EKONOMİ

Yurttaş kırmızı ete hasret: Uzman isimden 'bodur çocuklar' uyarısı!

İktisatçı İnan Mutlu'nun TÜİK verilerinden derlediği grafiğe göre, Ocak 2022'den bu yana genel fiyatlar ortalama %327 artarken, aynı dönemde dana etindeki artış %591'i bularak rekor kırdı. Bu dudak uçuklatan artış, milyonlarca ailenin sofrasından kırmızı eti kaldırırken, uzmanlar protein eksikliğine bağlı olarak gelecekte yaşanabilecek "bodur çocuklar" tehlikesine karşı uyarıyor.

Abone Ol

Türkiye ekonomisi, yüksek enflasyon ve artan hayat pahalılığı ile mücadelesini sürdürürken, vatandaşın alım gücündeki erimeyi en net gösteren verilerden biri temel gıda ürünlerinden geldi. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) resmi verileri üzerinden İktisatçı İnan Mutlu tarafından yapılan bir analiz, son üç yılda dana eti fiyatlarında yaşanan fahiş artışı ve bu artışın genel enflasyon oranını nasıl katladığını gözler önüne serdi. Ocak 2022'den bu yana ortalama Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) %327 artış gösterirken, aynı dönemde dana eti fiyat endeksindeki artışın %591'e ulaşması, sofradaki yangının boyutunu ve vatandaşın en temel protein kaynaklarından biri olan kırmızı ete erişiminin ne denli zorlaştığını ortaya koydu. Bu tablo, sadece bir ekonomik veri olmanın ötesinde, milyonlarca ailenin beslenme alışkanlıklarını değiştirmek zorunda kaldığı ve toplum sağlığını tehdit eden ciddi bir sosyal soruna işaret ediyor.

Enflasyonu fersah fersah geride bırakan artış

İktisatçı İnan Mutlu'nun paylaştığı ve TÜİK verilerine dayanan çarpıcı grafik, Türkiye'deki gıda enflasyonunun özelinde ise et fiyatlarındaki tırmanışın kontrol dışı bir hal aldığını belgeliyor. Ocak 2022'nin 100 kabul edildiği endekse göre, genel enflasyonu temsil eden TÜFE endeksi Eylül 2025 itibarıyla 427,36 seviyesine ulaşırken, dana eti fiyat endeksi aynı dönemde 691,18'e fırladı. Grafikteki kırmızı (dana eti) ve mavi (TÜFE) çizgiler arasındaki makasın, özellikle 2023 yılının başından itibaren hızla açıldığı görülüyor. Bu durum, dana eti fiyatlarındaki artışın, genel hayat pahalılığının çok ötesinde, kendine özgü dinamiklerle ve çok daha yüksek bir hızla arttığını kanıtlıyor.

Ocak 2022'de 100 TL olan bir mal sepetinin ortalama fiyatı bugün 427 TL'ye çıkarken, aynı tarihte 100 TL'ye alınan dana etinin bugünkü fiyatının 691 TL'ye ulaştığı anlamına geliyor. Bu astronomik artış, dar ve orta gelirli aileler için kırmızı eti lüks tüketim kategorisine sokarken, sofraların vazgeçilmezi olan etli yemeklerin yerini daha ucuz alternatiflere bırakmasına neden oluyor.

Sofradaki alarm: Kırmızı ete erişim krizi ve 'bodur çocuklar' tehlikesi

Fiyatlardaki bu baş döndürücü artış, ekonomik bir sorundan çok daha fazlasını ifade ediyor; temel bir halk sağlığı sorununu da beraberinde getiriyor. İktisatçı İnan Mutlu, paylaştığı grafiğe ek olarak yaptığı yorumda bu tehlikeye dikkat çekerek, "Çok ciddi bir kırmızı ete erişememe sorunumuz var" uyarısında bulundu. Kırmızı et, özellikle çocukların ve gençlerin büyüme ve gelişme çağında ihtiyaç duydukları en temel protein, demir ve B12 vitamini kaynaklarından biridir. Bu kaynağa erişimin ekonomik nedenlerle kısıtlanması, uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına yol açma potansiyeli taşıyor.

