Yazan/ Eylem ASLAN

Ekşimiş üzüm ve elma suyu demek olan sirkede bol miktarda C vitaminiyle bazı madeni tuzlar bulunur. Bu yüzden sirkenin besin değeri yüksektir ve vücudumuza pek çok faydası vardır.

Sirkede yüzde 6-7 oranında sirke ruhu mevcuttur. Özellikle bu sirke asidi; iştah açar, hazmı kolaylaştırır ve sirkeye ferahlatıcı hoş koku veren bir maddedir. Sirkenin tarihi çok eskilere dayanır. Sümerler, Asurlular, İran, Mısır ve Yunan medeniyetlerinin sirke yaptıkları, hatta sirkeyi sadece sofralarda değil, birçok alanda kullandıkları biliniyor.

Antik zamanlarda sirkenin kullanımı hakkında yüzlerce metne rastlamak mümkün. Sirke, İncil'den afsunla ilgili kitaplara kadar birçok kaynakta "mucize" olarak adlandırılmış. Roma'dan, Yunanistan'a ve Mısır'a kadar, sirkenin günlük hayatta kullanımlarından uzun uzadıya bahsedilir. İncil'de Nuh Peygamber'in ilk bağcı olduğu söylenir. Nuh Peygamber bu görevi yapan tek kişi değilmiş elbette. Antik Çağ'dan günümüze kadar "gastronomi zevkinin" insanları buna yönelttiği inkâr edilemez. Yunanlılar'da bu görev Dyonisos'undu.

Eski Mısırlılar, binlerce yıl boyunca Osiris'e olan şükranlarını, ona üzüm ve incirden ürettikleri içecekleri sunarak gösteriyorlarmış. Eski Çin'de de durum çok farklı değil, onlar da sirkeyi pirinç ve mayıs çiçeğinden yapıyorlarmış. Hindistan'da, sirke halen eskiden beri olduğu gibi, palmiye ve hintirmiğinin besisuyundan yapılır.

DÖRT HIRSIZ SİRKESİ

Dört hırsız sirkesini duymuş muydunuz? Adını veba salgınlarında ölüleri soyan hırsızlardan alan antiseptik sirke. Prof. Dr. Nuran Yıldırım’ın aktardığı’na göre; Büyük Londra Vebası’nda, Fransa-Toulouse veba salgını ile Büyük Marsilya Vebası’nda ölenlerin cesetlerini soyan dört hırsız yakalanmış. Onlara neden veba bulaşmadığını söylerlerse affedilecekleri vaadi üzerine, "Kendi yaptığımız sirkeyle ellerimizi yıkayıp gargara yaptık" demişler. “Dört Hırsız Sirkesi” adıyla ünlenen bu sirke yüzyıllarca salgınlarda, hasta odalarında ve pek çok hastalıkta kullanılmış. Tarih, yer, hırsız sayısı ve bileşimi hakkında değişik anlatılar olan Dört Hırsız Sirkesi, 1748 ve 1884 Fransız kodekslerinde yer almış, eczanelerde antiseptik olarak satılmış. Dört Hırsız Sirkesi bugün de aynı isimde ticarette bulunmakta. Bu sirke, antiseptik özellikler taşıyan; pelin otu, biberiye, adaçayı, nane, sedef otu, lavanta, eğir otu, tarçın, karanfil, küçük Hindistan cevizi, sarımsak gibi tıbbi-aromatik bitkiler, elma sirkesi içinde ıslatılıp yumuşatılarak elde edilir.

İstanbul’un ilk kolera salgınında Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi bir Kolera Risalesi yazmış. Bu risalede bitişik, alçak evli mahallelere gidilmek gerektiğinde Hırsız Sirkesi, amonyak yahut sarımsak koklanmasını, içme suyuna bu sirkenin katılmasını öğütlemiş.

SİRKENİN FAYDALARI

Şimdilerde sirkeyi bağrımıza bastığımız söylenemez. Kireç çözer, evet, saçı son durulama suyuna katarsak ışıltı katar, mikrop kırar, bulaşık makinasına koyarız. Tıbbın, turşunun esas kızı sirke her derde deva. Hırsızların bile canını kurtarıyor, hikayedeki gibi…

Sirkenin tarih boyunca birçok rahatsızlığın tedavisinde kullanıldığı doğrudur. Örneğin antik Yunan döneminin doktoru Hipokrat, soğuk algınlığı ve öksürük için sirke önerirmiş.

Romalı askerler ferahlamak için su ve sirke içermiş; modern atletler ise susuzluğu gidermek için sirke kullanıyor.

Salatanıza sos olarak en çok ne tercih edersiniz? Bizim gözlemimiz, sirke kullanımının, limondan daha az olduğu yönünde. Bu elbette gerçekleri yansıtmıyor olabilir. Peki salatanıza koyacağınız sosun sağlığınıza yararı söz konusu olursa tercihiniz değişir mi?

