İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Genel seçim olsa da İzmir'de iktidarın Kocaoğlu'nu eleştirerek oy devşirmeye çalıştığını öne süren Kocaoğlu, "Aday mısınız, ne zaman kararınızı açıklayacaksınız" sorusuna gülerek "2 dönem daha buradayız. Kızdım, gitmiyorum" dedi.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, basın mensupları ile bir araya geldi. AKP'li bazı kişilerin İzmir Tramvayı konusuna takıldıklarını söyleyen Kocaoğlu, "Şuanda tramvay konusuna takılmış durumda bazı arkadaşlar. Bunun başını AKP İzmir İl Başkanı Aydın Şengül çekiyor. Diyor ki ‘Kamuoyu yoklaması yapılsa, tramvaydan memnun olanların sayısı 5-10’u geçmez. Tramvay trafiği alt üst etti’ gibi yorumlarda bulundu. Burada söylenecek bir şey yok. Tramvayın kullanımı, kente getirdiği katkı, daha otobüsler çekilmediği için bir süreç yaşanıyor. Sanıyorum 130-140 civarında otobüs bu hattan çekilecek. Çekildiği zaman hem trafik daha da rahatlayacak hem de tramvaydan memnun olmama konusunda biz şikayet almıyoruz. Tramvay yatırımı hem sağlıklı taşıma, zamanında taşıma, hem konfor hem karbon salınımı, kente kattığı estetik ile İzmir’e farklı bir boyut getirdiğine inanıyoruz" diye konuştu.

'MESLEK ODALARI BİZİM ARKA BAHÇEMİZ OLMADI'


Körfez Geçişi Projesi’ne dair de Büyükşehir Belediyesi’nin eleştirildiğini anımsatan Kocaoğlu, Aydın Şengül’ün kendisinin projeye karşı olduğu yönündeki sözlerini şöyle değerlendirdi: "Projeye karşı olduğumuz, hatta biraz daha ileri giderek odaların bizim arka bahçemiz olduğu, yönünde bir açıklaması var. Bizim hiç arka bahçemiz olmadı. Odalar hiç olmadı. Odalar biliyorsunuz AKP’nin projeleri kadar bizim projelerimize de dava açıyor. Zaten arka bahçe de olmasın, gerek yok. Odaların açtığı davalardan biz de bilgileniyoruz. Zaman zaman bunlar farklı boyutlara varabiliyor. Kente de zarar verebiliyor. Ama bizim bir şikayetimiz yok. Biz çalışmalarımıza devam ediyoruz ama odalar hiçbir zaman, 14 yıldır bizim arka bahçemiz olmadı. O arka bahçe konusu kimin konusuysa o işi daha iyi bilir."


'BU SEÇİM ARİFESİNDE NE AMAÇLA YAPILIYOR BİLMİYORUM'


İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin; Menderes ve Aliağa’da yaptığı yol ve kaldırım gibi çalışmaların ilçe belediyeleri tarafından engellendiğini söyleyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, en son Menderes’te yaptıkları yol çalışmalarının, ilçe belediyesi tarafından engellediğini hatırlatarak, "Bizim yapmamız gereken, bizim sorumluluğumuzda olan cadde ve bulvarlarda bizim çalışmalarımız engelleniyor. Bu seçim arifesinde ne amaçla yapılıyor bilmiyorum. Şunu biliyorum 30 ilçede hiçbir belediye başkanımız, biz de büyükşehir belediye başkanlığı olarak sorumluluğumuzda olan işleri bitirmedik. Biz çok yoğun bir yol düzenlemesi, parke taşı, kaldırım, asfalt çalışması yapıyoruz. Ona rağmen, biz de bitirmedik, ilçe belediyelerimiz kendi sorumluluk alanındaki sokaklarda falan bizden daha az performans göstermiş durumda. Bunu parti ayrımı yapmadan söylüyorum. Bizim sorumlu olduğumuz alana giriyor ve bizim o alana girmemizi engelliyor.  Biri ‘Ben gireceğim’ diyor, başka biri de ‘Ben buraya sizleri sokmam’ diye bir şey yapıyor. Biz gerekli tutanakları tuttuk. İzmir Valiliği’ne durumu bildirdik. İzmir Valilik makamından çözüm bekliyoruz" diye konuştu.

