MURAT BÜYÜKYILMAZ

Türkiye tarımında süregelen sorunlar, her sezon tekrarlanan fakat giderek hem üreticileri hem de tüketicileri daha da zorlayan bir hal alıyor. Girdi maliyetlerinden üretici satış fiyatına ve tüketici alım fiyatlarına her aşamada derinleşen sorunlar, günü geldiğinde tartışılıyor ve bir süre sonra yerini bir sonraki sorun başlığına devrediyor. Sorunların çözümü ise, biriktiren bir çözüm arayışına bağlı. Aksi takdirde tekrarlanan fakat çözülemeyen konu başlıkları olarak kronikleşiyor.

Dünyanın en büyük fındık üreticisi olan Türkiye’de bu alandaki sorunların başında gelen rekolte ve fiyat oluşumu, bu kronikleşmenin önde gelen başlıklarından birini oluşturuyor. Geçtiğimiz yıl fındık sezonunun ardından hazırladığım ve Independent Türkçe’de yayınlanan fındıkta rekolte ve fiyat oluşumunda manipülasyon araştırmamı yeniden gündeme sunmak, biriktiren bir çözüm arayışında önemli bir yer tutuyor.

Fındık hasatı öncesinde yapılan ve Türkiye'de o sezon ne kadar fındık hasat edileceğini ifade eden rekolte tahminleri, fındık üreticilerinin ürünlerini hangi fiyattan satabileceklerini yani kabuklu fındığın fiyatının ne olacağını belirliyor.

Dünyadaki fındık üretiminin miktarı ve fındık ile fındık ürünlerine olan talep her ne kadar etkileyici olsalar da, Türkiye'deki sezonluk fındık rekoltesinin fiyatların oluşmasındaki temel belirleyen olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Dolayısıyla her yıl hasat öncesinde açıklanan birden çok rekolte tahmini; gerek fındık üreticileri ve hatta yevmiyelere etkisi dolayısıyla fındık işçileri, gerekse fındık alanında ortaya çıkan değerden kazanç sağlayan diğer aktörler tarafından ilgiyle takip ediliyor. Rekolte tahminleri ve gerçekleşen rekolte miktarı tüm yıl boyunca tartışılıyor.

2020-2021 fındık sezonu ile ilgili olarak hasat öncesindeki rekolte tahminleri kamuoyuna 600-620 bin ton olarak yansıdı. Üreticiler ve üretici birliklerinin tahmini bu miktarın çok altında olduğu halde fındık alanındaki tüccarlar, ihracatçılar ve kamu otoriteleri tarafından dillendirilen rekolte tahmini 600-620 bin ton olunca, kamu otoriteleri ve piyasa aktörleri bu tahmin üzerinden bir fındık fiyatının oluşmasını sağladılar.

Fındık hasatının üzerinden aylar geçtikten sonra kamuoyu ile paylaşılan açıklamalar ise hasat öncesi tahminlerin doğru çıkmadığı, 2020-2021 sezonu rekoltesinin tahminlerin çok altında bir seviyede yani 450-500 bin ton civarında gerçekleştiği yönünde oldu.

Dünya fındık üretiminin açık ara en büyük üretici ülkesi Türkiye'deki rekoltenin tahminlerin bu kadar altında gerçekleşmesine, pandemi sebebiyle fındık ve fındık ürünlerine yönelik patlama yaşayan talebin de eklenmesiyle birlikte dünya fındık fiyatları ciddi bir artış trendine girdi. Türkiye'deki fındık üretimini dünyaya pazarlayan ihracatçılar tarafından kamuoyuna yapılan açıklamalarda, önümüzdeki aylarda kabuklu fındık fiyatlarının 4 dolar seviyesine kadar çıkabileceği ifade edildi.