Mutlu, bu konudaki endişesini, "Bodur çocuklar sorunu ileride daha fazla büyüyecek" sözleriyle dile getiriyor. Yetersiz protein alımının, çocuklarda fiziksel ve zihinsel gelişim geriliğine, öğrenme güçlüklerine ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olabileceği, tıp otoriteleri tarafından sıkça dile getirilen bir gerçek. Dolayısıyla, dana eti fiyatlarındaki bu anormal artış, bugünün sofralarını fakirleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda Türkiye'nin gelecek nesillerinin sağlığını da ipotek altına alıyor. Bu durum, gıda güvenliği ve sosyal devlet politikalarının acilen bu alana odaklanması gerektiğini ortaya koyuyor.

Mutfaktaki yangının arkasındaki nedenler ne?

Dana eti fiyatlarının genel enflasyondan bu denli ayrışarak fırlamasının arkasında tek bir neden değil, birbiriyle bağlantılı birçok yapısal sorun yatıyor. Sektör temsilcileri ve ekonomistler, bu sorunun temelinde yatan birkaç ana başlığa dikkat çekiyor.

  • Yem Maliyetleri: Türkiye'de hayvan yeminin önemli bir kısmı ithal ham maddelere dayanıyor. Döviz kurundaki dalgalanmalar ve artışlar, doğrudan yem fiyatlarına yansıyor ve bu da besi maliyetini katlıyor. Yem, bir besicinin en büyük gider kalemi olduğu için, yem fiyatlarındaki artış kaçınılmaz olarak etiketlere zam olarak dönüyor.

  • Azalan Hayvan Varlığı ve Arz Sorunları: Son yıllarda artan maliyetler nedeniyle birçok küçük ve orta ölçekli üreticinin hayvancılıktan çekilmesi, ülkenin toplam hayvan varlığında ve dolayısıyla et arzında sorunlara yol açıyor. Özellikle dişi hayvanların kesime gönderilmesi, uzun vadede üreme zincirini kırarak arz açığını daha da derinleştiriyor.

  • Yapısal Sorunlar ve Destekleme Politikaları: Türkiye'de hayvancılık politikalarının uzun vadeli ve sürdürülebilir bir vizyondan yoksun olması, günübirlik çözümlerle (ithalat gibi) piyasanın düzenlenmeye çalışılması, yapısal sorunları çözmek yerine öteliyor. Üreticinin desteklenmesi, meraların ıslahı ve hayvan sağlığı konularında atılacak adımların yetersiz kalması, maliyetlerin sürekli artmasına neden oluyor.

Vatandaş çareyi tavuk ve bakliyatta arıyor

Kasap tezgahlarındaki astronomik fiyatlar, vatandaşın tüketim alışkanlıklarını da kökünden değiştirdi. Bir zamanlar her evin tenceresinde haftada birkaç kez kaynayan et, artık ayda bir, hatta özel günlerde tüketilebilen bir lükse dönüştü. Özellikle emekliler ve asgari ücretli aileler için kırmızı et almak adeta bir hayal oldu. Çarşıda, pazarda mikrofon uzatılan vatandaşlar, etin yanına bile yaklaşamadıklarını, protein ihtiyaçlarını daha ucuz olan tavuk, balık veya nohut, mercimek gibi bakliyat ürünleriyle karşılamaya çalıştıklarını dile getiriyor. Kasaplar ise satışların bıçak gibi kesildiğinden, insanların artık kilo ile değil, gram ile kıyma alabildiğinden yakınıyor. Bu acı tablo, ekonomik verilerin sosyal hayattaki somut ve yakıcı yansımasını gözler önüne seriyor.