Fulya MERAL / Kurumsal İletişim Danışmanı

Bu yazı klasik bir başlangıçla, medya tanımı, yeni medya ve sosyal medyanın günümüzdeki önemi gibi konularla yazılmaya başlanabilirdi. Söylemek istediklerimin ana konusu bunlar olmakla birlikte, bilinenin ötesinde başka vizyonlar açmak istiyorum. Sosyal medya hesaplarınızda yüz milyonlarca ya da binlerce takipçiye nasıl ulaşırsınız gibi bir başlık daha mı çok ilgi çekerdi? Muhtemelen öyle olurdu. Takipçi sayısını boşverin. Önemsediğiniz şey doğru iletişim kurduğunuz doğru kitle ile buluşma hedefi olsun.

Sosyal medyada çok takipçi sayısı size o hesabın kalitesini göstermez; doğru, dürüst ve namuslu bir yayın yaptığı anlamına gelmez. Sayılar üzerinden beğeni oranı, toplumsal onaylanma anlamına da gelmez. Takipçilerin ya da paylaşımı tesadüfen gören kişinin paylaşımı beğenmesi (Kalp ya da Like koyması) istenen bir etkileşimdir elbette. Ancak paylaşım içeriği ne olursa olsun, toplum genelinde onaylandığı anlamına gelmeyebilir. Sayılara takılmayın diyorum.

Gerçekliğinizi unutmayın

“Bir günaydın yazıyorum binler, milyonlar beğeniyor” diye o sayılarla övünenler, varlığını bu mecrada gerçekleştiren, içinde var olduğu mecrayı yaşama sebebi haline getiren, ürettiklerinden ziyade tükettikleri üzerine bir hayat kurup bunu sergileyenler, sayılara bakıp egolarını şişirenler, hatta fiyatını yükselten ünlüler de var.

Öte yandan takipçi ve beğeni sayısı kendince düşük, beklentisinin altında olanlar sayılara takılıp bunu dert eden, kendini değersiz ve önemsiz hisseden, bu sebeple depresyona giren insanlar bile maalesef oluyor. Söyleyecek sözünüz, ürettiğiniz bir şey varsa paylaşırken, bunu kaç kişi beğenecek kaygısıyla paylaşmayın. İç dünyanızı ne kadar açmaya karar verdiyseniz, sınırlarınızı çizin ve inandığınız değerleri, ürettiklerinizi, sevdiklerinizi, güzellikleri paylaşın. Sayıları umursamayın.

Nitekim Instagram platformu bir süredir, gönderilerde beğeni sayılarını gizlemeye başladı. Bunun insan psikolojisi için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu sayılarla insanların başka insanlara üstünlük sağlamaya çalışması, kendini daha önemli görmesini, sosyal çevresini bile takipçisi ya da beğenisi yüksek olan insanları arkadaş seçerek hayatını belirlemesi gibi olaylar ne yazık ki yaşanıyor. Burada şunu söylemek gerekir, sanal alem yalan alemdir. Elbette sosyal medyada var olacağız ama gerçek hayatla bağları sağlam tutmak gerekiyor. Gerçekliğinizi unutmayın.

Gerçek dost sohbetleri, kahkahalar, aşklar yaşanırken inanın selfie kimsenin aklına bile gelmez. O nedenle görünen renkli coşkulu hayatların tamamen gerçek olduğuna da inanmamak gerekiyor. Benim ne çok dertlerim var, bu insanlar nasıl mutlu yaşıyor diyerek aldanmayın. Dertler de mutluluk da renkler ve coşku da tüm insanlar için ve kimsenin tekelinde değil. Kendi dünyanız içinde mutlulukları çoğaltmak, coşkulu yaşamak mümkün. Ve sosyal medya bu amaca araç olarak kullanılmalı.

Sosyal medyada eğlence, bilgi paylaşımı, sanat gibi içerikleri olan sizi mutlu edecek paylaşımlara yönelmek gerekiyor. Ve kendi hesabınızı mutluluğu yaratacak ve pekiştirecek şekilde dizayn etmelisiniz.

Sayılar reklamveren için önemli

Sosyal medya üzerinden ticaret yapanlar, influencer olanlar için durum biraz değişiyor. “Influencer” kelime anlamıyla “etkileyen” demek. Kısaca, Youtube, Facebook, Twitter, Periscope, Instagram gibi sosyal medya kanallarında yüksek takipçi sayılarına sahip kişilere deniyor. Bu kişilere sosyal medya fenomenleri de diyebiliriz. Sosyal medya, alışveriş alışkanlıklarını değiştirdi ve tüketicilerin karar verme aşamasına doğrudan etki eder bir hale geldi.

