Haber / Didar DEMİRCİ

Bahçesinde uçak olan okul… Kimileri bu şekilde biliyor. Hatta dünya bu uçakla tanıdı. Ancak uçağın ötesinde okulun temellerinde Köy Enstitüsü’nün külleri var. Köy Enstitüsü anlayışını tıpkı bir Anka Kuşu gibi küllerinden yeniden doğurarak hayata geçiren Özel Oğuzhan Özkaya Eğitim Kurumları'nı yakından inceledik. Merkezi Güzelbahçe’nin Yelki Mahallesi’nde bulunan Özel Oğuzhan Özkaya Eğitim Kurumları’nın özelliği, standart derslerinin yanı sıra yaşamın içinden dersleri de veriyor olması. Yelki’de bulunan merkez bina içerisinde anaokuldan liseye kadar her yaştan öğrenci eğitim alıyor. Burada öğrenciler; terzilik, ahşap oymacılığı, pilotluk, binicilik, hayvancılık, tarım gibi hayata dair alanlarda da yetiştiriliyor. Butik bir köy havası veren okulun merkezinde Özel Oğuzhan Özkaya Eğitim Kurumları’nın Kurucusu Oğuzhan Özkaya ile bugünlere nasıl geldiklerini ve eğitim sisteminde olması gerekenleri konuştuk.

ADIMLAR GİDEREK BÜYÜDÜ

Kendisi de bir eğitimci olan Oğuzhan Özkaya, ortaokul 7’nci sınıfta Fen Bilgisi öğretmeninden etkilenerek öğretmen olmaya karar verdiğini belirtti. Söz konusu kararını öğretmenine açtıktan sonra Fen Bilgisi öğretmeninin onu ‘Öğretmen Liseleri’ne yönlendirdiğini anlattı. Bugün kurucusu olduğu okulun eğitim anlayışının o zamanlara dayandığına dikkat çeken Özkaya, “Bu kurduğumuz sistem, zamanında keşfedilmiş bir şey. Ama bize öğretmen liselerinde hiç Köy Enstitüleri’ni anlatmadılar. Öğretmen Liseleri, eski Köy Enstitüleri’ymiş zaten. Kademe kademe kapatılmış” dedi. Öğretmen Lisesi’nden mezun olduktan sonra Manisa’nın Demirci ilçesinde bulunan Eğitim Fakültesi’ni kazandığını ve öğretmen olduktan sonra da özel ders vermeye başladığını dile getiren Özkaya, bir masa ve bir telsiz telefonla bugünlere geldiğini aktardı. Özkaya, “Broşür dağıtıyordum. Özel dersler veriyordum. Girmediğim apartman yoktur. Bin broşür dağıttığımda bir özel ders kesin çıkıyordu. Sonra insanlar birbirlerine önermeye başladı. Öğrenci sayısı artınca dershane kurma kararı aldım. 5-6 kişiye yine özel ders vereyim dedim. Giderek özel ders verdiğim kişi sayısı arttı ve bugün kocaman bir aile olduk” şeklinde konuştu.

YABANCI OLDUĞUMUZ BİR SİSTEM DEĞİL

Çocukların gelişimi ve ayaklarının üzerinde durabilmesi için matematik ve fenin yanı sıra hayatın içinden derslerin verilmesi gerektiğine de dikkat çeken Özkaya, “Bizim hedefimiz şu; biz matematiği, fiziği öğretirken, evet bunlar iyi olsun ama gerçek hayat becerisi de olsun. Önce ayaklarının üzerinde durmayı öğretiyoruz, önce yeteneklerini keşfediyoruz, önce girişimciliği öğretiyoruz. Yani çocukların kendi ayakları üzerinde durmasını istiyoruz. Fizik, matematik dersi çok iyi olsa da gerçek hayatta başarısız olan çocuklar var. Bu olmasın diye burada uyguladığımız sistem önemli. Genç girişimci şirketleri kurduk, lise çağındaki çocuklara. Burada kokulu taş sabun ve süs eşyası üreten 3 kız çocuğunun son maaşı 6 bin liraydı. Binicilik dersleri var. Binicilik, 300 kilo bir atı buradaki 30-40 kilo bir çocuğun yönetmesi aslında bir şirket yönetmek gibi. Ne yapıyor? Atla bağ kuruyor. Kendinden çok daha güçlü bir şeyi istediği gibi yönlendirebiliyor. Bu anlamda biniciliği çok önemsiyoruz. Aynı zamanda hayvan sevgisini de çocuklara kazandırmış oluyoruz” sözlerini kaydetti.

