Gemlikli Sevinç Özgür, Limni’den göçen dedelerinden kalma balıkçılık mesleğini ilerlemiş yaşına rağmen Foça’daki tek kadın balıkçı olarak yıllardır sürdürüyor.

Röportaj / Engin YAVUZ

BALIKCI12

Ben denize aşığım. En büyük tutkum deniz, ölmek istediğim yer de bu mavi sular. Ama ecelimle öleyim, boğularak ölmeyi hiç istemem.


Sevinç Özgür 71 yaşında… Foça barınağının ablası, büyük kaptanı. Limni’den Türkiye’ye göç eden dedelerinden kalan balıkçılık mesleğini, fırtınalara, dev dalgalara, yağmurlara, kara poyrazlara aldırmadan, yaşadığı ölüm tehlikelerine rağmen 1986 yılından bu yana sürdürüyor. Sevinç kaptan, Foçalı balıkçıların ablası, dert ortağı, öğretmeni…
Sevinç Özgür ile oğluyla birlikte döndüğü her balık avının ardından çay içip dinlendiği sahil kahvehanesinde sohbet ettik…

Bana biraz kendinizi tanıtır mısınız?

1946 yılında Bursa Gemlik’te doğdum. Dört oğlum bir kızım var. Balıkçılık bize atalarımızdan kalma. Limni Adası’nda yaşayan ve sonradan mübadele sırasında Türkiye’ye göç eden dedelerim de balıkçıymış, ben onlardan öğrendim bu mesleği… Yıllardan beri Foça’da balıkçılık yapıyorum, bahçe içinde çok sevdiğim hayvanlarımla birlikte yaşıyorum. Ne mesleğimi, ne de ev kadınlığımı bir gün bile ihmal etmeden yaşıyorum.
Babam Tv tamircisiydi. Balıkçılık O’nun için boş vakitlerini değerlendirdiği bir hobiydi sadece . Dükkanını kapattıktan sonra sahile gider misinayla karagöz ve levrek avlardı. Biz de babama çok imrenirdik. Ama denizcilik ve balıkçılık yalnızca bende tutku haline geldi. İki kardeşim de balıkçılık yapmadı, kendilerine başka meslekler seçtiler.

ÖNCE HOBİYDİ

BALIKCI06Balıkçılık sizde ne zaman başladı?

Eşim bir tatil köyünde çalışıyordu ama O’nun için de balıkçılık yalnızca hobiydi. Yıllar geçtikçe ve biz denizle her geçen gün daha da artan bir tutkuyla içli dışlı olmaya başlayınca 1986 yılında kendimize 6.10 metrelik bir balıkçı teknesi aldık. Eşim ve çocuklar bir gün hep birlikte balığa çıktılar. Aslında bir ev kadını olan ben de denizi sevdiğim için onlara katıldım. O gün bu gündür 36 yıldan beri istekle sürdürdüğüm, bu barınağa koşa koşa gelmeme neden olan balıkçılık mesleğim işte o gün başladı.

Balıkçılığa başladığınızda neler hissettiniz?

Kardesim Ramazan Özgür (51) paragatçıdır. Ama ben balıkçılığın inceliklerini amcamdan öğrendim. gerçekAmcamdan öğrendim balıkçılığı.Çipura ve sargoz paragatla avlanır. 4 oğlum bir kızım var. Eşim tatil köyünde çalışıyordu. Bir gün balığa çıktılar ben de onlara katıldım. Foça’da balıkçılığa ilk başladığımda beni çok küçümsediler. Büyük kaptan koymuşlardı adımı. Üç kadındık biz. Fatma Çoban ve Zübeyde Dilsiz de balığa çıkardı ama artık balıkçılık yapmıyor. Bir tek ben kaldım. Balıkçılıkta en az erkekler kadar başarılı, onlar kadar deneyimli, onlar kadar ustayım. Buradaki balıkçılar arasında herhangi bir erkekten farkım yok benim. Balıkçılığı ilerletince 18 metrelik trol teknesi aldık. 2013 yılında Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın başlattığı uygulama kapsamında teknemizi teslim ettik. Karşılığında bize 165 bin lira verdiler.
Bir süre ara verdik ama dayanamadık 6.5 metrelik tenteli bir tekne aldık, balıkçılığa devam ettik. 30 beygir gücünde Lister marka motoru var ama balıkçılar genelde Pancar motoru kullanmayı tercih ediyor.

SABIR İSTİYOR

Avcılıkta nasıl bir yöntem kullanıyorsunuz?

Biz paragatçıyız. Paragat avcılığında uzun bir misinaya belirli aralıklarla takılmış iğneler tek tek yemlenir. İğnelerin ucuna sardalya balığı takılır. Çünkü çipura, sargoz ve sinarit sardalyeyi sever. Misina daha sonra özenle denize bırakılır. Özenle denize bırakılır. Paragatla balık avlamak büyük ustalık gerektirir. Paragatı atmak ve toparlamak zordur. Levrek ve çipura için derin, kumlu ve çakıllı bölgeler seçilir. Biz yaklaşık 30-40 metrelik derinliklerde avlanırız. Paragatı saat 06.00-07.00 arası atarız. Sonra sabırla bekleriz. Hayırsız (Atatürk Adası) ve Orak Adası çevrelerinde avlanırız. Denizlerimizde balık bol ama kaçak avcılık kökünü kurutuyor. Bütün yasaklamalara rağmen denizlerimizde hala trol tekneleri dolaşıyor.
Balık işi kısmettir. Sepetimiz dolu da döneriz elimiz boş geldiğimiz de olur. Denizin bize her gün sunduğu ortalama 150-200 liralık, geçineceğimiz kadarlık kazançtır. Zaten daha fazlasında hiç gözümüz olmadı.

