Yükseköğretim Kurumları Sınavı'nın (2025-YKS) sonuçlarının ilanıyla birlikte milyonlarca genç için hayatlarının en kritik dönemeçlerinden biri olan tercih maratonu resmen başladı. Hayallerindeki mesleğe ve üniversiteye kavuşmak için gün sayan adaylar ve aileleri, bir yandan başarı sıralamalarını ve puanlarını en doğru şekilde değerlendirmeye çalışırken, diğer yandan özel üniversitelerden peş peşe gelen zam haberleriyle sarsıldı.

1-13 Ağustos tarihleri arasında yapılacak olan tercihler öncesinde, vakıf üniversitelerinin 2025-2026 akademik yılı için belirlediği yeni eğitim ücretleri, adeta bir "soğuk duş" etkisi yarattı. Geçen yıla oranla yüzde 45 ile yüzde 80 arasında değişen rekor oranlardaki zamlar, yükseköğretimin artık orta sınıf aileler için bile ulaşılması zor bir lüks haline gelip gelmediği sorusunu gündeme getirdi. Artan hayat pahalılığı ve yüksek enflasyonla boğuşan aileler, çocuklarının geleceği için yapacakları bu devasa harcamanın altından nasıl kalkacaklarını kara kara düşünmeye başladı.

Vakıf üniversitelerinde rekor zam dalgası: Bir yıllık eğitim 500 bin liraya dayandı!
Vakıf üniversitelerinde rekor zam dalgası: Bir yıllık eğitim 500 bin liraya dayandı!
İçeriği Görüntüle

Milyonluk etiketler: Hangi üniversite ne kadar oldu?

Bu yılki ücretlendirmelerde özellikle Türkiye'nin önde gelen vakıf üniversitelerinin belirlediği rakamlar dikkat çekiyor. Yıllık ücretler, birçok ailenin toplam gelirini aşan, bir ev veya lüks bir araba parasına denk gelen seviyelere ulaştı.

  • Koç Üniversitesi'nde Yüzde 48'lik Artış: Geçen yıl 1 milyon 75 bin TL olan Tıp Fakültesi dışındaki programlarının ücretini, bu yıl yaklaşık yüzde 48'lik bir zam ile 1 milyon 590 bin TL'ye çıkardı. Yabancı Dil Hazırlık Programı da aynı ücrete tabi tutuldu.

  • Sabancı Üniversitesi Sınırı Aştı: Yeni girişli tüm lisans programları için tek fiyat belirleyen Sabancı Üniversitesi, geçen yıl 1 milyon 100 bin TL olan ücretini yüzde 45'lik bir artışla 1 milyon 595 bin TL olarak duyurdu.

  • Bilkent Üniversitesi de Zam Kervanında: Ankara'nın köklü vakıf üniversitelerinden Bilkent Üniversitesi, tüm bölümleri için geçerli olan eğitim ücretini geçen yılki 620 bin TL'den, yüzde 53'lük bir zam yaparak 950 bin TL'ye yükseltti.

  • TOBB ETÜ'de Fiyatlar Yükseldi: TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi ise tıp fakültesi hariç bölümler için yıllık ücretini geçen yılki 600 bin TL'den yüzde 55 artışla 930 bin TL'ye çıkardı. Tıp fakültesinin yeni ücreti ise 840 bin TL'den 1 milyon 302 bin TL'ye fırladı.

Bu rakamlar, sadece birkaç örnek olmasına rağmen, vakıf üniversitelerindeki genel fiyat artış trendinin ne kadar yüksek olduğunu ve eğitimin maliyetinin nasıl katlanarak arttığını net bir şekilde ortaya koyuyor.

Peşin başka, taksit başka: Ödeme planlarındaki gizli maliyet

Ailelerin bütçesini zorlayan tek unsur, açıklanan yüksek eğitim ücretleri değil. Asıl can yakıcı detaylardan biri de, ödeme planlarında ortaya çıkıyor. Üniversitelerin büyük bir kısmı, peşin ödeme yapanlara farklı, taksitli ödeme seçeneğini kullananlara ise farklı ve daha yüksek bir tarife uyguluyor. Bu durum, taksit seçeneğini bir kolaylıktan çok, ek bir maliyet kalemine dönüştürüyor.

Örneğin, Koç Üniversitesi, yıllık ücreti peşin ödeyenler için bahar dönemi ücretini de güz dönemi gibi sabit tutacağını, ancak taksitli ödemeyi seçenler için sadece güz dönemi ücretinin 882 bin 450 TL olacağını belirtti. Sabancı Üniversitesi de taksitli ödemelerde, bahar dönemi ücretine son 6 aylık enflasyon oranı kadar artış yapılacağını duyurdu. Yani, taksitle ödeme yapan bir aile, yılın ikinci yarısında ne kadar bir ek yükle karşılaşacağını bugünden kestiremiyor.