OKULDAN PAZARA

Öğrencilerin, okulda ürettiklerinden artanları cumartesi günleri Yelki Pazarı’nda sattığını dile getiren Özkaya, Kovid-19 sürecinin en başında öğrencilerinin maske ürettiğini ve bu maskeleri ücretsiz olarak hastanelere, sokaktaki vatandaşa dağıttığını dile getirdi. Örgün derslerin yanı sıra tarım, hayvancılık, ahşap oymacılığı gibi dersler için alanında uzman kişileri istihdam ettiklerine dikkat çeken Özkaya, “Her okulda böyle kadro açılsa işsizlik sorunu biter. Bizim bu güne kadar 8 buzağımız, 3 mandamız 35-40 tane küçükbaş hayvanımız doğdu. Binlerce civcivimiz doğdu burada, bu okulda. Tarım sorunu biter Türkiye’de. Her okulda bir tane buzağı doğsun, şu anki yediğiniz etin yarı ücretine et yersiniz. Kaç okul var bir buzağı verecek. Bunlar çok maliyetli işler değil” dedi.

İşletmeci olsaydım müdür olmazdım

Çocuklarla ilgilenmekten keyif aldığını vurgulayan Özkaya, “Ben öğretmenim. İşletmeci olsaydım şu anda bu okulun müdürü olmazdım. Bizim buradaki hedefimiz öncü olmak. Bunun adına ne derseniz deyin. Ülkemizdeki bu sistemlerin kurulup yaşaması lazım” açıklamasını yaptı. Özkaya, bu işi dürüst yapanlara örnek olmayı amaçladıklarını ifade ederek, “Bundan sonraki hedefimiz bir üniversite. YÖK ile görüştük. Vakfımızı kurduk. Yine İzmir’i düşünüyoruz. Yaşayan bir üniversite planlıyoruz” sözlerini kaydetti.

Kendi söküğünü dikmeyle başlayan eğitim

İzlenim / Sadık UÇAR

Son dönemde eğitim konusu çok tartışılır oldu. Özellikle üniversite sınavlarında barajların kaldırılması zaten kuşkuyla bakılan eğitim modelimizi daha da eleştirilir hale getirdi. Eğitim kalitemiz ise zaten en çok tartışılan konuların başında geliyordu...

Gazete 9 Eylül olarak eğitim konusuna biraz daha ağırlık verelelim düşüncesiyle okulları daha yakından tanımak için bir çalışma başlattık. İlk durağımız Oğuzhan Özkaya Eğitim Kurumları oldu. Yelki'deki yerleşkesine vardığımızda kurumun basın danışmanı Nurhayat Akın Talay karşıladı bizi. Okulun sahibi Oğuzhan Özkaya ile görüşmeden önce kısa bir okul turu yaptık.

Aaaaa uçak?

İlk şok kocaman bir THY uçağının bahçe içinde bulunuyor olmasıydı... Eski uçak derslik olarak kullanılıyor. Pilot kabini ve kokpit orijinal olarak duruyor. Hemen pilot koltuğuna geçip yıllardır içimde kalan hevisimi gerçekleştirmiş oldum. Uçağın çalışma imkanı olsa ben o havayla havalanmaya bile kalkabilirdim. Bereket uçak çalışmıyordu da dünya bir felaketten kurtuldu...

Atları gördüğümde de çok şaşırdım. Arkada keçiler... Tavuklar zaten ortada geziyordu. Dama benzer bir yer dikkatimi çektiğinde Nurhayat eski bir gazeteci olarak uyardı, her yeri gezdireceğini, kapalı alanda manda ve ineklerin olduğun söyledi. Bu arada oraya giderken yeni ekilmiş bir tarladan geçtiğimizi de eklemiş olayım. Muhabir arkadaşımız Didar Demirci ile Nurhayat Talay'dan ilk bilgileri aldık...

Oğuzhan Bey'in bizi anaokulunda beklediğini öğrendik. Minik çocukların arasında gezinirken patron bizi kapıda karşıladı. Karşımızda bir patrondan çok bir öğretmen vardı. Zaten konuşmamız sırasında asıl işi öğretmenlikmiş de patronluğu ek işi olarak yapıyormuş intibası edindim... Yanılmamışım. Eğitimini Demirci Öğretmen Okulu'nda tamamlamış ve fen bilgisi öğretmeniymiş... Bu arada  anaokulunun müdürlüğünü üstlendiğini de ögrenmiş oldum. Nedenini sorduğumda, “Çocukların ilk yaşları çok önemlidir. Bu nedenle ben en alt sınıfların başında olmayı tercih ettim” cevabını verdi.

