Türkiye ekonomisinin ve vatandaşın cebinin en önemli göstergelerinden biri olan tarımsal üretim maliyetleri, 2025 yılının Ağustos ayında karmaşık bir tablo çizdi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi (Tarım-ÜFE) verileri, yıllık bazda yaşanan devasa artışın endişe verici boyutlara ulaştığını gözler önüne serdi. 2024 yılının aynı ayına göre üretici fiyatlarında tam yüzde 41,55'lik bir artış yaşanması, tarladan sofraya uzanan zincirdeki maliyet baskısının ne denli yüksek olduğunu kanıtladı. Bu oran, son on iki aylık ortalamalara bakıldığında yüzde 36,68'lik bir artışla paralellik göstererek, enflasyonist baskının genele yayıldığını ve kalıcı hale gelmeye başladığını gösteriyor. Ancak madalyonun diğer yüzünde, Ağustos ayında bir önceki aya göre endekste yüzde 3,45'lik bir gerileme yaşanması, kısa vadeli bir rahatlama olarak yorumlansa da, genel tabloyu değiştirmeye yetmedi. Yılın başından, yani 2024 Aralık ayından bu yana kaydedilen yüzde 21,83'lük artış, yılın ilk sekiz ayında bile üretici maliyetlerinin ne kadar hızlı tırmandığının net bir kanıtı niteliğinde.

Üretici fiyatlarında yıllık rekor, aylık sürpriz düşüş

TÜİK'in açıkladığı Ağustos 2025 Tarım-ÜFE verileri, tarım sektöründeki fiyatlama davranışlarına dair derinlemesine bir bakış açısı sunuyor. Endeksin en dikkat çekici yanı, yıllık ve aylık veriler arasındaki makasın açılması oldu. Yıllık artış yüzde 41,55 gibi son yılların en yüksek seviyelerinden birine ulaşarak gıda enflasyonu konusundaki endişeleri körüklerken, aylık bazda yaşanan yüzde 3,45'lik sürpriz aylık azalış, mevsimsel etkilerin ve hasat dönemlerinin fiyatlar üzerindeki gücünü ortaya koydu. Bu düşüş, özellikle yaz aylarında bollaşan bazı ürünlerin arzının artmasıyla açıklanabilir. Ancak bu durum, genel maliyet artış trendini tersine çevirmekten çok uzak. Nitekim on iki aylık ortalamalara göre yüzde 36,68'lik artış, sorunun bir veya iki aylık bir dalgalanmadan ibaret olmadığını, yapısal bir maliyet artışı problemiyle karşı karşıya olunduğunu gösteriyor. Üreticinin maliyetindeki bu artışların, önümüzdeki sonbahar ve kış aylarında gecikmeli olarak tüketici fiyatlarına, yani market ve pazar etiketlerine yansıması kaçınılmaz görünüyor. Bu durum, özellikle dar ve sabit gelirli vatandaşların gıda harcamalarında daha da zorlanacağı bir döneme girildiğinin habercisi.

Sektörler mercek altında: balıkçılık coştu, tarla ve orman duruldu

Ağustos ayı verileri, tarım sektörünün alt dallarında farklı dinamiklerin işlediğini gösterdi. Denizlerde av yasağının sona ermesi ve balık bolluğunun yaşanmasıyla birlikte balıkçılık sektörü pozitif ayrıştı. Balık ve diğer balıkçılık ürünleri, su ürünleri ve destekleyici hizmetler grubunda aylık yüzde 2,67'lik bir fiyat artışı yaşandı. Bu artış, sektörün genelindeki düşüş eğiliminin aksine, deniz ürünlerine olan talebin ve mevsimsel dinamiklerin bir yansıması olarak okunabilir. Yıllık bazda bu sektördeki artışın yüzde 55,96 gibi astronomik bir seviyede olması ise balık fiyatlarının bir yıl içinde ne kadar pahalılaştığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Diğer yandan, tarımın ana gövdesini oluşturan tarım ve avcılık ürünleri ve ilgili hizmetler sektöründe aylık yüzde 3,72'lik bir düşüş gözlemlendi. Benzer şekilde, ormancılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde de yüzde 1,50'lik bir gerileme kaydedildi. Bu düşüşler, genel endeksteki aylık gerilemenin ana kaynağını oluşturdu. Ancak bu sektörlerdeki yıllık artışlar sırasıyla yüzde 41,07 ve yüzde 41,56 olarak gerçekleşerek, ana trendin hala güçlü bir şekilde yukarı yönlü olduğunu teyit etti.

