Türkiye’de son yıllarda açılan boşanma davalarının önemli bir bölümünde, çiftler arasındaki iletişim dili mahkemelerin gündemine taşınıyor. Yargıtay’ın verdiği emsal kararlara göre, eşler arasında geçen bazı ifadeler ve hitap şekilleri, onur kırıcı ve küçük düşürücü olarak kabul edilip boşanma nedeni sayılabiliyor. Özellikle gündelik dilde sıkça kullanılan “Alo”, “Hey”, “Hişt” gibi sözler, evlilik birliğinin temelini zedeleyen davranışlar arasında yer aldı.
Hakaret ve aşağılamaya karşı sıfır tolerans
Aile mahkemelerinde görülen davalarda, hakaret, tehdit ve aşağılama içeren söz ve davranışlar, evlilik birliğini temelinden sarsan unsurlar olarak değerlendiriliyor. Yargıtay, bu tür ifadeleri “onur kırıcı” ve “özel boşanma sebebi” olarak nitelendiriyor. Eşine “Oğlum” diye hitap eden, lakap takan ya da ıslıkla seslenen kişilerin, karşı tarafı küçük düşürdüğü gerekçesiyle kusurlu bulunduğu davalar artış gösterdi.
Emsal kararlar: “Alo” ve “hey hişt” boşanma gerekçesi
Yargıtay’ın son yıllarda verdiği bazı kararlar, boşanma hukukunda yeni bir dönemin kapılarını araladı. Mahkemeler, eşine “Alo” diye hitap eden, “Hey”, “Hişt” diyen ya da “Oğlum” şeklinde seslenen kişilerin davranışlarını onur kırıcı buldu. Hatta “Ben evli insan olacak biri değilim” ifadesi de 2009 yılında bir boşanma davasında gerekçe olarak kabul edildi. Bu tür sözlerin, evlilikte güven ve saygı ortamını zedelediği vurgulandı.
Lakap takmak ve gelirle alay etmek de riskli
Yargıtay kararlarına yansıyan diğer örneklerde, eşine lakap takan, evlenmeden önceki gelir durumunu aşağılayan ya da kilo ile alay eden kişilerin de boşanma davalarında kusurlu bulunduğu görüldü. Özellikle “ıslıkla seslenmek”, “hey, hişt” demek ya da “oğlum” şeklinde hitap etmek, mahkemelerce onur kırıcı davranış olarak kabul edildi. Bu tür ifadeler, evlilik birliğinin temelini sarsan ve karşı tarafı rencide eden tutumlar arasında sayılıyor.
Uzmanlar uyarıyor: iletişimde özenli olun
Aile hukuku uzmanları, çiftlerin birbirine hitap ederken kullandıkları dilin çok önemli olduğunu vurguluyor. Özellikle tartışma anlarında ağızdan çıkan küçültücü veya alaycı sözlerin, ilişkide onarılmaz yaralar açabileceğine dikkat çekiliyor. Uzmanlar, “Evlilikte saygı ve anlayış, iletişimin temelidir. Onur kırıcı sözler, hem hukuken hem de duygusal açıdan ciddi sonuçlar doğurabilir” diyor.
Mahkemede delil olarak değerlendiriliyor
Boşanma davalarında, eşler arasındaki yazışmalar, ses kayıtları ve tanık beyanları mahkemeler tarafından titizlikle inceleniyor. Hakaret, aşağılama veya küçültücü ifadeler, delil olarak dosyaya ekleniyor ve karar aşamasında belirleyici rol oynuyor. Yargıtay’ın verdiği emsal kararlar, aile mahkemelerine yol gösterici nitelikte.
Boşanma sürecinde tarafların hakları
Evlilik birliğinin sarsılması gerekçesiyle açılan boşanma davalarında, tarafların maddi ve manevi tazminat talepleri de gündeme gelebiliyor. Onur kırıcı söz ve davranışlar, kusurlu tarafın tazminat ödemesine yol açabiliyor. Mahkemeler, özellikle çocukların olduğu ailelerde, iletişim dilinin çocukların psikolojisi üzerindeki etkisini de dikkate alıyor.
Toplumsal farkındalık ve aile içi iletişim
Yargıtay’ın bu tür kararları, toplumda aile içi iletişim konusunda farkındalığın artmasını sağlıyor. Çiftlerin birbirine daha saygılı ve özenli yaklaşması, boşanma oranlarının düşürülmesinde önemli bir adım olarak görülüyor. Hukukçular, aile içi iletişim eğitimlerinin yaygınlaştırılması gerektiğini savunuyor.
Boşanma davalarında yeni bir dönem başlıyor
Son yıllarda artan boşanma davaları ve Yargıtay’ın verdiği emsal kararlar, evlilikte iletişim dilinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. “Alo”, “Hey”, “Hişt”, “Oğlum” gibi ifadelerin boşanma nedeni sayılması, aile hukukunda yeni bir dönemin kapılarını açıyor. Çiftlerin, ilişkilerinde empati ve saygıyı ön planda tutması, sağlıklı ve sürdürülebilir evliliklerin anahtarı olarak öne çıkıyor.