Bloggerlar veya sosyal medyada belirli bir takipçi sayısına ulaşmış kişilerin ürün tanıtımları ile karar verme aşamalarına etki etmesine “Influencer Marketing” deniyor. Influencer Marketing uzun süredir farklı kanallar üzerinde, farklı şekillerde yapılıyor. Son yıllarda Twitter üzerinden sıkça yürütülen çalışmalar, yerini Instagram’a bıraktı diyebiliriz. Instagram’da sponsorlu reklam çıkmak ya da fenomenler aracılığıyla reklam vermek bir hayli revaçta.

Peki influencer olmak için ünlü ya da zengin mi olmak gerekiyor? Hayır sıradan insanlar da emek verecekleri, tutku ile bağlı oldukları bir alanda sosyal medya hesabı yöneterek, kitlelerle doğru iletişim kurabilir, yaptığı yayının kitlesini zaman içinde büyütebilir.

Yemek yapmayı çok seven 17 yaşındaki Taha Duymaz’ın (Instagramda @tahaduymazz) hesaplarını incelemenizi öneririm. Lüks içinde bir mutfağı yok ama köy evinde şaheserler yaratıyor. An itibariyle instagramda pek çoğumuzdan fazla takipçisi var. Bu alanda var olma savaşı veriyor. Ve işini severek yapıyor. Bir takipçisinin küfürlü konuşmasına aynı şekilde cevap verince, küfürlü diyalog nedeniyle 1 milyon takipçisi olan Instagram hesabı kapatılan Taha, bir iletişim kazası atlatmış olsa da doğru iletişim yolundan şaşmaz ise emeğinin karşılığını alacaktır. Umarım yolu açık olur.

Kitle iletişimi ve yayıncılık

Satıcı ve alıcıları etkileyenleri bir kenara bırakarak, ticari kaygıları olmadan yeni medya ve sosyal medyanın yayıncılık amacıyla kullanılması konusu ile devam ediyorum.

Başka bir örnek ana akım medyadan, bir zamanların amiral gemisi Hürriyet’te yıllarca yazılar yazmış Ayşe Arman… Toplu işten çıkarmalara tepki olarak yıllardır çalıştığı gazetesinden istifa etti ve “Hürriyet bitti, sevdiğim işi yapmaya devam” dedi. Hürriyet bitmişti, tamamen özgür olduğu blog sayfası ve sosyal medya hesapları üzerinden yazılarına ve röportajlarına devam etti.

Artık bildiğimiz klasik medyanın kapladığı alanı, yeni medya (internet medyası) ve sosyal medya ile paylaştığı bir zamandayız. Yeni medya ve sosyal medyanın, klasik (kitle iletişim araçları ile yapılan yayıncılık) medyanın yerini aldığını söyleyemeyiz. Hepsinin pastada bir payı var. Ama bazı paylar küçülürken, bazıları büyüyor.

Kurumlar ve markalar yeni medya kanallarını bir nebze kontrol edebilirler, ama sosyal medya kanallarını kontrol etmeleri neredeyse imkansız. Milyonlarca yayıncı ile iyi iletişim kurmak gerekiyor. İletişim stratejilerini doğru belirlemek, kurum ya da firmalarının itibarını görmek istedikleri gibi yansıtmak adına, sosyal medya kullanıcılarının yani milyonlarca yayıncının kurumları hakkında nasıl konuştuğunu yönetebilirler. Bu alanda kriz yönetimi çok önemli. Rahatsız edici paylaşım ve söylemlere hangi dili kullanarak cevap vermeleri gerektiğini bilmek gerekiyor.

Kişisel yayıncılık mümkün

Her bir sosyal medya kullanıcısı sanki bir dergi yönetiyor gibi, gündemindeki konuları, sanatını, emeğini, düşüncelerini ve özel hayatının açmak istediği kadarını yayınlayabilir.

Andy Warhol’un "Bir gün herkes 15 dakikalığına meşhur olacak" sözü, söylendiği yıllardan bu yana çok önemli hale geldi. Günümüz 15 dakikada şöhret olanların günü. Tek bir tweet, yazılan onca kitabın yazarından ya da yılların medyatik isimlerinden daha bilinir hale getirebiliyor sizi bir anda... Ya da bir “hayat albümü” gibi kullandığınız Instagram'da, bir hikaye sizi hiç tanımayan insanlarla aranızda bir bağ oluşmasına sebep olabiliyor.