'VALİLİK ÇÖZÜM BULMAZSA ÇALIŞMA YAPILMAYACAK'


İlçelerin bu yöndeki tavırlarına karşı İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yapacağı bir şeyin olmadığını ifade eden Kocaoğlu, İzmir Valiliği’nin ‘Tamam burası sizin sorumluluğunuzda, buyurun çalışın’ demesi halinde kolluk kuvvetleri ile beraber çalışacaklarını söyledi. Valiliğin bu yönde bir tavır sergilememesi halinde ise sıkıntı yaşadıkları ilçelerde çalışma yapmayacaklarını açıklayan Aziz Kocaoğlu, şöyle konuştu: "30 ilçede belediye başkanları, meclis üyeleri, muhtarlarla toplantı yaptım. İlçe başkanlarını da çağırdım. Sonbaharda merkez ilçelerde toplantı yaptım, ilk baharda da diğer ilçelerde yaptık. Bir tek Menderes Belediye Başkanı kendi ilçesinde yapılan toplantıya katılmadı. Oraya gidiyoruz, muhtarlarla toplanacağız, kendi beldesinin sorunlarını görüşeceğiz. Bu tür davranışlar, belediye başkanları arasında ve büyükşehir belediyesi ile ilçe belediyeleri arasında olmaması gereken bir şey. Nasıl bir ruh hali içerisinde, nasıl bir telaş içerisinde, nasıl bir değerlendirme yapıyor, o konuda ben yorumu hem Menderes halkına, hem Aliağa halkına hem de İzmir kamuoyuna, İzmirli hemşerilerime bırakmak durumundayım. Çünkü bir yerden sonra seviyeyi korumak zorundayız."

'KIRSALIN KALKINMASINA ÖNEM VERDİK'


İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin belediyecilik anlayışının kentin kalkınmasına, yerelde kalkınmaya dönük olduğunu kaydeden Kocaoğlu, belediye hizmetlerinin dışında ‘Ya senin farkın ne kardeşim’ denildiği zaman bunu detaylandırmanın da mümkün olduğunu söyledi. Aziz Kocaoğlu, "Ama esas iki kelime ile söylersek biz ekonomik kalkınma ile birlikte kenti yönetmeye çalışıyoruz. Yaptığımız yatırımlarda, yapacağımız yatırımlarda, stratejik planlarımızı belirlerken, çalışmalarımızı yaparken, kente ve kentliye faydasını, hayat standardını, gelir düzeyini, yaşam kalitesini nasıl arttırırız diye bakarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Sürdürmeye de devam ediyoruz. Bu belirgin bir farklılığımız. Bunun dışında, Türkiye belediyeciliğine, büyükşehir belediyeciliğine getirdiğimiz çok farklı yenilikler var. Bunlardan biri tarıma verdiğimiz destek, kırsala verdiğimiz destek. Kırsalın kalkınması. Biz buna 12 sene önce başladık. Bugün artık herkes kırsal tarımdan bahseder oldu. Ama biz, İzmir tarımını, hayvancılığını Türkiye’nin kat be kat üstünde büyüttük. Bir model olduk" dedi.

KENTSEL DÖNÜŞÜM MODELİNİ ANLATTI


Kentsel dönüşümde birçok çalışma yaptıklarını vurgulayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, uyguladıkları modelin Türkiye’ye örnek olduğunu dile getirdi. Yerinde, yüzde yüz uzlaşma ile belediyenin, hem mal sahiplerine karşı hem müteahhitlere karşı muhattap olduğunun altını çizen Kocaoğlu, şunları söyledi: "Bizim modelimiz tuttu. Herkesin memnun olduğu, kimsenin mağdur edilmediği bir model sürdürüyoruz. Bu modelin bir özelliği daha var. O da o kara parçasında, insanların yıllardır oturduğu, evi olan tapusu olan insanların, müteahhidin ihalede verdiği, ihalede aldığı bedelin dışındaki ne kadar katma değer varsa, piyasa ağzı ile rant varsa, hepsi orada yaşayan insanların. Buradan da belediye şunu kazansın, hükümet bunu kazansın, falan efendi şunu kazansın diye bir şey yok. Bir de bizim yaptığımız kentsel dönüşümde paraya ihtiyaç yok. Zaten bizim öyle bir para harcama yetkimiz de yok. Türkiye’ye örnek bir model olarak gidiyor. Kentsel dönüşüm çok kolay."


