9 EYLÜL- Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, "İklim Değişikliği Kurulu" ve "İklim Kanunu taslağı" hakkında yaptığı basın açıklamasında şunları söyledi:

 "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İklim Değişikliği Başkanlığı tarafından hazırlanan kanun taslağı, Avrupa Birliği'nin katkıda bulunduğu bir metni andırıyor. Öncelikle belirtmeliyim ki, bu kanunun adı yanıltıcıdır. Bu kanun, iklim değişikliği yasası değil, karbon piyasası yasasıdır. TBMM, bu taslağı onaylamamalı, geri çevirmelidir. Eğer bu kanun geçerse, Emisyon Ticaret Sistemi oluşturulacak ve Türk çiftçileri ve küçük işletmeler, özellikle gerçek üreticiler AB şirketleriyle rekabet edemez hale gelecekler ve karbon alım satımı gibi bir piyasada ve yeni bir vergi sistemi ile baş başa kalacaklardır.

Türkiye, Kyoto Protokolü'nü imzaladıktan sonra sera gazı emisyonları konusunda tarihi bir sorumluluk mu taşımalıdır? Türkiye'nin kişi başı emisyonları ortalamanın altındadır. Türkiye, iklim değişikliği ile mücadelede daha etkin bir şekilde katkı sağlayabilecek bir ülke olarak kabul edilmektedir. Ancak şimdi, Türk ekonomisine yeni bir yük getireceği açıkça görülen bir kanun tasarısı aceleyle hazırlanmış gibi görünüyor ve kabul edilemez.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Kaz Dağları tahrip edilirken, İliç'teki büyük siyanür havuzunun çevreye zarar vermesi ve meralarımızın yok olmasının yaşandığı bir dönemde, Akbelen'de karbon emilimi açısından önemli ormanlarımızın yok edildiği bir dönemde, asbestli gemiler Aliağa sahilimize geldiği bir dönemde, iklim değişikliği ile mücadelede yapılması gerekenleri yapmayıp belirsiz bir komite kurarak hangi soruna çözüm getirecektir? Üstelik bu komitede hiçbir çiftçi örgütü veya gerçek üretici temsil edilmiyor. Ergene Havzası kirlenirken ve atık su arıtma tesislerinin işlevsiz hale geldiği bir dönemde, Marmara Denizi gibi dünyanın en önemli iç denizlerinden birinin kirletilmesine, bu piyasa spekülasyonundan başka ne katkı sağlayacaktır?

Herkes bilmelidir ki; okyanuslarda sıcaklık artışı, yağmur ormanlarının tahrip edilmesi, kutupların erimesi gibi küresel sorunlar, asıl sorunlardır. Bu küresel sorunlara karşı küresel bir mücadele vermek gereklidir. Su ve toprak kaynaklarımızı korumak, üreticilerimize destek olmak, çiftçilerimizle birlikte mücadele etmek, Develi'deki maden işçilerinin haklarını savunmak ve iklim değişikliği ile mücadelede ve gelecekteki göç dalgaları ile başa çıkmak için Zafer Partisi olarak insanlığın verdiği mücadeleye katkıda bulunmaktayız.

Ancak hazırlanan kanun taslağı ile iklim değişikliği ile mücadele için ne tür eylem planları önerildiği belirsizdir. Bu kanunla, Devlet Planlama Teşkilatı'nın işlevi belirgin bir şekilde tanımlanmadan, dışarıdan hazırlandığı anlaşılan bir üst düzey komite tarafından iklim değişikliği ile mücadele edilmesi mümkün değildir. Bu komitenin bu iktidar döneminde çevresel adaleti sağlama olasılığı yoktur. Kanunda adil birlik kavramı bulunmamaktadır.

Zaten ticaret yapılan her ürünün piyasası olacak ve ETS aracılığıyla zaten kırılgan olan ekonomimiz, yabancı firmaların karbon alım satımı ve kredi işlemleriyle yönlendirilecektir. Avrupa ile daha fazla ticaret yapan bazı firmaların ve kuruluşların bu kanuna neden destek verdiklerini anlayabiliyoruz. Ancak Avrupa'nın Türk firmalarına karbon vergisi uygulamaktan çekinirken, söz konusu kuruluşların bu kanunu desteklemelerinin ardında, bazı yabancı yatırımcıların karbon kaçağına yönelebilecekleri gerçeği yatmaktadır. Yani ticaretimizin önemli bir kısmını Avrupa ile yapmış olmamız, emisyon ticareti borsasına katılma gerekliliğini getirmemelidir.

Çevreyi korumak, doğal hayatı sürdürmek, su ve toprak kaynaklarımızın sürdürülebilirliği, yaban hayatı, ormanlarımız, sulak alanlarımız, akarsularımız, meralarımız ve iklim değişikliği bakımından önemli zenginliklerimizi korumak, karbonu paraya dönüştürmek ve ticaretini yapmaktan daha değerli davranışlardır. Alternatif enerji kaynaklarını geliştirmek, su ve toprak kaynaklarını korumak, su yönetimi, çevre koruma ve sürdürülebilir kalkınma, yaşanabilir alanlar, enerji verimliliği, havza yönetimi, doğru arazi kullanımı, atık su arıtma, zeytinliklerin ıslahı, orman köylerini geliştirme, tohumculuğumuzu geliştirme, şehir tarımı, çevre dostu şehirler, Ergene Havzası için acil eylem planları, Marmara ve Karadeniz için acil eylem planları gibi birçok önemli adım atılabileceği bir dönemde, piyasa oluşturarak devleti daha fazla zorlamak mantıksızdır.

Bu nedenle TBMM'yi bu kanunu geri çevirmeye çağırıyorum. Ayrıca, sera gazı emisyonlarında baş sorumluluğu olan ülkeleri iklim değişikliği ile mücadeleye daha fazla katkıda bulunmaya çağırıyorum. Tuna Nehri'nden Karadeniz'e sanayi atıklarını yıllardır gönderen gelişmiş ülkeleri, bu konuda sorumluluk almaya davet ediyorum. Ve son olarak, iktidara, bu tercüme kanun taslağı ile vakit kaybetmek yerine, iklim değişikliği konusunda büyük sorumluluğu olan kuzey ülkelerini hesap vermeye çağırmasını tavsiye ediyorum."

Kaynak: HABER MERKEZİ