Türk sinemasının unutulmaz ismi Yılmaz Güney, vefatının 39. yılında hala yaşatılıyor. Türk sinemasına büyük katkıları olan bu usta ismin hayatı ve eserleri hala unutulmuyor.

Yılmaz-Güney-vs-Cüneyt-Arkın-ses-dergisi

Yılmaz Güney'in Hayatı ve Kariyeri

Yılmaz Güney, asıl adı Yılmaz Pütün olan bir sinemacı olarak 1937'de Adana'nın Yenice köyünde dünyaya geldi. Genç yaşta sinemaya olan ilgisi onu büyük bir sanatçıya dönüştüren etkenlerden biriydi. Henüz 13 yaşındayken bisikletiyle sinemalara 16 milimetrelik film bobinleri taşıdı ve sırtındaki panoda film afişleri sergiledi. Bu azimli çaba, onun sinema dünyasına girişinin ilk adımıydı.

1664133432967-5

Güney, Yeşar Kemal aracılığıyla usta yönetmenlerden Atıf Yılmaz ile tanıştı ve onun asistanlığını yaparak sinema alanındaki deneyimini artırdı. 1959'da senaryosunu yazdığı "Bu Vatanın Çocukları" ve "Alageyik" filmleriyle profesyonel anlamda oyunculuk kariyerine başladı.

Jennifer Lopez'in bilet satışları dibi gördü! Jennifer Lopez'in bilet satışları dibi gördü!

Büyük Başarılar ve Engeller

Yılmaz Güney, "Hudutların Kanunu" filmindeki performansıyla 1967 Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Erkek Oyuncu" seçildi ve Türk sinemasına unutulmaz eserler kazandırdı. Ardından bir dizi başarılı filmde rol aldı ve aynı zamanda yönetmenlik ve senaristlik de yaptı. Onun yönetmenlik kariyeri de Türk sinemasına unutulmaz yapıtlar kazandırdı.

Ancak, sanatsal ve politik çalışmaları nedeniyle sık sık engellerle karşılaştı. 1962'de tutuklandı ve cezaevinde kaldı. 1970 yılında "Umut" filmi ile Türk sinema tarihinde çığır açtı, ancak 1972'de yeniden gözaltına alındı ve 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bu süreçte eşine yazdığı mektuplar, "Selimiye Mektupları" adlı kitapta toplandı.

yilmaz-guney-kimdir-nereli-siyasi-gorusu-ne-filmleri-neler-srEr.jpg

Dünya Sinemasına Katkıları

Yılmaz Güney, cezaevindeyken yazdığı senaryoların beyaz perdeye aktarılmasıyla dünya sinemasına da katkı sağladı. "Sürü" ve "Yol" gibi filmler uluslararası ödüller kazandı ve Türk sinemasını dünya sahnesine taşıdı.

Unutulmaz Bir İsim Olarak Anılıyor

Yılmaz Güney, mide kanseri nedeniyle 9 Eylül 1984'te hayatını kaybetti, ancak eserleri hala yaşatılıyor. Türk sinemasının unutulmaz ismi, 39 yıl sonra bile anılıyor ve eserleri yeni kuşaklar tarafından keşfediliyor.

Yılmaz Güney'in Mirası

Yılmaz Güney'in sinemaya ve sanata olan katkıları Türk sinemasının bir parçası olarak hala canlılığını koruyor. Onun filmleri, sinema severler tarafından hala büyük bir ilgiyle izleniyor ve değeri hiçbir zaman azalmıyor.

Bu büyük sanatçının anısını yaşatmak ve eserlerini gelecek nesillere aktarmak, Türk sinemasının önemli bir görevidir. Yılmaz Güney, sadece Türk sinemasının değil, dünya sinemasının da unutulmaz bir ismi olarak anılmaya devam edecektir.

Unutulmaz Bir Sanatçı

Yılmaz Güney, 9 Eylül 1984 tarihinde mide kanseri nedeniyle aramızdan ayrıldı, ancak eserleri ve mirası hala yaşatılıyor. Türk sinemasının bu büyük ismi, 39 yıl sonra bile unutulmuyor ve yeni nesillere ilham veriyor.

Yılmaz Güney'in anısını yaşatmak ve onun büyük katkılarını hatırlamak, Türk sinemasının zengin tarihine saygı göstermenin bir yolu olarak önemli bir yerde duruyor.

Sinemaya Atıf Yılmaz ile adım attı

Yaşar Kemal aracılığıyla Yeşilçam'ın usta yönetmenlerinden Atıf Yılmaz ile tanışan Güney, usta yönetmenin bir süre asistanlığını yaptı.