'HEYELAN BÖLGESİNE KONUT YAPMAK MAHSURLU'


AKP İzmir Milletvekili Atilla Kaya ile AKP İzmir milletvekili adayı Bilal Doğan’ın, Büyükşehir Belediyesi’nin dönüşümü yapamadığı yönündeki açıklamalarını hatırlatan Kocaoğlu, şöyle konuştu: "5’inci sırada olan Bilal Doğan arkadaşımız inşallah seçilir. Kentsel dönüşüm konusunda ‘Yapamıyor, yapamadı’ diyorlar. Bizim yaptığımız kentsel dönüşüm bu. Onlar 541 hektarlık alanı kentsel dönüşüm alanı olarak ilan ettiler ama bir  metre kare bina yıkmadılar. Ne yaptılar? Kocaman bir heyelan bölgesi vardı orada. Heyelan bölgesinde inşaat yapılamaz kısıtı vardır. Bunu tedbirli alana, tedbir alınarak kullanılabilir alana çevirerek yeniden jeolojik etüt yaptırarak çevirdiler ve boş araziye ihaleye çıkıp, İller Bankası’nı da ortak alıp ortak vererek ne yaptılar bilmiyoruz. İhaleye çıktılar, onlar bir boş araziye, site yapıyorlar ve onu satıyorlar, bu kentsel dönüşüm değil. İstanbul’daki örnekleri de hepiniz takip ediyorsunuz, onlar da kentsel dönüşüm değil. Bizim yaptığımız Türkiye’ye örnek olan model, bazı büyükşehir belediye başkanlarının benimsediklerini görüyoruz. Ancak o heyelan bölgesinde konut yapmak son derece mahsurlu. İnşaat mühendislerinde ve inşaatçılarda son dönemde ‘Biz heyelan bölgesine de yaparız, denizin ortasına da yaparız, fay hattının üstüne de yaparız. Bunun hesabını yaparız, zemini iyileştiririz, kazığını ona göre çakarız’ tarzında bir mantık sözkonusu. Bina yapılmayacak, inşaat yapılmayacak yer yok. O zaman kısıtlı alan da yok, gibi bir görüş ortaya çıktı. Bunu daha çok mühendisler dile getiriyor. Bu doğru, tedbir alarak yapılabilir ama her şeyin bir maliyeti var. Orada o tedbiri alacak maliyetin yapılıp yapılmadığı da ayrı bir konu. Burası Japonya değil. Türkiye gibi bir yerde heyelan bölgesi, fay hattı üzerinde, denizin ortasında bina yapmanın ne kadar doğru olduğu da artık kamuoyunun takdirine bırakılması gerekir."

'MİNİBÜSLER SİSTEME ENTEGRE OLUYOR'


İzmir’de minibüslerin de toplu taşıma sistemine dahil edilmesi için gerekli olan yasal düzenlemelerin yapıldığını hatırlatan Aziz Kocaoğlu, yeni düzenlemenin detaylarını açıkladı. Yapılan yasal düzenleme için hükümete teşekkür eden Kocaoğlu, şöyle dedi: "Ulaşımda farklı bir çalışma yaptık. Orada da hem hükümet temsilcilerine hem bütün partilerin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki Plan Bütçe Komisyonu Başkanı ve üyelerine çok teşekkür ediyorum. O karar çıktı, yasalaştı. Şimdi, bütün toplu ulaşım yapan kişileri de, minibüsleri, otobüsleri hepsini bünyemizde toplayacağız. Ortaya çıkan şey de şu ücretsiz taşınan yolcuların ücretleri belediye tarafından toplu taşıma yapacak firmaya vermesi yetkisidir. Zaten Seferihisar’da pilot bölge olarak çalışmaya başlamıştık. Şimdi arkadaşlarımız bütün kenti iyice pişirip projeyi gerçekleştirecekler. Garajı biz işleteceğiz. Parayı biz toplayacağız, gittiği kadar ödeyecek. Sabah alkol kontrolünden, kıyafet kontrolüne geçecek. Herkes aynı kıyafeti kullanacak, arabalar standart olacak. Her tarafta nasıl Konak’taki, Bornova’daki insanlar sistemden yararlanıyorsa, tüm İzmirli hemşerilerimiz sistemden, bedava ulaşımdan yaralanacak."

