Yazan- Ayşe KİLİMCİ/ Fotoğraf- Lütfü DAĞTAŞ

Yere taze domateslerden bir halı seriyor bu hanım, serdiğini tek tek kesiyor kurutacak; alıp evde ocağa vurduğunuz kuru fasulyenize tat katacaksınız, o tatta bu emek olacak.

Mevsimlik tarım işçisi, kendi işinin ırgadı belki, Anadolulu çiftçi kadın değil ama.

Domates Bursa cinsi uzun domates, kızgın güneş altında kuruyacaklar.

Serginin üst başında ortadan kesilmişleri dizmiş, alt yandakiler kesilmeyi bekliyor, elini yakıyordur domatesin suyu, ondan eldivenli.

Üstüne ince bir tuz serpeleyecek yine tek tek.

Güneş kırmızı, mahsul kırmızı. İlkin suyunu koyverecek domates, sonra kuruyacak.

Başörtüsü de kırmızılı, ceket giymiş, oysa ağustosta kurutulu domates, ama, güneşin hışmından korunmak için.

Kuru domates yapıyor, iyi ediyor, alıcısı çok. Alışkanlık olduğu üzere kuru

fasulyeye, deyip geçiverdim ama artık hangi aş’a tad olur, hangi sofraya meze, bilinmez.

Domates memnun, kadın mutlu, hafiften gülümsemiş, güneşin altında ama sanki iş tutan, eğilip yorulan o değil.

Hey kadınlar, kurban olduklarım, dünyayı siz döndürüyorsunuz, nesli siz sürdürüyorsunuz, hayatın bütün yükü, külfeti, sorumluluğu o narin omuzlarınızda, adamlar yanlış madalya, hayata iliştirilmiş , altın suyuna banma. Siz elmas… Ne çare, ya külde, ya domates kurutmada, ya tarlada, ya koyun gütmede, nadiren gül bahçesinde… Olsun be! Hayatta olun, işiniz, aşınız, evladınız, yanıbaşınızda gölgesi de vursa kocanız, halden bilir komşularınız, kaderiniz de güzel yazılmışsa, kader katipleri iltimas geçmişse yani, basınca yeri titretiyorsanız, kahkahayla gülebiliyorsanız,

bi de evladlar hayırlı çıkarsa, değmesin kimse keyfinize. Kadın olmak zor zenaat, demiştim elli yıl önce, sonra pek bi aldı yürüdü bu söz, hem zor zenaat hem çalımlı… Bin yaşayın kadınlar, ağıdınız az, azığınız çok, kadir kıymet bileniniz daha da çok olsun…