Deniz için neler söyleyebilirsiniz?

Denizi çok severim, denize çok meraklıyım, hayatım deniz. 24 saat denizde kalsam usanmam. Bir gün kötü havaya yakalandık. Oğluma sürekli olarak dalgalara dikkat et diyordum. Can yeleklerimizi taktık. Bizim kara poyraz dediğimiz en sert rüzgarlardan biri esiyordu. Oğlum Burhan Özgür ile beraberdik. Kendisi 32 yaşında, liseyi bitirdi devam etmedi eğitime, balıkçılığı tercih etti. Balıkçılıktan vazgeçmediği için sınavlara yetişemiyordu. Denizi tercih etti. Yazın bir dönem karacılar kampında çalışıyor, sonra yanıma, denizlere dönüyor. Denizde olmaktan, balıkçılık yapmaktan çok memnun. Neyse bütün takımları bırakıp barınağa dönmek zorunda kaldık. Sahil Güvenlik teknesinin çok yardımını gördük o gün.

BALIKCI17

BALIKÇILIK ZOR İŞ


Balıkçılık nasıl bir meslek?

Balıkçılık zor iş. Öyle sabah çıkıp öğlene doğru dönünce iş bitmiyor. Balıklarını balık pazarına götürüp satıyorsun önce. Sonra tekneye dönüyorsun. Ağları temizliyoruz. Yapışmış böcekleri ayıklıyoruz bir sonraki güne hazırlık yapıyoruz. Bu çalışmalar akşamı buluyor.
Her balıkçı canının istediği her yerde avlanabilir, öyle bir kısıtlama yok. Biz Foça’ya kayıtlıyız eğer Karaburun’da avlanmak istersek Karaburun Liman Başkanlığı’nın bize izin vermesi gerekiyor. O izni almadan başka bir bölgede avlanamayız. 1 Haziran ile 1 Eylül tarihleri arasında büyük tekneler için av yasaktır. Ancak bir yılın 365 günü, yılın her mevsimi avlanabiliriz. Ancak yıl boyunca da avlansak bölgemizde küçük balık ve bazı türleri avlamak yıl boyunca yasaktır. Bu türler arasında palamut, torik ve ahtapot türleri de yer alıyor. Teknelerimize yılda bir kez, 10-25 Eylül tarihleri arasında bakım yaptırırız. Bazen yılda ikiye çıktığı da olur. Bakım işlerini yakınımızdaki tersanede hallediyoruz. Bakım sırasında küpeşteler temizlenir, tekne yosunlardan arındırılır. Kırık tahtalar yenilenir.

BALIKCI14

Neredeyse zamanınızın büyük bölümü teknede geçiyor, ev işlerine nasıl yetişiyorsunuz?

Bir sonraki günün yemeğini geceden hazırlarım. Mutfağımı silerim. Barınıktaki işlerim bittikten sonra evime giderim. Gider gitmez bahçemdeki 5-6 köpeği, tavukları, kuzuları ve 50 kadar kediyi beslerim. Bütün işlerimi hallederim. Balığa gideceksem kedilere kuru mama veririm. Beni böyle hep hareket halinde görenler bana “Sen hiç yorulmaz mısın” diye soruyorlar. Ben denize aşığım, en büyük tutkum deniz, ölmek istediğimiz yer de deniz. Ama ecelimle öleyim, boğularak ölmeyi hiç istemem.

GENÇLER OKUMALI

Gençlere neler önerirsiniz?

Gençler hep okusun. Balıkçılığı hobi olarak yapsın. Dedemin bir lafı vardı. Gençler okusun, deli olsunu her işte eli olsun. Ama kimseye meslek olarak balıkçılık yapmasını tavsiye etmem. Çileli bir iş balıkçılık. Ama farklı bir duygu deniz aşkı. Teknemizi sattıktan sonra bir daha hiç balıkçılık yapmayacaktık, öyle karar vermiştik. Yalnızca beş ay dayanabildik denizden uzak olmaya. Yeniden tekne aldık, açıldık denizlere…Bizim gibi balıkçılar için şöyle dermiş eskiler:
“Cebinde pulun kadar çok parası olsun, ama cebinde hiç durmasın…”
Bizim işimiz şeytan işi. Bugün kazanırız, bugün harcarız. Kıyıya koyacak paramız hiç olmaz…
Çalışan kadının ayağını öperim. Pazarı dolaşırken görüyorum. Evinde mercimek köftesi yapmış, sarma hazırlamış, tezgahta satıyor. Helal olsun öyle kadınlara… Kadınlar kocasına el açmamalı. Ben de kocama hiç el açmadım. Evde oturmamı isterdi, evimin kadını olmamı isterdi. Eşimden çok memnundum ama kendisine hep “Ne öl, ne de beni garantiye al, ben kendi paramı kazanırım” derdim. Kadın kendi ayağının üzerinde durmalı, üretmeli, kazanmalı. Ben teknede iken bile boş durmuyorum. Ağları serdikten sonra oturur bir köşede masa örtüsü örerim, kazak örerim. Hep çalışırım…