Çevremizdeki bitkilere karşı duyarsızlığımızı tanımlayan "bitki körlüğü" veya bilimsel adıyla "bitki farkındalığı eşitsizliği", modern insanın doğayla bağının kopuşunu gözler önüne seren bir durum. Her gün yanından geçtiğimiz ağaçları, çiçekleri fark etmiyor, adlarını bilmiyor ve önemsemiyoruz. Bu durum, ilk insanların hayatta kalma içgüdüsüyle hayvanlara odaklanıp bitkileri göz ardı etmesinden kaynaklanan evrimsel bir miras olarak açıklanıyor.

BİTKİLER NEDEN GÖRMEZDEN GELİYORUZ?

Gözlerimiz saniyede milyonlarca bit veriyi işleyebilse de, beynimiz bitkileri "tehdit içermeyen" olarak sınıflandırıp görmezden gelmeye meyilli. Çocukların hayvanları bitkilerden önce canlı olarak algılaması ve hayvanlara karşı daha fazla koruma içgüdüsü beslemesi de bu durumu pekiştiriyor. Yapılan araştırmalar, insanların hayvanlar hakkındaki bilgilere bitkilere kıyasla daha fazla ilgi gösterdiğini ve hayvanları daha kolay hatırladığını ortaya koyuyor.

SHAKESPEARE VE BİTKİLER

Bitki körlüğünün modern bir sorun olduğu düşünülüyor. 16. yüzyılın sonunda yaşamış olan Shakespeare, eserlerinde 200'den fazla bitki adına yer vermiş. Bu da, o dönemde insanların bitkiler hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunu ve onlarla daha yakın bir ilişki kurduğunu gösteriyor.

En uzun gece ne zaman, günler ne zaman uzayacak? En uzun gece ne zaman, günler ne zaman uzayacak?

KENTLEŞME VE BİTKİ KÖRLÜĞÜ

Bilim insanları, kentleşmenin ve modern yaşamın bitki farkındalığını azalttığına dikkat çekiyor. Artık bitkileri toplamak zorunda olmayan kent insanı, çevresindeki bitki örtüsünden kopuk bir yaşam sürüyor.

BİTKİ KÖRLÜĞÜNE KARŞI NELER YAPILABİLİR?

Bitki körlüğü ile mücadelede eğitimin önemli bir rolü var. Öğretmenler, bitkileri öğrenciler için hayvanlar kadar ilgi çekici hale getirerek farkındalığı artırabilir. Ayrıca, park ve bahçelerde vakit geçirmek, bitkileri gözlemlemek, adlarını öğrenmek ve onların yaşam döngüleri hakkında bilgi edinmek de bitkilerle bağımızı güçlendirebilir. Dario Dellino'nun da belirttiği gibi, bitki körlüğü sadece bir duyarsızlık değil, aynı zamanda insan kibrinin bir tezahürü. Bitkiler, yaşamımız için hayati öneme sahip olan oksijeni üretiyor ve besin kaynaklarımızı sağlıyor. Onları fark etmek ve önemsemek, doğayla uyumlu bir yaşam sürmenin temelidir.

Kaynak: HABER MERKEZİ