Türkiye’de infaz sistemi ve ceza adaletiyle ilgili tartışmalar, son yıllarda artan cinayet davalarıyla yeniden alevlendi. Özellikle genç yaşta hayatını kaybeden kurbanların aileleri, faillerin yeterli cezayı almadığı ve cezaların caydırıcılığının sürekli düzenlemelerle zayıflatıldığı gerekçesiyle hukuki mücadelelerini toplumsal farkındalık eylemlerine dönüştürüyor. Son olarak, İstanbul Kadıköy’de alışveriş yapmak için gittiği bit pazarında uğradığı bıçaklı saldırı sonucu yaşamını yitiren Mattia Ahmet Minguzzi’nin annesi Yasemin Minguzzi, infaz yasası değişimi talebiyle Bakırköy Meydanı’nda oturma eylemi başlattı.
Bu sessiz ama etkili mücadeleye Balıkesir’de çalıştığı sırada öldürülen 20 yaşındaki motokurye Ata Emre Akman’ın annesi Zuhal Akman da katıldı. Akman ailesinin yaşadığı acı kamuoyunda büyük yankı uyandırmış, genç kurye cinayetinin de cezasız kalmaması için çok sayıda sivil toplum örgütü ve yurttaş ses yükseltmişti.
Annelerin dayanışması: Adalet arayışında ortaklık
Bakırköy’deki oturma eyleminde yalnızca Minguzzi ve Akman’ın anneleri yoktu. Geçtiğimiz aylarda Büyükçekmece’de, elleri ve ayakları bağlı, halıya sarılı halde denizde cansız bedeni bulunan 24 yaşındaki Sedef Güler’in annesi de bu buluşmada yerini aldı. Üç annenin bir araya gelmesi, toplumda adalet duygusunu zedeleyen cezasızlık iklimine ve “iyi hal indirimiyle serbest kalabilir, tekrar cinayet işleyebilir” korkusuna karşı güçlü bir mesaj niteliği taşıyor.
Oturma eylemi sırasında konuşan anneler, yalnızca kendi evlatları için değil, Türkiye’nin dört bir yanında şiddete kurban giden bütün çocuklar ve kadınlar için infaz sisteminin daha caydırıcı ve adil hale getirilmesini talep ettiklerini vurguladı. “Cezaların gerçek anlamda caydırıcı olması için infaz yasası değişsin” diyen Yasemin Minguzzi, her geçen yıl çıkarılan af ve indirimlerin mağdur aileler için ikinci bir travmaya dönüştüğüne dikkat çekti.
Adalet için sokağa çıkanlar: 'Çocuklarımız için sonuna kadar mücadele edeceğiz'
Kendi çocuklarının dosyalarında gelinen son noktayı paylaşan anneler, kamuoyunun desteğinin hak arama sürecinde itici bir güç olduğunu belirtti. Zuhal Akman, “Biz bu mücadeleyi sadece Ata Emre için değil, başkasının evladı aynı acıyı yaşamasın diye veriyoruz” diyerek sembolleşen mesajını yineledi. Anneler, sürekli değişen infaz yasası nedeniyle, ağır cezalara çarptırılan faillerin birkaç yıl sonra tekrar topluma karışabildiğini ve benzer suçların tekrarlandığını hatırlatarak, cezaların karşılığını bulmadığı bir düzene asla alışmayacaklarını söyledi.
Annelerin farkındalık eylemine başta kadın hakları dernekleri ve insan hakları savunucuları olmak üzere birçok kişi destek verirken, adil bir infaz sistemi talebinin sadece mağdurlarla sınırlı bir isyan olmadığı, tüm toplumun ortak beklentisi olduğu vurgulandı.
Meclis ve bakanlıklara çağrı: Yasal adımlar gecikmemeli
Annelerin başlattığı eylem dalgası, adalet sisteminin yeniden yapılandırılması ve infaz düzeyinde yapılan indirim, erteleme ve serbest bırakmalardan kaynaklanan toplumsal güvensizliğin ortadan kaldırılması için Meclis ve ilgili bakanlıklardan somut adım atılması talebini öne çıkarıyor.
Oturma eylemi sırasında, adalete duyulan güvenin tekrar inşası için, ceza infaz yasasının en kısa sürede gözden geçirilmesi ve mağdurların haklarının önceliklendirilmesi gerektiği yönünde çağrılar yükseldi. Adalet Bakanlığı başta olmak üzere tüm yetkili organlara seslenen anneler, “Ne yeni bir Ata Emre, ne yeni bir Mattia Ahmet, ne de Sedef gibi bir genç daha toprağa düşsün” diyerek eylemlerini sürdürüyor.
Bakırköy’deki bu ortak adalet nöbeti, Türk yargı sistemindeki cezasızlık eleştirilerinin ötesinde, annelerin başlattığı bir toplumsal vicdan çağrısı olarak hafızalara kazınıyor.