Şehir yaşamından bunalınca köyde yaşamaya karar veren eltiler Miray Dirim ile Kübra Dirim, Foça Bağarası’ndaki aile çiftliğinde şimdi Türkiye’nin en lezzetli süt reçellerini üretiyor

Röportaj / Engin YAVUZ
BUYUKFOTOGRAF
Miray Dirim: Bu çiftlik beni olgunlaştırdı. Daha çok büyüdüğümü hissettim. Kısa süre sonra çiftlikte yapılması gereken her işin üstesinden gelebildiğimi fark ettim.

Foça Bağarası’nda, kasabaya birkaç kilometre uzaklıkta bir çiftliğe düştü yolumuz.
“İki genç kadın var, üniversiteden arkadaştılar, sonra meslektaş oldular, şimdi iki elti çiftlik yönetiyorlar. Türkiye’nin en lezzetli süt reçelini yapıyorlar” diye anlatmışlardı, biz de merak etmiştik. Gazete 9 Eylül için Miray ve Kübra Dirim’i ziyaret ettik.
Miray ile Kübrü üniversiteyi aynı sıralarda okumuşlardı. Mesleğe atıldıklarında başlangıçta iyi gideceğini sandıkları işleri hiç de istedikleri gibi gitmedi. Hayal ettikleri gibi arkeologluk yapamadılar. Görev aldıkları çoğu kazı yarım kaldı, ödenek beklediler. Heyecanlarını kaybettiler. Şehir hayatı da boğucuydu, kendilerini doğanın kucağında buldular, çiftlik hayatına da kolayca alıştılar…
Çiftlikte avluya benzer küçücük bir açıklıkta, yerde uyuklayan köpeklerin, ayaklarımızın arasında dolaşan kedilerin ve gezen tavukların arasında bir eski masanın çevresinde yaptık sohbetimizi… Mis kokulu demli çaylar eşlik etti bize…

SUT15

ŞEHİRLERİ SEVMEDİK

Nasıl başladı bu çiftlik hayatı Miray hanım?

Karşıyaka’da doğup büyüdüm. Evliliğimin ilk yıllarında da şehirde yaşamaya devam ettik. Ama gürültü, trafik, kalabalık bize göre değildi. Böyle bir yer vardı, bütün işler yürüyordu aslında. Ama biz uzaktan bakıyorduk. Ama öyle olmuyordu. Toprağın üstünde, hayvanların arasında olmamız gerekiyordu.
Köy hayatı yaşamak istedik ve iki yıldan beri bu çiftlikteyiz. Başlangıçta hayvanlara bakmanın, tarlada çalışmanın hiç de bana göre olmadığını düşünüyordum. Mutfak işleriyle ilgileniyordum. İlk günlerde ben burada nasıl yaparım diyordum. Sonra buzağılara bakmakla işe başladım. Zaten buzağılara bakarken, diğerleri hakkında da birçok şey öğrendiğimi fark ettim. Derken inekler, buzağılar, onların takibi… Zaman geçtikçe artık buranın bir parçası olmaya başladığımı hissettim. Şimdi artık istesem de kopamam. Hayvanlarla ilgilenmenin bambaşka bir dünya olduğunu öğrendim. Eskiden bir hayvanlara dair bir şey gördüğümde korkar, paniğe kapılırdım. Şimdi aslında onun da bu işin bir parçası olduğunu anladım. Açıkçası bu çiftlik beni olgunlaştırdı. Daha çok büyüdüğümü hissettim. Kısa süre sonra çiftlikte yapılması gereken her işin üstesinden gelebildiğimi fark ettim.
Kübra ise, üniversiteden sonra bir süre arkeolojik kazılarda yer aldığını, en son Urfa’da bir kazıda görevliyken, kazının ödeneksizlik yüzünden sık sık aksaması nedeniyle mesleğinden keyif alamaz hale geldiğini anlattı. “Benim de aklım Foça’daydı. Zaten hep toprakla, tarımla iç içe olmayı seviyordum. Geri döndüm, Miray’la el ele çalışmaya başladım” dedi.

05.30’DA KALKARIZ

Büyük bir araziniz var, nasıl geçiyor bu çiftlikte bir gününüz?