'RAMAZAN GÜNÜ ORUÇ AĞZIYLA HİÇ YAKIŞMAZ'


Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Kuş Cenneti’ne yatırım yapmadığı konusuna da değinen Aziz Kocaoğlu, şöyle dedi: "Kendileri yine enteresan şeyler söylemiş. Menemen’de Sol Sahil Sulama Birliği’nden sürekli su aldık. Her sene, kayıtları var. Parasını da kuş birliği ödedi. Her sene ihtiyaç kadar sol sahilden kuş cennetine su götürdük, ispatlı. Dereden çektik, tepeden getirdik değil. Sol sahilden aldığımız suların faturası ve ödediğimiz paraların makbuzları var. Sonra doğal malzemeyle 22 kilometre yol yaptık. Homa Dalyanı yolu yırtılmıştı. Yolu yoktu. Homa Dalyanı’na yol yaptık. Bunlar ciddi maliyetli işler. Homa Dalyanı yoluna 7-8 sene önce 8-10 milyonluk malzeme çektik. Flamingo Adası’nı yaptık. Gezi yollunu yaptık. Bakımını, korunmasını gelişmesini yaptık. Böyle bir suçlamayı kabul etmemiz mümkün değil. Hazıra konan birisi varsa, bu emeğin karşısında teşekkür etmeyen, istismar eden birisi varsa o da Orman ve Su İşleri Bakanlığı’dır. Yapılan iş doğru değildir. Sayın bakan 'İzmir'e para gönderiyoruz, nereye gittiği belli değil' dedi. Paraların nereye gittiğinin belli olup olmaması muhasebe kayıtlarında var. Burası devlet kurumu. Ne Veysel Hoca’nın cebi ne Aziz Kocaoğlu’nun cebi. Burası kurum. Buranın kayıt sistemi var. Müfettişler gelir, Sayıştay her sene gelir. Şu anda da burada. Paranın nereye gittiğini inceler. Bir bakan böyle bir değerlendirme yapamaz. Hele hele Ramazan günü oruç ağzıyla hiç yakışmaz. Bizim yalancı olup olmadığımızı herkes bilir. O, Sayın Bakanın işi değildir. Yalancılıkla suçlanacak insan değiliz. Gerektiğinde her cevabı da veririz."

'PARASINI ALDIĞI BARAJDAN SU VERMEMEK KİMSENİN HAKKI DEĞİLDİR'