Fındık üreticilerinin tüm yıl boyunca verdikleri emek ve fındık işçilerinin emekleri ile ortaya çıkan değerin ne kadarının üreticilerin ve işçilerin kazancına dönüşeceğini belirleyen fındık fiyatlarını birinci elden etkileyen rekolte tahminleri ile hasattan aylar sonra açıklanan gerçek rekolte arasındaki farkın bu kadar büyük olması ise tarımsal üretimden doğan kazancın eşitsiz dağılımını ortaya çıkarıyor. Türkiye'nin en önemli tarımsal ihraç ürünü olan fındık ve milyonlarca yurttaşın gelir kapısı olan fındık üretimi, Türkiye'deki tarımsal üretimin temel sorunlarına ve olası çözümlere ışık tutar nitelikte. Rekolte tahminlerindeki ve fiyat oluşumundaki dengesizliklerin nedenlerini, çözüm önerilerini ve fındık üreticilerinin durumunu, fındık üreticilerine ve uzmanlara sorduk. Fındık üreticilerinin koşullarını ve devlet tarafından yapılan desteklerin fındık üretimine etkisini sorduğumuz, kendisi de bir fındık üreticisi olan Hakkari Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi İhsan Seddar Kaynar, sözlerine şöyle başladı:

'DESTEKLEME ÖDEMESİ'

"27 Temmuz 2020'de Kabine toplantısı sonrası konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın müdahale alım fiyatlarını açıklarken kullandığı: "Ayrıca yüksek randımanlı fındık tesliminde ortalama kilogram başına 1 lira, alan bazlı mazot bazlı desteği olarak da kilogram başına 2 lira destekleme ödemesi yapıyoruz." ifadesi oldukça dikkat çekicidir. Bir dizi şartı yerine getiren üreticiye yapılan desteklemenin, ürünün satıldığı gün doğrudan verilmediği göz önüne alındığında, yapılan destekleme daha ilginç bir hal almaktadır."

Fındık fiyatının, üreticilerin üretim masraflarını karşılamaktan uzakta oluştuğunun tartışmasız kabul edildiğini ve üreticilere üretim sürecinden bağımsız olarak üretimle ilişkilenmeyen "nakit" desteği yapılmakta olduğunu belirten Kaynar, "Üreticilerin arazi mülkiyeti üzerinden verilen doğrudan gelir desteği (gübre ve mazot desteği) ürüne yapılan taban fiyat uygulamasının yerine getirilmiştir. Bu aslında üreticinin üretimle bağının kopuşunu hızlandırmaya yarayan, sadece arazi üzerinde mülkiyetin sürmesi ile ilişkilendirilen bir paradır." şeklinde konuştu.

Kaynar şöyle devam etti: "Fındık üreticisine üretimden bağımsız olarak verilen bu paranın neden verildiği ve bu paranın üreticinin ne işine yaradığı sorulabilir. Bu soru, 2020 fındık sezonu bittikten sonra ihracatçılar birliğinin yaptığı karlılık açıklamalarına bakıldıktan ve fındığın Türkiye'ye ne kadar döviz getirdiğini öğrendikten sonra daha da anlamlı hale gelmektedir."

Fındığım, üretici tarafından doğrudan pazara yönlendirilen bir tarım ürünü olduğunu ve Türkiye başta olmak üzere üretildiği bütün ülkelerde önemli bir ihraç ürünü olduğunu belirten Kaynar, "İşlenmeden kuruyemiş olarak tüketilebileceği gibi işlenerek modern gıda sanayisinin en önemli hammaddelerinden de biri olarak değerlendirildiğinde içine girdiği ürüne 3 kata kata kadar değer verebilmektedir. Herhangi bir müdahaleye ihtiyacı olmadan üreticiler fındığı bilinçle üretmekte ve piyasada alıcısına ulaştırmaktadır. Bu açıdan fındık tarımının sürdürülmesinde ve ürün fiyatının belirlenmesinde devletin verdiği 1+2 TL anlamını yitirmiş, piyasanın oluşumunda varlığı ve etkinliği tartışmalı bir hale gelmiştir." ifadelerini kullandı.

NEDEN YÜKSEK AÇIKLANIYOR?

