Haber/ DİDAR DEMİRCİ

Zirvede Türkiye'nin suyla ilgili sorunları, bu sorunların çözümleri, su yönetimi ile ilgili uygulamalar ve politikalar tartışılıyor.

Su yönetimine yönelik başlıkların ele alınacağı "Kentlerde Sürdürülebilir Su Politikaları Zirvesi'ne mazereti nedeniyle Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek katılamadı. Diğer yandan zirveye Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfi Savaş, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün ve Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak’ın yanı sıra Ardahan Belediye Başkanı Faruk Demir, Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Kırklareli Belediye Başkanı Mehmet Siyam Kesimoğlu ve Sinop Belediye Başkanı Barış Ayhan katıldı. Ayrıca İzmir’deki ilçe belediye başkanları, İYİ Parti İzmir temsilcileri, bilim insanları ve demokratik kitle örgütlerinin temsilcileriyle ilgili meslek odalarının temsilcileri katıldı. Zirvenin ilk gününde açılış konuşmalarının ardından Büyükşehir Belediye Başkanları su yönetimine ilişkin bir manifesto açıkladı.

Havzalardaki su miktarı büyükşehirleri etkiliyor

Zirvenin açılış konuşmasını sırasıyla, İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışması Alim Murathan, İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclis Başkan Vekili Mustafa Özuslu yaptı. Öte yandan Almanya Bonn Belediye Başkanı Katja Dörner, ICLEI Genel Sekreteri Gino Van Begin, UN- HABITAT Genel Sekreteri Maimunah Mohd Sharif ‘in zirveye özel ilettiği video mesajlar yayınlandı. Konuya ilişkin 1993 yılından bu güne Birleşmiş Milletlerin 22 Mart gününü suyun önemine ve doğru kullanımına dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak için kutladığını açıklayan Murathan, dünyada sağlık içme suyuna ulaşma oranına ve nüfus artışına dikkat çekti. Murathan, “Dünyada 2.2 milyar insan sağlıklı içme suyuna ulaşamıyor. Her 3 kişiden biri de içme suyuna ulaşamıyor. Bu da zamanla 18 yaş altı yaklaşık 600 milyon çocuğun su kıtlığı yaşayacağı anlamına geliyor. Önümüzdeki 20 yıl içerisinde önemli su eksilmeleri ile karşı karşıya kalacağız. Nüfus artışının ve kuraklıkla Türkiye’de 2030 yılına gelindiğinde bugün ortalama 1400 metreküp kişi başına düşen su miktarı da dünya ortalamasının çok çok altına düşecek” açıklamasını yaptı. Sayısal verilerle su kaynaklarının tüketimi konusuna dikkat çeken Murathan, büyükşehirlerin önemli orandaki su tüketiminin, tarımsal ovalarda ve diğer su havzalarındaki su miktarına bağlı olduğunu dile getirdi. Murathan, “Küçük menderes ovasında 800 milyon metreküp çekilen su, İzmir kentinin içme suyunu tehdit edebiliyor. Suyun güvenliği, suyun geleceğini tartışmak için bu kentlerde bu zirveyi düzenledik. Başka bir su politikası, başka bir su yönetimi mümkün diyorsanız bunu uygulamada da ortaya koymalısınız” sözlerine yer verdi.

Suyun yönetimi yaşamsal olduğu kadar politiktir

Murathan’ın konuşmalarının ardından zirvenin açılış konuşmasında önemli mesajlar veren Özuslu, özetle şunları dile getirdi:

“2019 yılında Mart’ın sonu bahar diyerek başladığımız, umudu yerelde yeşertme ve örgütleme öykümüze yine bir mart sonu İzmir’de küresel çapta önem taşıyan bir konuda bir araya gelip ivme kazandırmaya devam ediyoruz. Bu zirve, 2 açıdan büyük önem taşıyor. İlk 11 büyükşehir belediyesinin başka bir su yönetimi mümkün diyerek elini taşın altına koyup, sürdürülebilirlik teması üzerinden ele almasıdır. Bu girişim Türkiye’ye örnek olacak bir vizyon için birlikte dayanışma göstererek sorunlarımızı değerlendirme bakımından son derece mühimdir. Bu yaklaşım Türkiye’nin bugünü yarını için mihenk taşı niteliğindedir. Küresel ısıma iklim krizi kuraklık gibi çözümün yalnızca sürdürülebilir kalkınma gündeminin takip edilmesiyle mümkündür. Su tüm yaşam formaları için ne ise demokrasi de ülkemiz için odur. Bugünkü buluşmamız demokrasimize de can suyu verecektir. Su bizler için ne ifade ediyor, en temel müştereğimiz, yaşamın kaynağıdır. Kadim zamanlardan bu güne, yaşamın ticaretin kaynağıdır. En vazgeçilmez yaşam kaynağıdır. Ülkeleri kağıt üzerinde birbirinden ayıran doğal bir sınırdır. Su dünya barışının teminatıdır. Su tam da politikanın konusudur. Su güvenliği meselesi küresel siyasi meselenin en önceliğidir. Tüm dünyada suya olan talebin yüzde 55 oranında artacağını ve hatta mevcut çatışma eksenlerini etkileyecek bir potansiyel taşıyacağını bizlere gösteriyor. Suyun yönetimi yaşamsal olduğu kadar politiktir. Tatlı su kaynakları kurumaya yüz tuttu. Deniz seviyesi yükseldi. Patlayan nüfus artışı ve küresel politikalar nedeniyle doğal kaynaklarımız giderek tükeniyor. Tüm bu olumsuzluklar Kovid 19 pandemisiyle daha da muğlaklaşıyor, derinleşiyor. Sanırım yaşadığımız dünyaya ilişkin bir felaket senaryosu yazılması istense daha iç karartıcı bir senaryoyu yazamazdık sanırım. Bizler önümüzdeki 2 gün boyunca başka bir su yönetimi mümkün diyerek bu ilham ışığında hareket edeceğiz.”

Açılış konuşmalarının ardından ilk oturumda Prof. Dr. Hasan Yazıcıgil’in başkanlığında, “İklim Değişiklikleri: Kuraklık, taşkın, su ve yaşam için ekosistemlerde değişimler ve Suyumuzun geleceğini, su havzalarını koruyarak sağlayabiliriz” başlıkları altında konferans düzenlendi.

Etkinliğin ikinci gününde ise 17 farklı konu başlığı ile 11 büyükşehir belediyesinin su ile ilgili uzmanlarının, bilim insanlarının, meslek örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin, sektörel su kullanıcılarının, su endüstrisinde yer alan kurumların ve çevre örgütlerinin katılacağı yuvarlak masa toplantıları yapılacak.