Benzer bir uygulama Özyeğin Üniversitesi'nde de mevcut. Dönemlik ücreti 692 bin 500 TL olan bir bölümün ücreti, iki taksit halinde ödendiğinde bahar dönemi ücreti 796 bin 375 liraya yükseliyor. Bilkent Üniversitesi de iki taksitte ödeme yapılması halinde, ikinci taksite 6 aylık enflasyon farkının yansıtılacağını açıkladı. Bu durum, zaten yüksek olan ücretlerin, taksitlendirme ve enflasyon farkı gibi ek unsurlarla daha da erişilmez hale geldiğini gösteriyor.

Fakülteye göre değişen tarifeler: Tıp ve hukuk zirvede

Bazı özel üniversiteler ise tüm bölümler için tek fiyat uygulamak yerine, fakültelerin popülerliğine ve talep düzeyine göre farklı ücretler belirliyor. Bu modelde, Tıp, Diş Hekimliği, Hukuk ve Psikoloji gibi popülerliği yüksek ve istihdam olanakları daha parlak görülen bölümler, en yüksek fiyat etiketlerine sahip oluyor.

  • Başkent Üniversitesi'nde Rekor Zam: Ankara merkezli Başkent Üniversitesi, bu modelin en çarpıcı örneğini sergiledi. Tıp ve Diş Hekimliği fakültelerinin ücretlerine tam yüzde 80 oranında zam yaparak, yeni ücreti 1 milyon 480 bin TL'ye çıkardı. Eczacılık fakültesinin ücreti ise yüzde 69 artışla 1 milyon 200 bin TL oldu.

  • Bilgi Üniversitesi de Fiyatları Uçurdu: İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde en pahalı fakülte, Psikoloji bölümünün de içinde yer aldığı Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi oldu. Geçen yıl 745 bin TL olan fakültenin ücreti, bu yıl yüzde 68 zamla 1 milyon 250 bin TL olarak belirlendi. İletişim, İşletme ve Mimarlık gibi diğer popüler fakültelerin ücretleri ise yüzde 70 artışla 1 milyon 190 bin TL'ye ulaştı.

  • TED Üniversitesi'nde Durum Farklı Değil: TED Üniversitesi de fakülte bazında fiyatlarını güncelledi. Psikoloji ve İngiliz Dili Edebiyatı bölümlerinin ücreti 600 bin TL'den 920 bin TL'ye, Mühendislik programlarının ücreti de benzer şekilde 600 bin TL'den 920 bin TL'ye yükseltildi.

Bu tablo, özellikle belirli meslekleri hedefleyen öğrencilerin, hayallerine ulaşmak için sadece akademik başarıya değil, aynı zamanda devasa bir finansal güce de sahip olmaları gerektiğini acı bir şekilde ortaya koyuyor.

Eğitim mi, ticari işletme mi? Kalite ve ücret dengesi sorgulanıyor

Vakıf üniversitelerinin, kuruluş felsefeleri gereği "kâr amacı gütmeyen" kurumlar olması gerekirken, her yıl açıklanan bu fahiş zam oranları, "Eğitim mi, ticari işletme mi?" tartışmasını yeniden alevlendiriyor. Eğitim uzmanları ve veliler, bu ücretlerin karşılığında sunulan eğitimin kalitesini, kampüs olanaklarını ve mezuniyet sonrası istihdam oranlarını sorguluyor.

Bu yüksek ücretlerin, Türkiye'de eğitimde fırsat eşitliğini ortadan kaldırdığı ve sosyal moviliteyi engellediği yönündeki eleştiriler de giderek artıyor. Başarılı ancak maddi durumu yetersiz olan öğrencilerin bu üniversitelere girebilmesinin tek yolu, son derece rekabetçi olan burs programlarından faydalanabilmek. Ancak, tam burslu kontenjanların sınırlı olması, pek çok parlak gencin bu okulların kapısından bile girememesine neden oluyor.

Milyonlarca ailenin tercih listelerini hazırladığı bu kritik günlerde, açıklanan bu rakamlar, Türkiye'de yükseköğretimin geleceği, sosyal adalet ve ülkenin beyin gücünün nasıl şekilleneceği konusunda ciddi ve derin bir muhasebe yapılması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor

Kaynak: HABER MERKEZİ