Röportaj: Tuğçe Doğaneli Kamacı

Türk Yapısal Çelik Derneği (TUCSA) Yönetim Kurulu Başkanı H. Yener Gür’eş, çelik yapılar hakkında bilgi verdi. Hafiflik, homojen yapı, süneklik, yapım sürati, sürdürülebilirlik, her hava koşulunda yapım olanağı, denetim kolaylığı ve esnek kullanım gibi avantajlarıyla çelik yapıların, alternatiflerinden sıyrıldığına dikkati çeken Gür’eş, “Deprem kuşağında bulunan ülkemizde çelik yapılar; toplam yapı stokunun yaklaşık yüzde 6’sını oluşturmaktadır. Bu oranın normal şartlarda, gelişmiş ülkelerdeki gibi endüstri 4.0 gereğince en az yüzde 30 oranında olması gerektiği değerlendirilmektedir” dedi.

Pandemi sürecini değerlendiren Gür’eş, stratejik bir ürün olan çeliğin, dünyadaki krizlerden süratle etkilendiğini; ancak bir ayağı çelik sektörüne bir ayağı inşaat sektörüne basan çelik yapı sektörününse bu dalgalanmalardan daha geç etkilendiğini kaydetti. Gür’eş, “Dünya Çelik Birliği istatistiklerine göre; 2019 yılsonu itibariyle dünyada ham çelik üretimi 2018 yılına göre yüzde 3,4 artarak 1 milyar 841 milyon ton mertebesinde oldu. Türkiye’de ise, yüzde 9,6 küçülerek 33,74 milyon ton ham çelik üretildi. COVID-19 küresel salgını tüm dünyada çelik üretimini etkiledi. Bunun sonucu olarak dünyada ham çelik üretimi ilk beş ayda Ocak-Mayıs 2019 dönemine göre yüzde 5,25 azalırken, Türkiye’de de ilk iki aydaki artışa rağmen toplamda yüzde 5,63 oranında küçülme gerçekleşti” diye konuştu.

Moral bozuldu verim düştü

COVID-19 etkisinin farklı açılardan değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Gür’eş, şöyle devam etti: “Sağlık açısından baktığımızda, ilk başlarda piyasadaki moral bozukluğu üretimde verim düşüklüğüne neden oldu; ancak sistem durmadı. Daha sonra vardiyalı çalışma düzenine geçirildi. Bütün bu önlemlerin sonucunda, üyelerimizin işletmelerinden COVID-19’dan etkilenen çalışanların olduğuna ilişkin herhangi bir rapor alınmadı. Rapor edilmeyen nadir vakalar olmuş olsa dahi, üretimi durduracak boyutlarda olmadığı görüldü. Evden çalışma sisteminin ise verimli ve ekonomik olduğu görüldü.

Meseleye ekonomik açıdan bakıldığında; yatırımların durma noktasına gelmesi, yurtiçi ve yurt dışı taleplerin keskin bir şekilde azalması hatta durması, siparişlerin ve devam eden işlerin bir kısmının iptali veya ertelenmesi çelik üreticilerini, malzeme üreticilerini olumsuz etkiledi. Çelik yapılar sektöründe, bu durumdan belki de en çok etkilenenler ise proje ofisleri ve müşavirler oldu.

Küresel salgın, 2020’ye girerken iç ve dış piyasalarda yaşanan durgunluk ve ekonomik sıkıntının üzerine bindi ve etkisini katlayarak arttırdı. Ancak sektör önüne ümitle bakıyor. Çünkü, bundan önce birçok kez ekonomik krizlerin üstesinden gelmiş ve bu konuda deneyim kazanmış olan sektörler, COVID-19’la yaşamaya da alışıyor; askıya alınan yatırımların önümüzdeki aylarda açılması, yeniden canlanması olası görülüyor.”

