Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) milyonlarca vatandaşın maaş zammından kira artışına kadar hayatının her alanını etkileyen haziran ayı enflasyon verilerini açıklamasının hemen ardından, ekonomi yönetiminden ilk ve en net değerlendirme geldi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, açıklanan rakamların, hükümetin uyguladığı ekonomi programının başarısını teyit ettiğini ve dezenflasyon sürecinin kararlılıkla devam ettiğini belirtti.

Yılmaz'ın açıklamaları, bir yandan enflasyonla mücadeledeki kararlılık mesajını yinelerken, diğer yandan da önümüzdeki döneme ilişkin hedefleri ve beklentileri kamuoyu ile paylaştı. Yıllık enflasyonun yüzde 35,05'e gerilemesini "programın olumlu sonuçları" olarak niteleyen Yılmaz, bu düşüş trendinin devam edeceğine dair güçlü bir beklenti içinde olduklarını vurguladı.

Yıl sonu için yüzde 20'li rakamlar hedefi

Cevdet Yılmaz'ın açıklamasındaki en dikkat çekici ve iddialı unsur, yıl sonu için belirlenen enflasyon hedefi oldu. Yılmaz, "Uyguladığımız ekonomi programı ve enflasyonu düşürme noktasındaki kararlı tutumumuz sayesinde, bu yıl sonunda 20'li rakamlara, önümüzdeki dönemde de tek haneli enflasyona ulaşarak vatandaşımızı kalıcı refah artışıyla buluşturmayı hedefliyoruz" ifadelerini kullandı.

Bu hedef, ekonomi yönetiminin önümüzdeki altı aylık süreçte fiyat istikrarını sağlama konusundaki iddiasını ve beklentisini ortaya koyuyor. Yılın ilk yarısını yüzde 35'lik bir yıllık enflasyonla kapatan bir ekonomi için, yıl sonunda 20'li rakamların telaffuz edilmesi, yaz aylarından sonra dezenflasyon sürecinin belirgin bir şekilde hızlanacağının beklendiğini gösteriyor. Bu hedefin tutturulması, hem Merkez Bankası'nın para politikasının etkinliği hem de maliye politikalarının başarısı açısından kritik bir sınav olacak.

13 aydır kesintisiz düşüş vurgusu

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, konuşmasında enflasyondaki düşüş trendinin altını özellikle çizdi. Yılmaz, "Tüketici enflasyonu haziran ayında yüzde 1,37 ile üst üste 2 ay yüzde 2'nin altında seyretmiş, yıllık bazda yüzde 35,05'e gerileyen enflasyon, geçtiğimiz senenin haziran ayından bu yana 40 puanın üzerinde azalmıştır" diyerek, 13 aydır kesintisiz bir düşüş yaşandığını vurguladı.

Ekonomi çevreleri, yıllık orandaki bu belirgin gerilemeyi, büyük ölçüde "baz etkisi"ne bağlıyor. Geçen yılın aynı dönemindeki rekor seviyelerdeki artış oranlarının endeks hesaplamasından çıkmasıyla, yıllık rakamlarda matematiksel bir gerileme yaşanıyor. Ancak Yılmaz, bu düşüşün sadece baz etkisinden kaynaklanmadığını, aynı zamanda uygulanan politikaların ve beklentilerdeki iyileşmenin de bir sonucu olduğunu belirtti. Bu, hükümetin, enflasyonla mücadeledeki başarısını sadece teknik bir nedene değil, aynı zamanda bilinçli bir politika setinin sonucuna bağladığını gösteriyor.

Çok boyutlu politika seti ve yapısal reformlar

Cevdet Yılmaz, enflasyonla mücadelenin tek bir araçla değil, çok yönlü bir strateji ile yürütüldüğünü ifade etti. "Para politikasının yanı sıra yapısal reformlarla desteklediğimiz arz yönlü politikalar, finansal politikalar ve maliye politikasını da kapsayan çok boyutlu politika setimiz ile dezenflasyon sürecini hızlandırıyoruz" diyen Yılmaz, hükümetin stratejisinin ana sütunlarını da özetlemiş oldu.