Hangi sosyal medya mecralarında yer almak istediğiniz, ne amaçla kullanacağınız, ne kadar özel hayatınızı yansıtacağınız sizin seçiminiz. En önemli şey sosyal medyada hangi platformda olursa olsun dürüst olabilmek… Önce kendine, sonra yayın yaptığın kitleye… Bu kitle küçük ya da büyük hiç önemli değil. 10 takipçiniz bile olsa dilerim ki mutlu, coşkulu, eğlenceli, bol etkileşimli olsun.

Sınırlar nereye kadar?

Sosyal medya mecralarında ne kadar özel hayatınızı açacağınızla ilgili sınırları kendiniz koymalısınız. Ve herkesin sınırları da elbette farklı olacak. Sınırları geniş olanı da dar olanı da yargılamamak gerekiyor. Tercihlere saygı lütfen!

Burada kıstas şu olmalı: Günlük hayat ile sosyal medyadaki hayat örtüşüyor mu? Paylaşılan video ya da fotoğraf günlük hayattan kopuk olmamalı. Örneğin gezdiğiniz, tatile gittiğiniz yerlerden hoş fotoğraflar ya da selfieler paylaşılabilir. Ancak sahip olmadığınız lüksü sergileyen kurgu fotoğraflar sizi komik duruma düşürebilir.

Mayolu boy fotoğrafı çektiren kadın ya da erkek, vücut hatlarını photoshopla değiştirip paylaşıyorsa, bu yapaylık nedeniyle eleştiriye açık olmayı gerektirir. Mahremiyet sınırlarını koymak sizin elinizde. Mesela yaşadığınız yerde, sokaktaki giyim kuşamınızda dekolte ölçütünüz ne ise sosyal medyada yayınlayacağınız sınır en fazla o kadar olmalı. Paylaşımların iş çevrenizdeki arkadaşlarınıza da ulaştığını unutmamak gerekiyor. Gerçek hayatta sergileyemeyeceğinizi, sosyal medyada da paylaşmamak gerekiyor.

Kimi kendisi ve ürettikleri ile ilgili paylaşımlar yaparken, aile ve çocuğunu asla paylaşmıyor. Kimi sadece çocuğunu ve yapıp etmelerini paylaşıyor. Tercihleriniz bir konsept oluşturuyor.

Bu mecralarda yer almak ya da yer almamak… Tercihlerinizle var olduğunuz bu resim çerçeveleri, sizi sıkıntıya sokuyor ya da beğenilmek beğenilmemek kaygıları ile psikolojiniz bozuluyor ise hiç yer almamak en iyi seçenek…

Bebek ve çocuk hesapları

Bir kere çocuklar sosyal medya kullanıcısı olmamalı. Doğumdan itibaren adına açılmış bir hesapla, anne babası tarafından büyümesi gelişmesi yani hayatı yayınlanmaya başlayan bebekler de olmamalı diye düşünüyorum. Gençler ise belli bir olgunluğa ulaştıktan sonra, anne baba kontrolünde sosyal medya hesabı sahibi olabilir. Bu hangi yaşta olmalı? Bu anne babanın kararı... Sonrasında takip de gerekiyor.

Sosyal medya; her ne kadar ismi sosyal olsa da, aşırı kullanımda kişileri yalnızlaştırır. Dışarıda arkadaşlarla veya aileyle geçireceğiniz zamanı kısıtlamamalı. Kim ne yapmış, nereye gitmiş, ne yemiş takibi için telefona bakma süresi saatler almamalı. Kişiyi toplumdan uzaklaştırmamalı.

Günümüzde gençlerin neredeyse tamamı, sosyal medyayı aktif olarak kullanıyor. Sanal dünyanın çocuk ve gençlerin üzerinde yarattığı olumsuz etki varsa mutlaka tespit edilip profesyonel bir destekle müdahale etmek gerekir. Artık sosyal medyayı reddetmek gerçek dışı bir durum. Sosyal medya iletişimin yeni şeklinin önemli bir parçası haline geldi. Bunu tehlikesiz bir hale getirmek gerekir. Tehlikeli yönleri fark edersek, çocuklarımızı ve gençlerimizi koruyabiliriz.