Yılmaz Güney, 1959'da senaryosunu kendisinin kaleme aldığı, Atıf Yılmaz'ın yönettiği "Bu Vatanın Çocukları" ve "Alageyik" filmleri ile ilk kez profesyonel anlamda oyunculuk yaptı. Bu filmlerin ardından "Güney" soyadını kullanmaya başlayan sanatçı, 1961'de Atıf Yılmaz'ın "Tatlı Bela" film setinde yönetmen yardımcılığı yaparken tutuklandı ve 1962'ye kadar cezaevinde kaldı.

Sinemaya 1963'te yeniden dönen Güney, ağırlıklı olarak macera filmleri çekti ve 1963 yapımı "İkisi de Cesurdu" adlı filmde canlandırdığı kabadayı karakteriyle büyük beğeni topladı.

Bu yıllarda "Çirkin Kral" lakabını alan usta sanatçı, yönetmenliğini Lütfi Akad'ın yaptığı 1967 yapımı "Hudutların Kanunu" filmindeki rolüyle, 1967 Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Erkek Oyuncu" seçildi.

Güney, ilerleyen yıllarda "Kahreden Kurşun", "Ben Öldükçe Yaşarım", "Kızılırmak", "Karakoyun", "İnce Cumali", "Çirkin Kral", "Seyit Han", "Toprağın Gelini", "Aç Kurtlar", "Zeyno", "Acı", "Vurguncular", "Baba" ve "Ağıt"ın da aralarında bulunduğu yüzü aşkın filmde yönetmen, senaryo yazarı ve oyuncu olarak yer aldı.

"Umut" ile siyasi filmlere öncü oldu

Askerliğini 1968-1970'de tamamlayan Güney, 1970 yılında senarist, yönetmen, yapımcı ve başrol oyuncusu olarak yer aldığı "Umut" filmiyle Adana Altın Koza Film Festivali'nden 6 ödülle dönerek Türk sinema tarihinde çığır açtı.

Yılmaz Güney'in sinema tekniği, dili ve politik yönüyle diğer yapımlarından ayrılan "Umut" adlı filmi, daha sonra çekilecek siyasi filmlerin de öncüsü oldu.

"Umut" Antalya Altın Portakal Film Festivali'nden "En İyi Erkek Oyuncu", Grenoble Film Festivali'nden "Seçici Kurul Özel Ödülü"nü kazandı. Sansür Kurulu tarafından yasaklanan film, 2015'te "47. Sinema Yazarları Derneği Türk Sineması Ödül Töreni"nde, yüzyılın en iyi 10 Türk filmi arasında ilk sırada yer aldı.

Güney, 1972'nin mart ayında devrimcilere yardım gerekçesiyle yeniden gözaltına alınarak, 10 yıl hapis ve sürgün cezasına çarptırıldı. 1974'te genel afla serbest kalan sanatçı, aynı yıl, yönetmen, yapımcı, senarist ve başrol oyuncusu olarak yer aldığı "Arkadaş" filmini tamamladı.

Bir cinayet olayına adının karışması sonucu 1974'te 19 yıla mahkum edilen Güney, cezaevinde kaldığı süreçte eşine yazdığı mektupları, "Selimiye Mektupları" adlı kitapta topladı.

"Yol" ile Türk sinemasını dünyaya duyurdu

Yılmaz Güney'in cezaevindeyken senaryosunu kaleme aldığı "Sürü" filmi, yönetmen Zeki Ökten tarafından beyaz perdeye aktarıldı.

Senaryosunu Güney'in yazdığı, yönetmenliğini ise Şerif Gören'in üstlendiği 1981 yapımı "Yol" filmi ise 1982'de Cannes Film Festivali’nden "Altın Palmiye" ödülüyle ayrılarak bu festivalde ödül kazanan ilk Türk filmi oldu.

Askeri darbenin ardından 1982'de Türk vatandaşlığından çıkarılan sanatçı, Fransa'da 1983'te çektiği "Duvar" filmiyle 1984'te Cannes Film Festivali "Jüri Özel Ödülü"ne aday gösterildi.

Türk sinemasının dünyaya açılmasında önemli bir yeri olan, eserleriyle yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda ödül alan Güney, 114 filmde oyuncu, 26 filmde yönetmen, 15 filmde yapımcı, 64 filmde ise senarist olarak yer aldı.

Yılmaz Güney, mide kanseri sebebiyle 9 Eylül 1984'te Fransa'da hayata veda etti ve Paris'te Pere Lachaise Mezarlığı'na defnedildi.

Editör: Ömer Ceylan