Cilde iyi gelen üzüm sirkesi, iştah kontrolüne yardımcı elma sirkesi, organik temizlik malzemesi beyaz sirke, az bilinen muhteşem ürün nar sirkesi, lezzetine doyum olmaz balsamik sirke… Hurma, kavun, muz, orman meyveleri, hintdarısı, patates, Hindistan cevizi, akçaağaç şurubu, bal, melas (şeker pekmezi), şeker pancarı, buğdaydan bile sirke üretilir.

Alıç sirkesi kalp, damar, sinir sıkışması ve ritim bozukluklarında fayda sağlar. Elma sirkesi yağ yakıcı özelliğinin yanı sıra zayıflama ve diyet uygulamalarında da kullanılır. Ayrıca elma sirkesi karaciğer yağlanmasını engeller. Saç ve beden temizliğinde de kullanılır.

Enginar sirkesi karaciğer hastalıkları ve kolesterol için fayda sağlarken mide ve bağırsak rahatsızlıklarında dezenfekte özelliği taşır. Antioksidan, kan temizleme ile ishal kesmede oldukça fazla önerdiğimiz nar sirkesinin tansiyon ve kolesterol düşürücü özelliği de bulunur.

C vitamini özelliği bulunan limon sirkesi bağışıklık sistemi rahatsızlıkları, kan yağlarını temizleme ve enfeksiyon hastalıklarında kullanır.

Böğürtlen sirkesinin iltihap kurutucu özelliği bulunurken, şeker hastalıkları ve bayan hastalıklarında da kullanılıyor. Ayrıca boğaz ve bademcik ağrıları içinde böğürtlen sirkesini önerilir.

Üzüm sirkesi genelde turşu yapımı için kullanılır. Fakat ayak ağrılarında da fayda sağlayan bir özellik taşır.

Gilaburu dediğimiz sirke ise idrar yolları enfeksiyonlarında oldukça etkili bir şifa kaynağı olurken, böbrek hastalıkları için de önerilen bir ürün.

ACETO BALSAMİCO

İtalyanca ‘aceto balsamico’ya da en kalitelisi ‘aceto balsamico tradizionale” bizde balmazik sirke olarak biliniyor. Ancak üretmek için tecrübe, emek ve yıllar gerekiyor. Hatta eski bir İtalyan deyişine göre, bu sirkenin tadına bakmaya, yapanın değil torunlarının ömrü yetiyor. Çünkü bağbozumundan sonra en az 12 yıl bekleniyor.

Çin ve Vietnam gibi Uzak Doğu ülkelerinde yaygın bir şekilde tüketilen pirinç sirkesi, şifalı özellikleri ile öne çıkar.

Tatlı, yumuşak bir tada sahip diğer sirke çeşitlerinden oldukça farklıdır. Çin, yavaş yavaş Japon mutfak geleneğinin bir parçası olduğu pirinç sirkesinin doğduğu yer olarak kabul edilir. Üç tür ürün vardır: beyaz, siyah ve kırmızı. Her birinin kendine özgü bir tadı var.

Siyah sirke kepek eklenmiş kahverengi pirinçten yapılır. Kırmızı sirke ise pirinç kırmızısı çeşitlerinden yapılır. Kolesterol seviyelerini düzenleyen maddeler içerdiğinden çok faydalıdır. Beyaz sirke çeşitli veya sashimi suşi pişirirken standart bir seçenek olarak kabul edilir. Olağandışı hafif bir tada sahiptir.

SİRKENCÜBİN

Osmanlı Devleti’nin salgın hastalıklar yaşanmadan önce ve yaşandıktan sonra Osmanlı hekimlerinin tavsiyesi ile tedbirler alınırmış. Hekimler, salgın hastalıkların yayılmasında kirli havanın etkili olduğunu düşünürmüş. Salgınların olduğu yerlerdeki havanın temizlenmesi için birtakım önlemler alınırmış. Sokak başlarına taşlar yığılır, ateş yakılarak taşlar ısıtılır, sonra üzerine sirke dökülerek kirli havanın temizlenmesi sağlanırmış. Hekimler ayrıca gülsuyu ve sirkenin karıştırılarak yaşanan yerlere saçılmasını tavsiye edermiş. Özellikle kuzeyden esen rüzgârların daha faydalı olduğu düşünülürmüş.

Osmanlı döneminde hem susuzluğu gidermek hem de çeşitli hastalıklarda tedavi amacıyla ilaç yerine kullanıldığı Sirkencübin tarifi ile devam edelim.

Sirkencübin, sirke, bal ve suyun karıştırılmasıyla elde edilir. Sirkencübin özellikle Mevlevi dergahlarında tüketilen bir içecektir. Mevlana’yı anma törenlerinde de konuklara ikram edilir.

5 su bardağı suyun içerisine 5 yemek kaşığı bal ve 5 yemek kaşığı sirke koyularak karıştırılır. Soğuk olarak servis edilir. Afiyet olsun.