Veysel Eroğlu’nun, İzmir’in susuzluk sorununun Gördes Barajı ile çözüldüğü yönündeki açıklamasına da yanıt veren Kocaoğlu, şunları söyledi: "Gördes Barajı benden de AKP iktidarından da önce İzmir’in su ihtiyacını karşılamak için bir protokol çerçevesinde hazırlanmıştı. Biten yerleri var ve 2010 yılında parasının ödenmesi isteniyor. Biz ödüyoruz ama en sonunda dedik ki biz bu işle uğraşmayalım 30 sene ödememiz lazım. Bir 40-50 milyon ödedik, bir 40-50 milyon da arada kalmış, onu da geri kalan 20 yılın üzerine koyalım, ödeyelim. O para kısmı ayrı. Zaten barajın parasını da ödüyoruz. Baraj su tutmuyor. Baraj boşaltıldı. Bize su verilmedi. Barajda kaçak var. Barajın maksimum kapasitesi 450 milyon metreküp. Optimum kapasitesi yani su alacak kapasitesi 120 milyon metreküp. Baraj 45 milyon metreküp su dolduğunda altta, savaklar açılıyor, daha fazla su tutulamıyor. 450 milyon maksimum kapasitenin 45 milyonu tutulabiliyor. Hiç kullanılmayacak olanı 15 milyon metreküp. Yani şu an 30 milyon metreküp su verebilirler. Bize taahhütleri 58 milyon metreküp. Ve 116 milyon metreküp, tarıma verecekleri de yine 58 milyon metreküp. Barajın deliği kapanamadı. Biz bunu Sayın Bakanımız gelip de bunun konuşuncaya kadar basınla paylaşmadık. Başından beri biliyoruz. O barajın yapılması, o deliğin kapatılması lazım. 115 kilometre, Gördes Barajı’ndan Belkahve arıtmaya kadar bir hat var. Bu hat yapıldı, bitti, kağıt üzerinde. Bu hattı onlar da kabul etmişler. Bu hat bize devredilecek. Biz hatta baktığımız zaman birçok eksikler görüyoruz. Birçok hatalar görüyoruz. Bu şekilde bu hattı devralamayız diyoruz. Pompa istasyonunda, hatta problemler var. Bugüne kadar bu hattan bize su verip, biz Belkahve’de yeni yaptığımız arıtmayı deneyemedik. Orada hala müteahhit duruyor. Biteli bir buçuk sene oldu. Deneyip de teslim alamıyoruz. Bunlar su veremiyor. Hatayı, eksikleri tamamlayamıyorlar. Çünkü eksik kabul yapmışlar, duyduğumuza göre. Böyle bir dev problemle karşı karşıyayız. ‘Niye su vermedin’ dediğimizde de ‘Tahtalı’da su var’ diyor. Tahtalı’da suyun olması ayrı bir şey, olmaması ayrı bir şey. Gördes’ten sen 2010 yılından beri şakır şakır parasını aldığın suyu bana ver. Ben Sarıkız’dan Göksu’dan, Menemen Acil’den, Halkapınar’dan elektrikle su çekiyorum. Onları düşürürüm. Gördes’teki suyu kullanırım. Zaten parasını veriyorum. Tabi yalan söylememek gerekir. Yalan söylememek gerektiğinde de, ben buradan su veremiyorum, böyle bir şey var, Tahtalı’da su olduğu için Gördes’ten su vermiyorum demek, parasını aldığı barajdan su vermemek kimsenin hakkı değildir. Devlette, kurumlar arasında böyle bir ilişki olamaz. Hadi ya senin orada, Tahtalı’da suyun var, ben sana bu suyu vermiyorum, denilmez. Benim Tahtalı’da suyum var. Doluluk oranına göre seneye saklarım. Tahtalı’daki barajı, Gördes Barajı, kuyular, hepsini dengeli bir şekilde çalıştırırım. Öbür seneye öteleyerek giderim. Her gün oradan çekip, diğerlerini durdurup bir damla su göndermiyorum ben Tahtalı’dan. Sen suyu tutamadığın için dereye akıtıyorsun. ‘Tarıma veriyorum’ diye bir laf var. Tarıma su yazın lazım olur. Yağmur yağarken, seller akarken, Arap kızları camdan bakarken su lazım değil tarıma. Sen barajda suyu tutamıyorsun. DSİ, İSKİ genel müdürlüğü yaptın, uzun süredir de bakanlık yapıyorsun. Bunlar olacak iş mi? Bunu akıl mantık alıyor mu? Benim orada hakkım var. İZSU ile toplantı yaptık. Parayı devlete veriyoruz. Biz bu barajın parası konusunda, ödedi, ödemedi, su aldı, almıyordu diye ortalığı şey yapmayalım. Nasıl olsa biz borcu ödeyeceğiz. Senede 9-10 milyon civarında para ödüyoruz. Diğer o arada kalanları da üzerine koyalım diye bir sözlü mutabakat, sanıyorum onun protokolü de yakında gelecek imzalayacağız, verelim de Gördes Barajı’ndaki hak hakkımız kaybolmasın. İki şey var. Hem hatta hem barajda ya sayın bakana doğru bilgi verilmiyor yahut da bunu biliyor ki ‘Tahtalı’da su varken niye vereyim’ dediğinden bildiği anlaşılıyor. Böyle bir şeyler oluyor, bitiyor, gidiyor."