Meyve sepetinde şok dalgası: Bir ayda yüzde 131 zam

Ağustos ayının en sarsıcı verisi şüphesiz meyve grubundan geldi. Tropikal ve subtropikal meyveler kategorisinde, sadece bir ay içinde yüzde 131,48'lik akıl almaz bir fiyat artışı yaşandı. Bu, muz, kivi, avokado, ananas gibi genellikle ithalata dayalı olan ürünlerin fiyatlarının bir anda ikiye katlanmasından daha fazla arttığı anlamına geliyor. Döviz kurundaki dalgalanmaların ve ithalat maliyetlerindeki artışın bu fahiş zamda başrol oynadığı tahmin ediliyor. Bu durum, tüketicinin meyve sepetinin maliyetini adeta bir şok dalgasıyla vurdu. Öte yandan, meyve grubundaki bir diğer önemli kategori olan yumuşak çekirdekli meyveler ve sert çekirdekli meyveler (elma, armut, şeftali, kayısı, kiraz gibi) ise tamamen zıt bir tablo sergiledi. Bu grupta yıllık bazda yüzde 147,08 ile tüm alt gruplar içinde en yüksek artış rekoru kırılırken, aylık bazda ise yüzde 24,79 ile en sert düşüşlerden biri yaşandı. Bu çelişkili tablo, bu meyvelerin hasat döneminin Ağustos ayına denk gelmesiyle açıklanıyor. Yıl içindeki fahiş fiyatlar, hasatla birlikte arzın bollaşması sonucu Ağustos ayında geçici olarak gerilemiş oldu. Ancak yıllık rekor artış, bu ürünlerin önümüzdeki kış aylarında yine cep yakacağının habercisi. Üzüm fiyatları da aylık yüzde 20,85'lik düşüşle dikkat çekerken, yıllıkta yüzde 51,25'lik artışını korudu.

Kazdağları nefes aldı: İki maden projesine yargıdan 'dur' kararı
Kazdağları nefes aldı: İki maden projesine yargıdan 'dur' kararı
İçeriği Görüntüle

Et ve süt ürünlerinde artış sürüyor, sofranın maliyeti kabarıyor

Tüketicinin protein kaynakları olan et ve süt ürünlerinde ise fiyat artışları hız kesmeden devam ediyor. Canlı hayvanlar ve hayvansal ürünler ana grubunda aylık yüzde 1,68, yıllık ise yüzde 23,72'lik bir artış kaydedildi. Bu ana grup içindeki en endişe verici artışlardan biri, kahvaltıların vazgeçilmezi olan yumurtalar ve tavuk etini içeren canlı kümes hayvanları ve yumurtalar grubunda yaşandı. Bu kalemde yıllık artış yüzde 70,58 gibi devasa bir orana ulaşırken, aylık artış ise yüzde 6,51 oldu. Bu veriler, yumurta ve tavuk eti fiyatlarındaki tırmanışın süreceğini gösteriyor. Kırmızı et ve süt fiyatlarını doğrudan etkileyen hayvan gruplarında da durum farklı değil. Süt sığırları ve bunlardan elde edilen işlenmemiş sütte yıllık artış yüzde 17 olurken, küçükbaş hayvanlar ve sütlerinde bu oran yüzde 23,89'a ulaştı. Besi için yetiştirilen diğer sığırların fiyatı ise bir yılda yüzde 24,64 arttı. Yem maliyetlerindeki artışla doğrudan ilişkili olan bu rakamlar, kasap ve market reyonlarındaki etiketlerin neden sürekli yukarı yönlü hareket ettiğini net bir şekilde açıklıyor. Artan maliyetler, hem üreticiyi hem de tüketiciyi zor durumda bırakmaya devam ediyor.

Tahıl ambarında durum ne?

Ekmeğin, makarnanın ve temel gıda maddelerinin ham maddesi olan tahıllar grubundaki fiyat hareketleri, tüm gıda enflasyonunu etkileme potansiyeli taşıyor. Ağustos verilerine göre pirinç hariç tahıllar, baklagiller ve yağlı tohumlar grubunda yıllık yüzde 40,52'lik ciddi bir artış yaşandı. Aylık bazda ise bu gruptaki yüzde 2,23'lük artış, yeni hasat dönemine rağmen fiyatların gevşemediğini gösteriyor. Sofraların bir diğer önemli kalemi olan çeltik (paddy rice) ise aylık yüzde 5,08'lik artışla dikkat çekti. Çeltikteki yıllık artış ise yüzde 29,99 oldu. Bu veriler, pirinç fiyatlarında yeni zamların kapıda olabileceğinin sinyalini veriyor. