konser alanı olabilir. Depolama alanları olabilir. Hem plastik sanatlar hem de teknolojik ekipmanlar için İzmir’deki sanat hayatını destekleyecek bir sistem kurulabilir. İnsanlar oradan ekipman ödünç alıp geri getirebilir ya da bağış yapabilir. Çok katmanlı bir yapı hayal etmiştik ve bunun için girişimler de olmuştu.
Bahsettiğimiz alan yaklaşık 100–120 yıllık bir yer. Şu an ise atıl halde duruyor. Sadece çekilmiş araçlar depolanıyor. İçeriye girmek bile mümkün değil; araştırma yapmak için farklı yerlerden izin almanız gerekiyor. Böyle bir alanın kültür-sanat ve kamusal kullanım için dönüştürülmesi tüm şehir için olumlu olur.
Umarım alan korunur ve hem orijinaline bağlı kalınarak hem de çağdaş yaklaşımlarla güncellenerek kullanılabilir hale gelir. Çünkü gerçekten merkezi ve rant açısından çok açık bir nokta. Zaten Ege Mahallesi, Kadifekale, Ballıkuyu gibi çevre bölgelerde olan gelişmeler oldukça sıcak ve hararetli. Umarım aynı durum burada yaşanmaz.”

“Bu mahalle yüksek yapıyı kaldırmaz”
Mahallede yaşayan sanatçı Alicem Doğan, gökdelen planının mahalle dokusunu yok edeceğini söylüyor:
“Elektrik Fabrikası alanında yüksek yapılaşma yerine, alanın daha çok mahalleye ve İzmir’e, geniş ölçekte kente katkı sunabilecek bir kültür yerleşkesi, kültür merkezi ve içerisinde üretim alanlarının da bulunduğu bir yapı olmasını istiyoruz. Umur Bey Mahallesi’nin geçmişinde de var olan endüstriyel mirasa sahip çıkabilecek bir alan haline getirilmesi hepimizin ortak dileği. Benzer bir dönüşüm bizim yaşadığımız yerde, Bomonti’de de olmuştu. İzmir’in ikinci üretim merkezi oradaydı ve Bomonti çevresinde yapılaşmaya izin verilmişti. Benzer bir hikâyenin burada da yaşanabileceğini düşünüyorum.
Nasıl ki Bomonti’deki bira fabrikası bir kamusal alana dönüştürülemediyse, burada da benzer bir durum olabileceğini şahsen düşünüyorum. Tescilli binanın yıkılmayacağı, çevresine yerleşim yapılacağı söyleniyor ama daha önceki örneklerde bunun böyle olmadığını çok gördük. Bu nedenle, mahalleye ve çevremize hiçbir katkısı olmayan yüksek yapılar yerine; buradaki esnafa, kültüre, endüstriyel mirasa sahip çıkabilecek kültürel bir yerleşim alanı oluşturulmasını tercih ediyoruz.
Zaten hâlihazırda çevremizde gökdelenler yükselmeye başladı. Bu, bir şehrin kimliğine uygun bir şey değil. Herkesin de rahatsız olduğu bir durum. Bu mahallede yaşayan bizler, sanatçılar, on yıl önce buraya taşındık ama bu mahallenin geçmişinden gelen komşuluk hissiyatı, insanların birbirini tanıması, yardımlaşması… Yüksek yapılaşma tüm bunları olumsuz etkiliyor. Bununla ilgili olumlu sonuç gördüğümüz bir örnek de yok. Bu mahallede yaşayan insanlar birbirini tanır, sever, buranın kendi dinamikleri var. Yüksek yapılaşmanın uzun vadede bize bir katkısı olacağını düşünmüyorum.”
Konak Belediyesi’nden plana karşı çıkış: “Mevzuata aykırı, kültürel mirasa tehdit”
Elektrik Fabrikası ve çevresini kapsayan 1/1000 ölçekli plan değişikliği teklifi, İzmir 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nda görüşülürken Konak Belediyesi karara karşı oy verdi. Konak Belediyesi’nin karşı oyunda en güçlü vurgu, alanın mevcut planda “Kültürel Tesisler Alanı” olarak tanımlanmasına rağmen, teklifin bölgeyi “Turizm–Ticaret Alanı”na dönüştürmek istemesi oldu. Belediye, bu değişikliğin Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’ne açık aykırılık taşıdığını, kullanım kararlarını kökten değiştirdiğini ve plan bütünlüğünü bozduğunu belirtti.
Mimarlar Odası: Elektrik Fabrikası alanından vazgeçmeyiz
Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Uğur Yıldırım Tarihi Elektrik Fabrikası’ndan vazgeçmeyeceklerinin altını çizerek şunları söyledi:
“Çok net söylemek gerekirse Elektrik Fabrikası, bu kentin ileri teknolojiyi yakından takip ettiğini gösteren, kent belleğinde bu şekilde bir değeri olan bir yer. Tabii ki yapılan düzenleme Elektrik Fabrikası’nı da korumaya çalıştığını iddia ediyor ama bununla birlikte mevcut parseli bölüyor; böldüğü parselde de yapılaşıyor. Zaten şu an otoyolun üst kottan geçtiği, yolun yoğun olduğu, yapılaşmanın yoğun olduğu bir bölgede siz bütün tescilli yapının yanında bir kule projesi yapmaya çalışıyorsunuz. Biz itirazımızı gerçekleştirdik; yani kamuoyu önünde de paylaştık bu itirazı. Şimdi planın askıya çıkmasını bekliyoruz. Doğrudan dava açacağız. Çünkü bu, itirazla halledilebilecek bir düzenleme değil. Elektrik Fabrikası ile ilgili de biz plan açıklama raporunda şunu gördük: Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumların sebebiyle burada bir katma değer üretilmeye çalışıldı. Yani bu alanın para için değerlendirilmeye çalışıldığını plan notuna, yani plan açıklama raporuna yazmışlar. Bizce bu utanç verici bir durum. Yani çok değerli bu tür alanlar bizler için çok çok değerli. Kentin tamamının üzerinde söz hakkı olması gereken alanlar. Yani bugün ekonomik durumu düzeltmek için biz Elektrik Fabrikası’nın yanına kule mi dikmeliyiz? Yoksa doğru ekonomik yaklaşımlar mı yapmalıyız? Bunu soru olarak bildirmek istedik.”




