Haber / Jülide ŞEHİTOĞLU
İzmir’de geçtiğimiz yıl yaşanan yıkıcı depreminin yıl dönümünde yok olan evlerinin, hayatlarının ardından kendilerini toparlayıp yaşamlarını sürdüren insanların hayatlarının değişimine de tanık oluyoruz. 30 Ekim 2020 günü saat 14.51’de meydana gelen merkezi Sisam Adası olan 6.9 şiddetindeki deprem ile İzmir’de pek çok insan gibi Sibel (49) ve Cumhur (54) Şensarı çiftinin de hayatı değişti.
Deprem günü, 30 Ekim Cumhur Şensarı’nın doğum günüydü. Çift dışarıdayken oğulları Yağız (22) ve Yalın (12) evdeydi. İki kardeş Bayraklı'nın Çamkıran semtindeki evlerinde otururken deprem başladı ve Şensarı çiftinin yıllarca zevkle topladıkları biblolar ve antikalar iki kardeşin üzerine birer silah gibi düşmeye başladı. Yağız ve Yalın kardeşler birbirine sarılarak depremin bitmesini bekledi. Depremin yıkıcı etkisi geçtikten sonra Şensarı ailesinin oturduğu apartmanın ağır hasarlı olduğu tespit edildi. Şensarı ailesi ilk şoku atlattıktan sonra eşyalarını, yıllardır biriktirdikleri biblo ve antikaları da alarak taşınma sürecine geçerler. Evlerini boşaltabilmek için anlaştıkları taşıma şirketi binanın yıkılma tehlikesi olduğu için, eşyalarının yarısını evde bırakar, taşımaz. Eşyaları saracak zamanları olmadığı için eşyalar depremde görmedikleri hasarı taşıma sırasında görür.
Yaşadıkları büyük felaketi yeni bir yaşama başlamak için fırsata çeviren 23 yıllık evli çift, Seferihisar Sığacık’a taşınarak yeni bir hayata başladı. Hobilerini mesleğe dönüştüren Şensarı ailesi hediyelik eşya tutkularıyla adeta bir müzeye çevirdikleri evleri yok olunca, evlerinin yerine hediyelik eşya dükkanını koydular. Artık kendi evlerine alır gibi dükkanda sergiledikleri ve ürettikleri bibloları satıyorlar.
'ŞİMDİ ÇOK MUTLUYUZ'
Depremin merkez üssüne en yakın yerleşim yeri olan Sığacık'a taşınmaya, eşi Sibel'in bir sabah uyandığında “Sığacık’a taşınıyoruz” demesiyle karar verdiklerini anlatan Cumhur Şensarı, “Her zaman bir sahil kasabasında olmayı hayal ederdik. Avrupa’daki gibi çocuğumuz okuluna bisikletle gitsin isterdik ve Sığacık’ta bu hayalimiz de gerçek oldu. Büyük oğlumuz Yağız Kıbrıs’ta diyetisyenlik okuyor. Küçük oğlumuz Yalın da yedinci sınıfa gidiyor. Aldığımız DASK parasıyla Sığacık Teos Marina’da hediyelik eşya dükkanımızı açtık. Şimdi çok mutluyuz. Kayıplarımızın üzüntüsünü yendik. Küçük oğlumuz Yalın da bu kötü anıların etkisinden kurtuluyor” diye konuştu.
‘EVİMİZ BİZİM RUHUMUZDU’
“Evimiz bizim ruhumuzdu” diyen Cumhur Şensarı depremde yaşadıklarını ve sonrasını şu sözlerle anlatıyor: “Her gezdiğimiz yerden beğendiğimiz objeleri alırdık, sergilemekten de onları izlemekten de çok keyif alırdık. Depremde evimiz, değer verdiğimiz her şeyle birlikte yok olunca dünyamız da başımıza yıkıldı, çok üzüldük, aynı ruhu bir daha yakalayamayacağımızı düşündük. Ama bize fark etmeden farklı bir kapı araladı deprem ve bu yıkıntı. Şimdi işimizle aynı ruhu yakaladık ve artık sergileyince değil, satınca mutlu oluyoruz.’’
Hobisi mesleği oldu
Daha önce pazarcılık yaparak geçimini sağlayan Cumhur Şensarı yıkılan evlerine sevdikleri hediyelik eşyalar ve antikalarla ruh verdiklerini anlatıyor. Bir gün, fiyatı çok yüksek olduğu için, eşinin çok beğendiği üçlü şans Budası heykelini satın alamadığıı ve bunun kendisini çok üzdüğünü alatan Cumhur Şensarı, “Kemeraltı’nda gezerken üçlü Buda heykelinin ham polyesteriyle karşılaştım. Fiyatı da çok uygundu. Bu polyester heykellerden alıp eşim için boyadım. Sonra da sevdiğim insanlar için farklı polyester heykeller alıp boyadım, onlara hediye ettim. Hobi olarak başladığım iş farkında olmadan mesleğim haline geldi” diye konuştu.