Uçağın THY'dan hurda olarak alınmasının mantığını pek anlayamamıştım. Meğer hayallerini anlatan öğrencilerden birisi, “keşke bir uçağımız olsa” demiş... Okulun patronu da bu sözü ikilitmemiş. İlk bakışta ölü yatırım gibi duruyor. Ama hiç de öyle değil... Derslik olarak kullanıldığı için eğitime hizmet veriyor. İçinde kantini de var. Ama  İngilizce ile istediğini anlatamayan öğrenciye satış yok. İyi anlatana ise fiyat yarıya iniyor. Bütün öğrenciler uçağı yakından tanıyor. Bu durum birçok öğrencide pilot alma isteği uyandırmış ve bazıları üniversite eğitimini o yönde tercih etmişler. Hostes olmak isteyenlerin de çok olduğu bilgisini aldık.

Köy Enstitüleri modeli

Anaokulundan başlayarak liseye kadar eğitim veren bir kampüste, uçak, hayvanlar, tarım alanları, spor alanlarının bir arada olması çok görülen bir şey olmadığı için Özkaya'ya bunun sebebini sorduğumda cevabı kısa ve öz oldu; “Köy Enstitüleri...”

Meğerse yeni bir keşif yapmamışlar. Sadece Köy Enstitüleri'nde nasıl bir eğitim varsa onu okullarına uygulamışlar. Bu konuda ciltlerce kitap okuyup eğitim sistemlerini bizim yıllar önce vazgeçtiğıimiz bir sisteme uygun olarak belirlemişler.

Okulun bütün öğrencilerinin ilk işi ayakkabı bağlamayı, düğme dikmeyi ve sökükleri tamir etmeyi öğrenmek oluyormuş. Bu arada dikişe hevesli olanlar ayrıca biçki dikiş eğitimine tabi tutuluyorlarmış. Birkaç öğrenci okuldan mezun olduktan sonra ünlü birkaç tekstil firmasında ciddi maaşlarla işe başlamışlar.

Hayvancılık konusunda iddialılar. Okul alanı içinde iki manda var. Biri doğurmuş, diğeri de bir iki aya kadar doğurmak üzereymiş. İneğin doğumuna çok öğrenci tanıklık etmiş. Sabah ahırı kürümek, süt sağmak da eğitimin bir parçası...

Birbirinden güzel atlar var... O atlara küçücük çocuklar komuta ediyor. Güzelleler güzeli bir kız öğrenci ata komutlar veriyordu. Yaşını sordum... Epey büyükmüş... 12 yaşına gelmiş. Oğuzhan Özkaya 30 kiloluk bir öğrencinin 300 kiloluk ata hakim olmasını, “Yarın bir gün yönetici olacaklar. Yönetme kabiliyetleri böyle gelişir” diye açıkladı.

Yumurtaları toplamak da öğrencilerin işi... Bu arada okul kadrosu içinde veteriner, hemşire, at antrönörü gibi personel yer alıyor.

Eski eğitim yeni umut

Oğuzhan Özkaya Eğitim Kurumları'nın diğerlerinden ayıran şey farklı alanlarda da eğitim veriyor olması. Tam 15 alanda atölye oluşturmuşlar. Robotik kodlama, binicilik, tarım, seramik, arıcılık, havacılık, marangozluk gibi değişik alanlara ilgi duyan öğrencilere özel eğitim veriliyor. Mesela okulun bütün ahşap işlerini öğrenciler marangozluk atölyesinde hazırlıyor. Dışarıdan sipariş veren olursa da üretim yapabileceklerini söylüyorlar.

Ama tarlada ekim yapan, ürününü hasat eden, ardından da pazarda satan  öğrencilerin olması eğitimde yeni bir umudun olduğu duygusunu veriyor...

Tabi sizde okulun akademik başarısını merak etmişsinizdir. Kendisi fen bilgisi öğretmeni olan Oğuzhan Özkaya'ya bunu sorduğumda şöyle yanıtladı; “O konuda hem iddialıyız hem çok başarılıyız.”

Bu arada tarım ve hayvancılık dersleri temel dersler olarak kabul ediliyormuş ve bu dersleri geçemeyenlerin işleri zorlaşıyormuş.

Çocukların hayvanlarla olan ilişkisine bir örnek olay şöyle gelişmiş. Velilerin okulu ziyareti sırasında bir koç velilere doğru yaklaşmış. Velilerden bir kadın korkarak kaçmış. 12-13 yaşındaki kızı koşarak annesini teselli etmiş, “Anne korkma ben yanındayım. Bir şey yapmaz...”

Bu anektod bile eğitim sistemimizin doğayla içiçe olmasının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Belki de artık eğitim modelimizi tekrar gözden geçirme zamanı geldi. Köy Enstitüleri modeli bizim için yeniden bir çıkış olabilir.

Bu konuda Oğuzhan Özkaya Eğitim Kurumları yola çıkmış. Önemli bir başarı da elde etmiş gözüküyor.

Bakarsınız diğer okullara da örnek olur ve Köy Enstütüleri efsanesi geri döner....