Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) en büyük il örgütünde patlak veren ve siyaset gündemini meşgul eden kayyum krizine ilişkin sessizliğini bozdu. Parti Sözcüsü Ömer Çelik, düzenlediği basın toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulunurken, CHP'de yaşananları "tamamen parti içi bir mesele" olarak nitelendirdi ve ana muhalefet partisinin kendi iç sorunlarını iktidara mal etmeye çalıştığını savundu. Çelik, CHP yönetiminin, krizi bir "iktidar operasyonu" gibi gösterme çabasına sert bir dille karşı çıkarak, "Suç duyurusunda bulunanların hepsi CHP'li. Yargıya zemin teşkil edilen konular yine CHP'li isimlerin suç duyuruları ile ortaya çıkan durumlar," dedi. Bu ifadeler, AK Parti'nin, CHP'deki krize mesafeli durduğunu ve yaşananları parti içi bir iktidar mücadelesinin sonucu olarak gördüğünü ortaya koydu.
'Özel yönetimi doğru bakış açısından kaçıyor'
AKP Sözcüsü Ömer Çelik, CHP'de yaşanan hukuki ve siyasi kargaşanın sorumlusunun bizzat partinin kendi dinamikleri olduğunu vurguladı. CHP'nin, kongre iptali ve kayyum atanması sürecini bir "saray operasyonu" veya "yargı darbesi" olarak lanse etmesini eleştiren Çelik, bu yaklaşımın gerçekleri örtbas etme çabası olduğunu ileri sürdü. "Suçlayan da suçlanan da CHP'liler," diyerek konunun özetini yapan Çelik, Özgür Özel yönetiminin bu gerçekle yüzleşmekten kaçındığını belirtti. "Özel yönetimi doğru bakış açısıyla bakmaktan kaçıyor. CHP yönetimi kamuoyuna bir şeyler söylemeli," diyen Çelik, ana muhalefet partisinin kendi içindeki sorunları çözmek yerine, suçu dışarıda arayarak bir "mağduriyet" siyaseti izlediğini ima etti. Bu sözler, iktidar partisinin, muhalefetin iç işlerine karışmadığı ve yaşananların kendi dinamikleri sonucu ortaya çıktığı mesajını verme amacını taşıyor.
Krizin arka planı: Parti içi suçlamalar
Ömer Çelik'in işaret ettiği gibi, CHP İstanbul'daki krizi tetikleyen hukuki süreç, parti içinden gelen şikayetlerle başladı. 8 Ekim 2023 tarihinde yapılan ve Özgür Çelik'in il başkanı seçildiği 38. Olağan İstanbul İl Kongresi'nin ardından, kongreyi kaybeden muhalif gruplar, "delege seçimlerinde usulsüzlük yapıldığı" ve "seçim takviminin ihlal edildiği" gibi iddialarla mahkemeye başvurdu. Yani yargı sürecini başlatanlar, AK Parti veya başka bir siyasi yapı değil, bizzat CHP'nin kendi üyeleriydi. İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin bu başvuruları dikkate alarak kongreyi iptal etmesi ve partiye kayyum ataması, krizi zirveye taşıdı. CHP Genel Merkezi bu kararı "siyasi" olarak nitelese de, davanın temelinde parti içi rekabet ve suçlamaların yattığı gerçeği, Ömer Çelik'in de vurguladığı gibi, olayın merkezinde duruyor.
Kurultay davası ve CHP'nin gelecek belirsizliği
Ömer Çelik, açıklamalarında sadece İstanbul'daki kayyum krizine değil, aynı zamanda 15 Eylül'de görülecek olan ve CHP'nin 38. Olağan Kurultayı'nın iptaline yönelik açılan davaya da değindi. Bu davanın da yine parti içinden gelen şikayetlerle açıldığını hatırlatan Çelik, CHP'nin bir bütün olarak bir meşruiyet ve yönetim krizi içinde olduğunu ima etti. Bu durum, partinin sadece İstanbul'da değil, genel merkez düzeyinde de hukuki bir belirsizlikle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. CHP yönetimi, bu davaları "partiye dışarıdan müdahale" olarak görse de, davaların temelindeki imzaların ve dilekçelerin parti üyelerine ait olması, krizi daha da karmaşık hale getiriyor. Bu hukuki süreçler, CHP'nin önümüzdeki dönemdeki siyasi stratejilerini ve parti içi dengeleri doğrudan etkileyecek bir potansiyele sahip.
İktidar ve muhalefet arasında 'kayyum' polemiği
CHP'nin kayyum krizini bir "demokrasi sorunu" olarak gündeme getirmesine karşılık, AK Parti'nin bu meseleyi tamamen bir "parti içi sorun" olarak tanımlaması, iktidar ve ana muhalefet arasındaki siyasi polemiğin de bir yansıması. CHP, özellikle DEM Parti ile yaptığı görüşmelerde, kayyum atamalarının sadece kendilerine değil, tüm muhalefete yönelik bir tehdit olduğu tezini işleyerek bir "demokrasi bloku" oluşturmaya çalışıyor. AK Parti ise, "kendi içlerindeki kavgayı bize mal etmesinler" diyerek bu tezi boşa çıkarmayı ve CHP'yi kendi sorunlarıyla baş başa bırakmayı hedefliyor. Ömer Çelik'in açıklamaları, AK Parti'nin bu stratejisinin resmi bir ifadesi niteliğinde. Bu polemik, Türkiye'de yargının siyasallaşması ve partilerin iç demokrasi süreçleri gibi temel konuları bir kez daha gündeme taşırken, vatandaşlar ise siyasetin bu karmaşık ve çekişmeli gündemini takip etmeye çalışıyor.