Devlet, milletin efendisi olmak istiyor! Yıllarca ekip-biçtiği arazisi elinden alınıyor, üzerine yaptığı yuvası yıkılıyor ve “İstersen burayı sana satabilirim” diye teklif getiriliyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı (Milli Emlak Genel Müdürlüğü) komisyonlar kurduruyor ve bu komisyonların ‘sipariş takdiriyle’ belirlenen birim fiyattan satış teklifinde bulunuluyor. Güncel rayiç bedellerinin 5-10 kat fazlası astronomik fiyatlar çıkıyor. Burada aslolan ‘üzüm yemek değil’ 2B arazisi sahibini dövmektir. Yani teklif miktarı ödenebilecek miktar olmadığı için arazileri ellerinden alınıyor, gasp ediliyor.

Türkiye genelinde ve İzmir özelinde tartışılan 2B’ler üzerindeki zorbalığın özeti bu! 2B arsa bedelleri düşürülse; tapulu ve/veya ecrimisili altında bulunanlara uzun vadeli ödeme planıyla satışı gerçekleşse ve tarımsal faaliyetlerinin önü açılsa sorun hakkaniyetli bir şekilde çözülecektir ve tarım alanları korunacak ranta peşkeşinin önüne geçilecektir.

Perşembenin gelişi çarşambadan belli olurmuş. 04 Temmuz 2019 yılında kabul edilen 7181 No'lu Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la altyapısı oluşturularak, mağduriyetin temeli atılmıştır.

İkinci darbe; 6292 Sayılı 2B Arazilerinin Satışı Kanunuyla yasal zırha büründürülmüş ve merkezi yönetim, Yerel Yönetimlere ‘Gereği yapılmak üzere’ talimatını vermiştir.

Kadastro işlemi yapılarak orman alanı özelliğini yitirmiş ve orman alanı dışına çıkarılmış, ıslahı zorlaşmış araziler 2B arazileridir. 2B arazileri, 6831 Sayılı Orman Kanunu ile özel koruma altındadır. TÜİK ve SGK verilerine göre son 18 yılda tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısı yüzde 44 geriledi, azaldı. 2002’de 7 milyon 458 bin kişiyken 2020 Şubat ayı itibariyle 4 milyon 157 bine geriledi, düştü. Yüzde 44 azaldı, daraldı.

Ekilebilir tarım arazilerinin ciğerine beton bloklar saplayarak, şeytanın dahi aklına gelmeyecek alanları imara açarak 3 müteahhidi gani-gani ihya etme adına bu kez de 2B vasıflı arazileri fahiş fiyatlandırmalarla tarım dışı bırakmak çiftçiyi-köylüyü öksüz ve aç bırakmak anlamına gelmektedir.

Oysa; Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına yürütme görevini üstlenenler, devletin ve milletin âli menfaatlerini öncelemekle yükümlüdür. İnsanların topraklarını elinden alarak, evlerini başına yıkarak yapılan iş ve işlem, kamu vicdanında kabul görmez/göremez! Tarımsal alanlarımız bu ve benzeri tercihlerle talan edilerek devre dışı bırakılırken tarımsal ürünleri ithal ederek doymak zorunda kaldık.

Özetle: Bizim önerimiz ve bakış açımız; tüm tarafların bir araya gelerek ortak akılla çözüm üretmeleridir. (Muhtarlar Federasyonu'nun, ORKOOP-Federasyonu'nun, tarımsal amaçlı kurum ve kuruluşların, devletimizin ilişkili/ilgili makamlarının bir araya gelerek)

Salt ecrimisilli veya itilaflı ve 2B’li arazilerle sınırlı düşünmüyoruz!

Türkiye genelinde ekilebilir tüm arazilerini harekete geçirmeliyiz. Milli Emlak Genel Müdürlüğü envanterinde kayıtlı tarım arazilerini de Türk çiftçisine tarımsal amaçlarda kullanılmak üzere düşük maliyetlerle verilerek tarımımızı yeniden ayağa kaldırmayı fırsata dönüştürebiliriz. Yeniden kendi-kendini besleyen 7 ülke kategorisine dahil olmak pekala mümkündür. Rant çetelerine, tarım alanlarımızı peşkeş çekerek betonlaşma yerine, cefakar köylü ve çiftçimize fırsat vererek tarih yazmalarını sağlayabiliriz.

Bu vesileyle; bereket fışkıran Anadolu topraklarının nimetinden faydalanırken, samana kadar ithal edilmek için harcanan döviz çıkışımızı da durdurmuş ve bütçe açığımızı kapatmış, başta çiftçimiz olmak üzere Milletimizin refahına hizmet etmiş oluruz.

Doğru zamanda doğru işi yaparsanız doğru sonuç elde edersiniz. Aklın yolu bize bunu söyletiyor. Yeter ki; teşhisiniz doğru, tedaviniz doğru olsun.