Fındıkta rekolte tahmini ve fiyat oluşumu ile ilgili açıklamalarda bulunan Kaynar, şunları kaydetti:

"1999 yılından itibaren yapılan pek çok yasal düzenlemenin sonucu olarak devletin fındık piyasasında fiyat belirleme sorumluluğu 2009 yılında tamamen sona ermiştir. Fındık fiyatının oluşumu tamamen serbest piyasaya bırakılmıştır. Tam da bu andan itibaren dikkat çekici bir şekilde kamuoyunda rekolte savaşları olarak bilinen yeni bir süreç yaşanmaya başlamıştır. Ocak ayından itibaren fındığın hasadının yapıldığı Ağustos ortasına kadar, çeşitli rekolte tahminleri yapılmaktadır. Fiyatın belirlenmesinde önemli bir aşama olarak yapılan bu tahminin doğruluğu, fındığın harmandan kaldırılıp çuvallandığı anda ortaya çıkmaktadır. Doğanın keyfine ve biraz da insanların neden olduğu yapay afetlere uygun olarak Mayıs ayı donları, yazın kurak geçmesi ve Ağustos sonu aşırı yağışları rekolte tahminlerinin gerçekleşmesine izin vermemektedir. Fındık toplanana kadar onlarca kurumun farklı zamanlarda farklı rekolte miktarı açıklaması, dikkatli çekici bir gelişmedir. Ölçüsüz rekolte açıklamalarını yapan kurumların çoğunun tüccar ve ihracatçı birlikleri tarafından oluşturulan ya da finanse edilen yapılar olduğuna dikkat edilmelidir."

'ÜÇTE BİRİ ORTADA YOK'

Rekolte tahminlerinin fındık tarımının en önemli verilerinden biri olduğunu vurgulayan Kaynar, sözlerine şöyle devam etti: "Daha önceki yıllarda da yapılıyor olsa da, 2009 yılından sonraki tahminler eskilerden kategorik olarak farklılaşmaktadır. Çeşitli kurum ve oluşumlar, çeşitli zamanlarda yaptıkları "aşırı" rekolte tahminlerini, açıklamaya başlamışlardır. Bazen tarım ile ilgili bir dernek, bazen bir gazetenin köşe yazarı, bazen yeni kurulmuş bir oluşum, bazen tarım bakanı, bazen ihracatçı bir şirket, bazen de bir esnaf odası bu şekilde rekolte tahminini kamuoyuna ilan etmeye başlamıştır. Bütün bu tahminlerin ortak özelliği, Türkiye'nin üretiminden çok yüksek ve oldukça iyimser sayılar olmalarıdır. Ölçüsüz/aşırı rekolte açıklamalarının arkasında tüccar ve ihracatçı birlikleri olduğunu görünce, farklı zamanlarda yapılan farklı rekolte açıklamalarının, fındık fiyatının düşürülmesine zemin hazırlamak amacıyla yapıldığını görmemek biraz saflık olur. Örnek olması açısından rekolte tahminleri arasındaki uçurumu 2014 yılından verebiliriz. 2014 yılında Bakanlık 412 bin, Ziraat Odaları (TZOB) 371 bin ve İhracatçı Birliği (KFMİB) 514 bin ton rekolte açıklamıştır. 2020 yılı için açıklanan yüksek rekolte (onunla ilişkilendirilecek düşük fiyata itiraz edilmesi), Türkiye fındığının üçte birini üreten Ordu'da ufak da olsa bir siyasi kriz yaratmıştır. Şu anda somut olarak bildiğimiz tek gerçek, Kasım sonuna geldiğimiz şu günlerde sezon başında açıklanan rekoltenin daha üçte birinin ortada olmadığıdır."

Rekolte tahmininden müdahale fiyatına kadar, yapılan her açıklama belirsizliği artırdığını kaydeden Kaynar, şu değerlendirmeleri paylaştı: "Tarımda belirli ürünlerin desteklenmesi ve üretiminin teşvik edilmesi sıklıkla karşımıza çıksa da, fındığın fiyat üzerinden desteklenmesi korumacı tarım politikaları ile ortaya çıkmıştır. Fındığı destekleme politikalarının uygulandığı ilk dönemden itibaren kırsal bölgelerin kalkınması ve köylerdeki yoksulluğun azaltılması amaçlansa da, devlet uzun süre üreticinin (müstahsil) gerçekten kim olduğunu bulmaya çalışmış ve tüccarların bu desteklerden üreticiymiş gibi yararlanmasını (bazen göz yumsa da) engellemek istemiştir. Üreticiler ile tüccarlar bu desteklerden bir şekilde yararlanmış ve gerçek üreticinin kim olduğunun bulunması ve FİSKOBİRLİK'in devlet adına doğrudan üreticiden alım yapabilmesi uzun bir süreçte mümkün olmuştur. Ancak, 24 Ocak - 12 Eylül 1980'den başlayarak fındığında içinde bulunduğu çeşitli tarım ürünlerinden destekleme alımları sınırlandırılmaya ve taban fiyat uygulaması etkisizleştirilmeye başlamıştır."