Bu "çok boyutlu politika seti" şunları içeriyor:

Gram altında yükseliş: Ne kadar oldu?
Gram altında yükseliş: Ne kadar oldu?
İçeriği Görüntüle
  • Sıkı Para Politikası: Merkez Bankası'nın faiz oranlarını yüksek tutarak talebi kontrol altına alması ve Türk Lirası'nın cazibesini artırması.

  • Maliye Politikası: Kamu harcamalarında disiplini sağlama, bütçe açığını kontrol altında tutma ve vergi politikalarıyla enflasyonist baskıyı azaltma.

  • Arz Yönlü Politikalar ve Yapısal Reformlar: Üretimi artırarak, maliyetleri düşürerek ve rekabeti teşvik ederek, fiyatların kalıcı olarak düşmesini sağlayacak yapısal adımların atılması.

Yılmaz'ın bu vurgusu, hükümetin sorunu sadece faiz artırımı gibi tek bir boyutta görmediğini, kalıcı bir çözüm için ekonominin temel dinamiklerini de hedef alan kapsamlı bir yaklaşım benimsediğini ortaya koyuyor.

Dış riskler ve jeopolitik gelişmeler masada

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, tamamen içe dönük ve iyimser bir tablo çizmek yerine, küresel ekonomiden kaynaklanabilecek risklere de dikkat çekti. "Jeopolitik gelişmelerin ve küresel ticarette artan korumacılığın dezenflasyon sürecine olası etkilerini yakından takip ediyor ve olası tüm senaryolar üzerinden analizlerimizi yapıyoruz" ifadeleri, ekonomi yönetiminin dış şoklara karşı hazırlıklı olduğunu ve bu riskleri göz ardı etmediğini gösteriyor.

Özellikle yakın coğrafyadaki savaşlar, küresel enerji ve gıda fiyatlarındaki dalgalanmalar ve büyük ekonomiler arasındaki ticaret savaşları, Türkiye gibi dışa açık bir ekonomi için her zaman bir risk faktörü. Yılmaz'ın bu konuya değinmesi, ekonomi programının başarısının, sadece iç dinamiklere değil, aynı zamanda küresel konjonktürün seyrine de bağlı olduğunun bir kabulü olarak yorumlandı.

Kalıcı refah artışı vaadi ve beklentiler

Yılmaz'ın açıklamalarının nihai hedefi, rakamların ve teknik detayların ötesinde, vatandaşa yönelik bir "refah" vaadini içeriyordu. "Kalıcı refah artışı" ifadesi, enflasyonun kontrol altına alınmasıyla birlikte, vatandaşın alım gücünün istikrarlı bir şekilde artacağı ve ekonomik öngörülebilirliğin sağlanacağı bir dönemin hedeflendiğini anlatıyor.

Haziran ayı enflasyon verileriyle birlikte memur ve emekli maaşlarına yapılan zamlar, kısa vadede bir rahatlama sağlasa da, asıl önemli olanın bu artışların enflasyon karşısında erimemesi olduğu biliniyor. İşte bu noktada, kalıcı refah artışı vaadi, sadece maaş zamlarıyla değil, aynı zamanda fiyat istikrarının sağlanmasıyla mümkün olabilecek bir hedef olarak öne çıkıyor. Hükümet, enflasyonu tek haneli rakamlara indirerek, maaş artışlarının sadece kağıt üzerinde kalmadığı, vatandaşın alım gücünü gerçekten yükselttiği bir ekonomik iklim yaratmayı amaçlıyor. Bu hedefe ulaşılıp ulaşılamayacağı ise, önümüzdeki aylarda uygulanacak politikaların başarısına ve küresel koşulların seyrine bağlı olacak.

Kaynak: HABER MERKEZİ