Akıllı yönetelim

Dünyanın, COVID-19’un neden olduğu ekonomik ve sosyal sorunlara tahammül etmek istemediğini anlatan TUCSA Başkanı Gür’eş, “Çin ile iş yapan ülkelerin bu ülkeye karşı güven kaybetmeleri sonucunda birçok Avrupa firmasının stratejik ortaklıklarını Türkiye’ye kaydırmaya başladığına dair duyumlar alınıyor; COVID-19 süreci, inovasyon ve teknoloji kullanılarak akıllı yönetilirse, Türkiye için fırsata dönüşebilir” dedi.

Halkın panik ile umursamazlık arasında gidip gelen davranışlarının ciddi endişelere neden olduğuna vurgu yapan Gür’eş, “Uluslararası arenada Küresel Biyolojik Tehdit Dönemi de diyebileceğimiz günümüzde, COVID-19 nedeniyle hayatını kaybeden insanların sayısı belki dünya savaşlarındaki kadar olmayacak; ama insanlığın eline tüm ülkelerin katıldığı küresel savaştan çıkmış gibi yıpranmış bir dünya kalacak. Küresel kaynakların tek elden yönetilmesini sağlamak üzere Tek Dünya Federasyonu yaklaşımına doğru da gidilebilir. Bu ve benzeri değişim olasılıklarına hazırlıklı olmak gerekir” diye konuştu.

Sektörlerin devletten destek beklemek yerine örgütlü bir şekilde kamu ile iş birliğini artırmasını, üniversiteler, meslek örgütleri ve dernekler vasıtasıyla, sorunlarını çözme ve devlete destek olma yetilerini geliştirmesi gerektiğini belirten Gür’eş, şöyle konuştu: “İhracata dayalı ekonomimiz nedeniyle ve iç piyasaların daralmasına karşılık ihracat arttırılmalı, bu kapsamda kamu sektörü; yapıların endüstri ürünü haline gelmesini ve dijitalleşmeyi desteklemeli, verimliliğin arttırılması için önlem almalıdır. Sektör, uluslararası rekabet gücünün arttırılması için; münferit çabalar yerine birleşik bir organizasyon altında ihracatı arttırma yollarını aramalı ve yaratıcı çözümler geliştirmelidir.

Eğitim sistemi değişmeli

İşbirliği – Güç Birliği arttırılmalıdır. Türk Eğitim sistemi Almanya’da ve diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi; süratle değişen dünyaya ayak uyduracak şekilde geliştirilmeli, daha araştırmacı, sorgulayıcı, yaratıcı, bugünün değil yarının ihtiyaçlarını karşılamaya hazır gençlik yetiştirilmeli, birbirlerinin varlık nedeni olan sanayi ile üniversiteler arasındaki kopukluk müştereken giderilmelidir.”

TUCSA’yı tanıyalım

Türk Yapısal Çelik Derneği (TUCSA), Prof. Dr. Tevfik Seno Arda koordinasyonunda Avrupa Yapısal Çelik Birliği ile koordineli olarak 1989’da başlayan kuruluş çalışmalarının tamamlanmasıyla 1992 yılında kuruldu.

Amacı “Türkiye’de çelik yapıların yönetmelik ve standartlara uygun tasarım ve yapımını geliştirmek, kullanım alanlarını yaygınlaştırmak, sektörün sürdürülebilirliğini ve küresel etkinliğini artırmak” olan TUCSA bünyesinde, özellikle tanıtım, belgelendirme, eğitim ve araştırma konularında derneğe daha iyi hizmet verebilmek amacıyla, 14.11.2003’de bugünkü unvanıyla Yapısal Çelik Eğitim ve Araştırma Merkezi İktisadi İşletmesi (YAÇEM) kuruldu.

Derneğin kurumsal üyeleri de dört gruptan oluşmaktadır. Birinci grupta çelik konstrüksiyon imalatçıları ve yüklenicileri, ikinci grupta çelik yapı tasarımcıları ve müşavirleri, üçüncü grupta çelik üreticileri ve dördüncü grupta tamamlayıcı malzeme üretici ve satıcıları yer almaktadır. TUCSA ’nın, bünyesindeki 81 akademisyen üye ile birlikte toplam 166 üyesi vardır.