ÜRETİCİYİ ACİZ GÖSTERİYOR

Son 40 yılda yaşanan dönüşümün, görev başındaki aynı bakanın bile yıldan yıla bir biri ile taban tabana zıt uygulamalarının üreticileri oldukça yormakta ve tüccar karşısında çaresiz bırakmakta olduğunu ifade eden Kaynar, söz konusu 40 yılın özellikle son döneminde fındık piyasasının adım adım şirketlere teslim edildiğini dile getirdi.

Fındık sezonu öncesinde yapılan her açıklamanın üreticiler açısından mevcut durumu daha da kötü yaptığının görülmekte olduğunu söyleyen Kaynar, "Türkiye'de üretilen fındığın sadece yüzde 10'u FİSKOBİRLİK'in ya da TMO'nun devlet adına yaptığı "müdahale alımı" kapsamında işlem görmektedir. Üreticiler artık bu kurumları tercih etmemektedir. Yapılan destekler o kadar dolaylı ve bürokratik açıdan dolambaçlı bir hal almıştır ki, bu destekleri alabilmek için peşinden koşan üretici sayısı da günden güne azalmaktadır. Fındık artık göstermelik de olsa desteklenecek bir ürün olmadığı gibi, destekleme meselesi üreticilerin kamuoyu önünde aciz göstermektedir. Üreticinin eline tatmin edici bir para geçmediği için üretim sürecine olan ilgisini yitirmeye ve kayıtsız kalmaya başladığı görülmektedir." dedi.

Fiyatın piyasada oluşması beklendiği için daha ürün piyasaya çıkmadan fiyatı oluşturma (düşürme) gayretinin genellikle üretici aleyhine işlediğini vurgulayan Kaynar, " Rekoltenin yüksek olacağına kamuoyu inandırılmaya çalışılmakta; üretilecek fındığın miktarının çok olacağı ifade edilmekte ve dolayısıyla da piyasada oluşacak fiyatın düşük olacağına başta üreticiler olmak üzere kamuoyu ikna edilmeye çalışılmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken, rekoltenin çok yüksek olacağına ikna olan üreticilerin, harmanı kaldırdıktan sonra zaten düşük olacak fiyatın daha da düşmesini beklemeden hızlıca tüccara satmaya yönlendirilmesidir." şeklinde konuştu.

'TARTIŞMA SONA ERECEK'

Kendisi de bir fındık üreticisi olan Hakkari Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi İhsan Seddar Kaynar, sözlerini şu değerlendirmelerle sonlandırdı: "Bütün bu rekolte ve fiyat tartışmasına doğa da katılmış; son yıllarda bölgede yoğun yaşanan yağmurlar, harmanlarda kurutulmuş ve çuvallanmak üzere olan fındığı; hatta bahçelerde toplanmış ve harmana taşınmayı bekleyen fındığı çuvallarıyla beraber derelere ve oradan da Karadeniz'e taşımaya başlamıştır. Üretici açısından üretimin motivasyonu iktisadi temellerini kaybetmiş ve tamamen alışkanlıklar üzerinden deva etmeye başlamıştır. Tam da bu süreçte üreticiler ürünlerini tüccara teslim etmekten yavaş yavaş vazgeçmeyi düşünmeye başlamıştır. Ürünlerini işleyip nihai tüketiciye doğrudan satacağı mekanizmaları konuşmaya başlayan üreticiler, bu konuda somut adımlar attığında; fındıkta rekolte ya da fiyat tartışmasının da sona ereceğini düşünüyorum."