'12 İLE 13 MİLYAR LİRA ARASINDA YATIRIM VAR'


Bakan Veysel Eroğlu’nun İzmir’e 77 milyar Türk lirası yatırım yaptıkları yönündeki açıklamalarına da değinen Kocaoğlu, "Devlet en çok ne üretir, biliyor musunuz? Devlet en çok kağıt, evrak üretir. Devlet bir yazıyı 80 yere yazar. Şu belediyenin içinde o müdürlükten bu müdürlüğe, o daire başkanlığından bu daire başkanlığına, ESHOT’a, şuraya buraya yazılar yazılır. Devlet çarkını düşünün. Bu aynı zamanda devletin kontrol sistemidir. Burada birisi kötü niyetle herhangi bir dosyanın Büyükşehir’deki bütün evraklarını topladı. O evrakın bir tanesi ya DSİ’de ya valilikte, ya çevre il müdürlüğünde ya bakanlıkta mutlaka çıkar. Onun için bir devlet adamının, bürokrasiden ya da bakanlıktan gelen adam ‘İzmir’e 77 milyarlık yatırım yaptık’ diyemez. Yatırım ‘at da at’a geldi. Bir bakan geliyor 24 milyar diyor. Bir bakan geliyor 35 milyar diyor. Bir bakan geliyor en son bomba patladı 77 milyar diyor. Yahu bunun altı belli üstü belli. 12 ile 13 milyar arasında yatırım var. 77’yi şöyle sayıyorsa; biz geldiğimizden bu tarafa İzmir’e valinin maaşından, polisin bilmem nesine, DSİ’den  bilmem nereye bütün bürokrasinin maaşını sayıyorsa ona bir şey diyemem. Ama yatırım rakamları 77 milyar diyorlarsa, Maliye Bakanlığı, Devlet İstatistik Enstitüsü, Kalkınma Bakanlığı hiçbir şey bilmiyor ve bu işten bihaber demektir. Çünkü hiçbirinde bu rakam gözükmüyor. Bu çok uçuk bir rakam. Benim maaşım belediyenin yatırımı mı? Yatırım yapılan fiili şeylerdir" dedi.

'BİZE SATAŞARAK OLMAZ'


Milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidildiğini hatırlatan Aziz Kocaoğlu, bu seçimlerin  yerel seçim olmadığına dikkat çekerek Adalet ve Kalkınma Partisi’nden il başkanı ve 4-5 milletvekili adayının sürekli kendisi ve  Büyükşehir Belediyesi ile ilgili açıklamalar yaptığını belirtti ve "Yerel seçim ise tamam. Bizim üzerimizden siyaseti götürmeye çalışıyorlar. Bizi ne kadar eleştirirlerse o kadar oy devşirebileceklerini sanıyorlar. Bu ne derece doğrudur? Yerelin görevi farklı, yerelin yapacağı işler, projeler farklı. Bugün cumhurbaşkanı ve milletvekilleri seçiliyor. Onların yapacağı işler farklı, bunları konuşun. Şikayetçi değilim ama bize sataşarak olmaz.  Yaptığımız iş ortada, yatırımlarımız ortada. ‘Ne yaptı ki’ diyor, ‘Vizyonu yok’ diyor. Bu vizyon dediğiniz şey artık neyse. 4 sene milletvekilliği yaptın, senin vizyonun neydi göremedik. Atilla Kaya’nın vizyonunun ne olduğunu da göremedik ama Bilal Doğan’ın vizyonunun ne olduğunu meclisten biliyoruz.  sas işlerine, genel siyasete dönsünler. Doğrusu da budur. Seçimden sonra yerel siyaset zaten başlar. Yoksa genel siyaseti gözden çıkardılar da yerelin hazırlığını mı yapıyorlar" dedi.

