Doritos artık kare üretilecek
Doritos artık kare üretilecek
İçeriği Görüntüle

Kadınların başlattığı ifşa dalgası büyüyor. Fotoğrafçılıktan sinemaya, müzikten yayıncılığa uzanan geniş bir alanda kadınlar kaldıkları taciz, cinsel şiddet ve ayrımcılığı kamuoyuyla paylaşmaya başladı. Bir hafta boyunca sosyal medya üzerinden peş peşe gelen beyanlarda, özellikle sektördeki güç ilişkilerini kullanan erkeklerin kişileri taciz ettiği, rıza dışı fotoğraf paylaşımları yaptığı ve cinsel saldırıda bulunduğu ortaya çıktı.


İfşalar, ilk olarak çok sayıda ünlüyle çalışan erkek fotoğrafçılar hakkında geldi. 20’ye yakın fotoğrafçı hakkında onlarca taciz ve şiddet beyanı paylaşıldı. Ardından dizi ve film sektörüne sıçrayan ifşalar, müzisyenler ve oyuncaları da kapsayarak kültür-sanat camiasına yayıldı.

Whatsapp Image 2025 08 27 At 13.16.40 (1)


Fail değil mağdur sorgulanıyor


İzmir Barosu KHM Yürütme Kurulu üyesi Avukat Elif Denizli, ifşa sürecinin temelinde kadınların adalet arayışının yattığını söyledi:


“Kadınların ardı ardına yaptığı ifşalar, aslında sistemin kadınları nasıl yalnız bıraktığının en çıplak göstergesidir. Hukukun koruyamadığı, yargının görmezden geldiği ve ataerkil düzenin sürekli bastırdığı kadınlar, kendi adalet mekanizmalarını kurmak zorunda kalıyor. Bu ifşalar bireysel değil, kolektif bir haykırıştır: “Artık susmuyoruz, görün bizi!” demektir. Sosyal medyada biri çok güzel ifade etmişti: “Kadınlar dayanışma, erkekler suç ortaklığı yapar.” Bugün sosyal medya üzerinden yapılan ifşalarda gördüğümüz temel şey de bu. Kadınlar birbirlerine destek olup kız kardeşlik yaparken erkekler, failleri koruyarak korkunç bir suç ortaklığının parçası oluyor.


Türkiye’de cinsel şiddet davalarının en büyük sorunu, failin değil mağdurun sorgulanmasıdır. Mahkemeler mağdurun kıyafetinden sosyal hayatına, geçmiş ilişkilerinden telefon mesajlarına kadar her şeyi didiklerken; fail “iyi hal indirimi”, “pişmanlık” ya da “geleceği parlak” gibi akıl almaz gerekçelerle korunuyor. Sonuç ise sistematik cezasızlık oluyor. Cezasızlık yalnızca hukuki değil, aynı zamanda politik bir tercihtir.”

Hastanede Saglik Verileri Ifsa Edilen Trans Kadin Yargiya Basvurdu


Kadınlara “cezasızlık” duvarı


Kadınların yargıya güvenmek yerine ifşaya başvurmasının temel nedenlerini sıralayan Avukat Denizli şunları söyledi:


“Yargı kadınların yanında değil, erkeklerin arkasında duruyor. Kadınlar mahkemeye başvurduğunda itibarsızlaştırılıyor, suçlu ilan ediliyor, hatta tehdit ediliyor. Yıllarca süren davalarda kadınlar yeniden travmatize ediliyor. Kadınlar biliyor ki yargıya giderlerse çoğunlukla adalet değil, yeni bir şiddet biçimiyle karşılaşacaklar. Bu yüzden kendi sözlerini, kendi yöntemleriyle duyuruyorlar: ifşa ederek. Üstelik yıllarca süren davalarda ertelenen yaşam biçimi, giydikleri kıyafet, gittikleri yerler, aldıkları nefes bile cinsiyetçi bir bakışla sorgulanıyor. Kadınlar, sonunda kocaman bir “cezasızlık” duvarıyla karşılaşıyor.
Yargıdan alamadıkları adaleti, birbirlerinin yanında bularak var ediyorlar. Kadın dayanışması, devletin boşalttığı adalet alanını dolduruyor. Bir kadın konuştuğunda yalnız kalmasın diye başka kadınlar onun yanında duruyor. Bu dayanışma sadece moral destek değil; gerçek bir adalet arayışı, erkek şiddetine karşı kurulan kolektif bir yargı mekanizmasıdır. Dayanışma, hayatta kalma stratejisi olmanın ötesinde yeni bir adalet biçiminin inşasıdır. Hep söylüyoruz: “Sen, ben, biz… birbirimizin çaresiyiz.”


Aslında ‘neden konuştun’ diyorlar


‘Beyanın zamanlaması’ üzerinden yapılan ‘neden şimdiye kadar sustun?’ eleştirilerini de değerlendiren Denizli “Bu eleştiriler, kadın düşmanlığının klasik bir yansımasıdır. Kadınlara “neden sustun?” diye soranlar, aslında “neden konuştun?” demek istiyor. Kadınların yaşadığı şiddetin hesabını sormak yerine, onların susmaya zorlandığı koşullar görünmez kılınıyor. Oysa kadınların geçmişte susturulmasının nedeni; korku, tehdit, yargıdaki cezasızlık, toplumsal baskıdır ya da psikolojik olarak hazır olmamalarıdır. Bugün konuşmaları ise ataerkil sessizliği parçalayan cesur bir direniştir. Asıl sorulması gereken “neden yıllardır erkekleri koruyan bir sistem varlığını sürdürüyor?” olmalıdır.” Dedi.


Sanat alanında örgütlü tepki çağrısı


Sanat Fabrika açıklamasında, taciz ve şiddet olaylarına karşı örgütlü mücadelenin önemine dikkat çekti:
“Sanat üretim alanındaki cinsiyetçi ve şiddete zemin hazırlayan egemenlik ilişkileri bir kez daha açığa çıktı. Kadınların tek güvencesi örgütlü mücadelemizdir. Cezasızlık politikaları tacizi besliyor, bu nedenle somut dayanışma ağları kurmalı ve şiddetsiz sanat alanları yaratmak için mücadelemizi büyütmeliyiz.”
Oyuncular Sendikası ise dayanışma çağrısı yaparak şunları belirtti:


“Bu tür durumlar, oyuncuların yalnızlaştığı, kendisini çaresiz hissettiği ve çoğu zaman susmak zorunda kaldığı bir döngüyü doğuruyor. Oysa bu ihlaller yalnızca bireysel değil, sistemsel bir sorunun parçasıdır. Sessizlik, bu döngünün sürmesine neden olur, mücadele ve dayanışma ise güçlendirir.
Yalnız değilsiniz. Sizinle benzer deneyimler yaşamış birçok kişi olduğunu bilmek, bu döngüyü kırmak için ilk adımdır. Sesinizi duyurmanız, yalnızca kendi hikayenizi değil, başka oyuncuların da geleceğini korur. Yaşadığınız her türlü sınır ihlalini, Oyuncular Sendikası’na iletmekten çekinmeyin. Güvenli, şeffaf ve dayanışmacı bir sahne ortamı ancak birlikte mümkün.”

Kaynak: özge uyanık