Eğitim dünyası, teknoloji tarihinin en büyük devrimlerinden birinin eşiğinde. Bir zamanlar bilim kurgu filmlerinin konusu olan yapay zeka, artık sınıfların kapısından içeri girerek geleneksel eğitim anlayışını temelden sarsıyor. Bu dönüşümün merkezinde ise öğretmenin otoritesini sarsmak değil, aksine onu hiç olmadığı kadar güçlendirmek yatıyor. Eğitim Teknolojileri Uzmanı Ebru Karayel Çınar'a göre, yapay zeka bir rakip değil, öğretmenin en yetenekli asistanı olmaya hazırlanıyor. Öğretmenler, bu yeni çağda bilgi aktaran kişiler olmaktan çıkıp, öğrencinin dijital izlerini okuyan, veriyi yorumlayan ve her bir öğrenciye özel bir öğrenme patikası çizen birer rehbere dönüşüyor.
Öğretmenler artık birer veri okuyan rehber
Yapay zeka tabanlı sistemlerin en büyük vaadi, eğitimin en kutsal hedeflerinden biri olan kişiselleştirilmiş eğitim modelini kitlesel olarak mümkün kılması. Ebru Karayel Çınar, bu yeni denklemi "Teknolojiyi insan merkezli kullandığınızda öğretmen için bir rehbere dönüşür," sözleriyle açıklıyor. Yapay zeka, bir öğrencinin hangi konularda zorlandığını, ilgi alanlarının neler olduğunu, motivasyon kaynaklarını ve hatta öğrenme hızını analiz ederek öğretmenin önüne somut bir rapor sunuyor. Böylece öğretmen, 30 kişilik bir sınıfta her bir öğrencinin zayıf ve güçlü yönlerine göre ders içeriğini anlık olarak adapte edebilme gücüne kavuşuyor. Çınar, "Öğretmen hala sınıftaki karar mekanizmasıdır. Ancak öğrenciye iyi bir rehber olabilmek, artık öğretmenin veri yorumlama becerisine bağlı," diyerek yapay zeka okuryazarlığı kavramının altını çiziyor.
Eğitimde ‘yapay zeka ajanları’ dönemi başlıyor
Uzmanlara göre, eğitimde yapay zeka kullanımı artık basit soru-cevap botlarının çok ötesine geçmiş durumda. 2025'ten itibaren "eylem temelli" modellerin, yani yapay zeka ajanları'nın çağı başlıyor. Peki, bu ne anlama geliyor? Ebru Karayel Çınar'a göre, eski nesil yapay zeka sadece kendisine sorulan soruya yanıt verirken, yeni nesil ajanlar kendi inisiyatifiyle harekete geçebiliyor. Çınar, "Örneğin bir ebeveyn, çocuğunun yeteneklerini, ilgi alanlarını ve hedeflerini sisteme girerek 'Çocuğum için en uygun kurslar hangileri?' diye sorduğunda, ajan sadece liste sunmakla kalmıyor, aynı zamanda bu kursları araştırıp kayıt seçeneklerini bile organize edebiliyor," örneğini veriyor. Yakın gelecekte herkesin kodlama bilmeden kendi kişisel yapay zeka asistanını yaratabileceğini belirten Çınar, Türkiye için kritik bir uyarıda bulunuyor: "Biz hala küresel dil modellerini kullanıyoruz. Bu dönüşümde sadece kullanıcı olarak kalamayız. Acilen kendi Türk dil modeli'mizi geliştirip eğitimden sağlığa her alanda kullanabileceğimiz yerli ve milli ajanlar üretmeliyiz."
‘Ürün sizsiniz’: Veri mahremiyeti ve etik sınırlar
Yapay zekanın sunduğu bu baş döndürücü olanaklar, beraberinde ciddi güvenlik ve etik kaygıları da getiriyor. Özellikle milyonlarca öğrencinin verisinin toplandığı bir sistemde, veri mahremiyeti en hassas konu olarak öne çıkıyor. Ebru Karayel Çınar, bu konuda dijital dünyanın o meşhur kuralını hatırlatıyor: "Eğer bir hizmet size ücretsiz olarak sunuluyorsa, ürün sizsinizdir." Öğrencilerin öğrenme alışkanlıklarından kişisel ilgi alanlarına kadar her türlü verinin kimin eline geçtiği ve nasıl kullanıldığı sorusunun şeffaf bir şekilde yanıtlanması gerektiğini vurgulayan Çınar, "Eğitimde etik sınırlar ve şeffaf kullanım kültürünü bizler, yani eğitimciler ve politika yapıcılar oluşturacağız. Bu bilinci gelecek nesillere aktarmak zorundayız. Verilerimizi paylaşırken bunun nereye gittiğini bilmek en temel hakkımız," diyerek sorumlu kullanımın önemine dikkat çekiyor.
Yabancı dil öğretmenliği bitecek mi? Tartışmalara son nokta
Yapay zekanın anlık çeviri yeteneklerinin gelişmesiyle birlikte en çok tartışılan konulardan biri de yabancı dil öğretmenliğinin geleceği. "Yabancı dil öğretmenliği bitecek" şeklindeki yorumları "aceleci" olarak niteleyen Çınar, bu tartışmaya önemli bir perspektif getiriyor. Çınar'a göre, eğer dil sadece iki farklı dili konuşan insan arasında bir iletişim aracı olarak görülüyorsa, bu ihtiyaç teknolojiyle azalabilir. Ancak dil, bundan çok daha fazlasıdır. "Dil, ait olduğu toplumun kültürünü, yaşayışını, esprilerini taşıyan canlı bir unsurdur. İnsan sosyal bir varlık olduğu ve başka kültürleri anlama ihtiyacı duyduğu sürece, dil öğrenme ihtiyacı da devam edecektir," diyen Çınar, yapay zeka çeviri araçlarının henüz bir insanın sağlayabileceği kültürel etkileşimin ve derinliğin yerini alamayacağını vurguluyor. Bu nedenle, dil eğitiminin şekli değişse de insana olan ihtiyacın ortadan kalkmayacağı öngörülüyor.




