Yenilen besinler, sindirim sonrası vücuttaki çeşitli enzimler sayesinde şekere parçalanır. Şeker (glukoz) dolasım aracılığıyla bütün vücuda yayılır. Yaşamın devamı için damarlardaki şeker, hücre içlerine girmek zorundadır. İnsülin, midenin arkasında yer alan Pankreas adlı organın beta hücrelerinde salgılanır. İnsülin, bir anahtardır. Hücrelerin şekeri içine almaları için gerekli olan kapıyı açar.

Tip 1 diyabette insülin üretimi, vücudun pankreasa saldırması sonucu tamamen durur. Vücut, pankreasın insülin üreten hücrelerin düşman olarak görür ve çökertir. Dolayısıyla vücutta hiç insülin üretimi olmaz. Dışarıdan insülin tedavisi zorunludur. Bazı durumlarda insülin, ek olarak verilir. Tip 1 diyabetin sebebi genelde bilinmemekle beraber, kalıtım en büyük faktördür. Günümüz çağında zayıf bireylerde bile diyabet görülmektedir. Bunun dışında stresli yaşam en büyük faktördür.

Tip 2 diyabet ise, vücutta kısmi bir insülin üretimi devam eder fakat yetersizdir. Vücutta yükselen yağ oranı damarlarda ve vücudun çeşitli yerlerinde birikerek insülin hormonunun hücre kapısını açma işlemini zorlaştırır. Bu durumda ortaya insülin direnci çıkar ve pankreas kan şekerini düşürmek için daha fazla insülin üretir. Eğer bu durum tedavi edilmezse ileriki vadede Tip 2 diyabete çevirir. Genelde kilo, hareketsiz yaşam ve sağlıksız beslenme etken olduğu için çocukluk çağı diyabeti olarak değil, yetişkin diyabeti olarak adlandırılır. Fakat erken yaşlarda da Tip 2  diyabet görülebilir. Tip I diyabete göre, tedavisi daha rahattır. İnsülin üretimi devam ettiği için oral tedaviyle üretim desteklenir ama ilerleyen durumlarda insülin tedavisine de geçilebilir.