300 dekara yakın arazimiz var. Büyük bölümünü mera olarak kullanıyoruz. 60’ı sağmal inek olmak üzere 150 büyükbaş hayvanı besliyoruz. Burası bir aile çiftliği. Hayat bizim için sabah 05.30’da başlıyor çünkü ilk sağımı 06.00’da yapıyoruz. 07.30’da hayvanlarımızı yemlemeye başlıyoruz. İneklerimizi beslemek için gereken mısırı kendi tarlalarımızda üretiyoruz. Ayrıca arpa ve buğday yetiştiriyoruz. Hayvanların süt verimi için çok önemli olan slajımızı da kendimiz yapıyoruz. Hayvan yemlerimizin üretilmesinde insan sağlığını çok önemsediğimiz için hep yerel tohumlar kullanıyoruz. Ayrıca arazimizde patlıcan, salçalık domates, biber ve maydonoz gibi ürünler de yetiştiriyoruz. Bu aile 250 yıldan bu yana tarımla uğraşıyor. Biz de hayvancılığı aktif olarak sürdürmeye devam ediyoruz. Hayvancılık çok zor iş. Hele kış şartlarında çok daha zor. Zamanımızın çoğu ağıllarda, tarlalarda, açık arazide geçiyor. Zaman geliyor traktör egzozunda ısınıyoruz. Ama hep canlıların arasındayız. İneklerimiz, köpeklerimiz, kedilerimiz, tavuklarımız var. Hayvancılık insanı olgunlaştırıyor bunun farkındayız. Bütün hayvanlarımızı tek tek tanıyoruz. Hepsinin bir adı hepsinin farklı bir karakteri var. Karakterlerini de öğrendik zamanla. Bizi tanıyorlar ama yabancılardan çekiniyorlar. Hayvanlarımız yabancılardan etkileniyor ve süt verimleri hemen düşüyor.

MİMİ MARKA OLDU

SUT12Burada neler yapıyorsunuz, anlatır mısınız?

Başlangıçta çiftlik işleriyle eşlerimiz ilgileniyordu. Sonra biz görevler üstlendik. Çiftliğe kadın eli değmeye başlayınca değişimler de başladı çiftlikte. İlk olarak depo olarak kullanılan eski bir bölümü yenileyip bir mutfağa dönüştürdük. Sonra Kübra ile kolları sıvadık. Bu mutfakta kahvaltılık zeytin, turşu, zeytinyağı, meyve şurupları, şirke, kahvaltılık soslar, konserve çeşitleri, sabun, doğal deterjan ve en önemlisi de süt reçeli üretmeye başladık. Günlük süt üretimimiz 1 tonun üzerinde. Bu kadar süt üretirken sütü nasıl değerlendiririz diye çok düşündük. Süt reçeli yapmaya karar verdik. Türkiye’de süt reçeli üreten birkaç çiftlikten biriyiz. Benim lakabım Mimi idi. O yüzden adımızı Mimi koyduk ve Mimi bir marka haline geldi. İki çiftliğimiz var.Yeni projelerimiz için KOSGEB’ten destek almayı düşünüyoruz. Tam organik olmasa da ekolojik ürünler üretmeye çalışıyoruz. Atölyemizde ürettiklerimizi öncelikle Foça Yeryüzü Pazarı’nda satışa sunuyoruz. Bunun yanı sıra Foça ve Karşıyaka da dahil olmak üzere 10 şubemiz var. Ürünlerimize çok ilgi var ama biz çok büyümeyi hedeflemiyoruz. Fabrikalar gibi seri üretim yapmak istemiyoruz.

BÜYÜMEK YOK

Süt reçeli emek ve zaman gerektiren bir ürün. Her gün 60 litre sütümüzü süt reçeli yapmak üzere ayırıyoruz. Süt reçeli süt tozu ve pastorize süt ile yapılabiliyor. Süt reçelinin hazırlanması 6 saat kadar sürüyor. Biz ürünümüzü yerel pazarlarda piyasadan çok daha ucuza satmayı planlıyoruz. Şu anda piyasada bir kavanoz süt reçeli 25 liraya kadar alıcı bulurken biz 12 liradan pazara sunacağız. İnternet üzerinden de satışımız var, mimimimicim.com adresimizden talep eden müşterilerimize ürünlerimizi kargo ile de gönderiyoruz. Üretmek ve pazarlamak bizim gibi üretim yapan aile çiftliklerinde çok önemli. Üretim, kapaklama, pazarlama ve dağıtım büyük önem taşıyor. Fazla büyüme hedefimiz olmadığı için bu konuda da oldukça başarılıyız. Yakında arazimizde diyabetik şeker yapımında kullanılan şeker otunun üretimine de başlayacağız.

SUT10

Gelecekle ilgili planlarınız var mı?

En büyük hedefimiz kendi adımızı taşıyacak bir satış mağazasını açmak. Adını Dirim Çiftliği koyacağız ve burada yalnızca kendi ürünlerimizi satacağız. Ama daha önce de söylediğim gibi fazla büyümekten yana değiliz.