KOCAOĞLU RANDEVU İSTEMEYİ BIRAKTI


Başbakan Binali Yıldırım’dan randevu talep ettiğini ancak bir türlü o talebe dönüş yapılmadığını belirten İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, artık o işten vazgeçtiklerini söyledi. Başbakan Binali Yıldırım ile 14 yıl boyunca çok güzel çalışmalar yaptıklarını kaydeden Kocaoğlu, açıklamasının devamında şunları söyledi: "Beraber yarıştık. İlk defa başbakan olması gerektiğini ben söyledim. 2014 yerel seçimlerinde yarıştık. Hemşerilerimiz bize teveccüh gösterdi. Ama ona göstermediler. İyi ki de göstermediler, ondan sonra gitti başbakan oldu. Onun lehine oldu. Biz hala belediye başkanıyız. Gerçi başbakanlığı da gitti. Son dönemde İzmir’deki projelerimizi hızlandırmıyor ama. O kadar vapur aldık, bağlamak için iskele izni istiyoruz, alamadık. Para pul değil, sadece imza istiyoruz. Buca Metrosu Ankara’da onay bekliyor. Şu anda Kalkınma Bakanlığı’nda. Kredi görüşmeleri sürüyor, ihalesine çıkıp yapımına başlayacağız.  Neden böyle olduk bilmiyorum."

'ATİLLA KAYA VE BAZI BELEDİYE BAŞKANLARI YAPTI'


8 Eylül’de 2017’de, İZBAN’ın Selçuk İstasyonu açılışı sırasında bir grup tarafından yuhalan ve sahneden inen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, o olaya dair 'komplo' ifadesini kullanırken, ilk kez de açık açık isim vererek konuştu. Kocaoğlu,  şöyle dedi: "Selçuk’ta yaşanan olayda benim zerre kadar kabahatim yok. O komployu bana yaptılar ama Binali Bey’in başında patladı. Onun zararı Binali Yıldırım’a oldu. Bu komployu kimlerin yaptığını da biliyoruz. Orada ortak projemizi açıyorsun, belediye başkanını yuhalatıyorsun, konuşturmuyorsun. Kim yaptı bunu? Atilla Kaya ve oradaki birkaç belediye başkanı bunu organize etti. Toplama amigoları getirdiler ve bunu dizayn ettiler. Orada Binali Bey de, milletvekilleri de, üçe bakan da kalkıp buna engel olabilirlerdi. Bu memlekette CHP’liler de İzmir Enternasyonal Fuarı’nın açılışında Bakan Nihat Ergün’ü yuhaladı. Fuar İzmir’in açılışında vali yardımcısı yuhalandı. Orada yine benim bir tavrım oldu. Devlet adamlığı ayrı bir şey. Mevkii ile devlet adamı olunmaz. Duruşla olunur. Fuarda benim genel başkanım vardı, onun gözünün içine baka baka söyledim. Nihat Bey’den defalarca özür diledim. Beni yuhalattılar da ne oldu? Söyleyeceğimi söyledim. Adam olacaksınız dedim? Evet, bu memlekette adam olmaya ihtiyaç var. Mevkii, makam, para, pul, bunların hepsi gelip geçici. Adam olmamız lazım."

'İKİ DÖNEM DAHA BURADAYIM'


Kocaoğlu, 24 Haziran’dan sonra İzmir’in sorunlarının çözüleceğine inanıyor musunuz, sorusuna şu yanıtı verdi: "Bu kentin sorunlarının çözüleceğine inanıyor musunuz deyince Muharrem İnce ve CHP’nin iktidar olacağına inanıyor musunuz sorusu ortaya çıkıyor. İnanıyorum, çünkü bizim işlerimiz başka türlü çözülmez. Koalisyon iktidarı olursa, Muharrem İnce de cumhurbaşkanı olursa; ama bizim istediklerimiz de yapılmazsa, biz de gider memleketimize, köyümüze yerleşiriz. Dışarıya da çıkmayız. Başka çare yok. Hiçbir iktidardan hakkım olmayan şeyi istemem. Bugüne kadar hiç kimseden de istemedim. Zaten istemesini bilen bir adam da değilim. Varsa vermesini biliyorum. Yoksa yok kardeşim, olsa dükkan senin diyorum" dedi.

Başkan Kocaoğlu, "Aday mısınız, ne zaman kararını açıklayacaksınız" sorusuna ise gülerek "2 dönem daha buradayız. Kızdım, gitmiyorum" yanıtını verdi. DHA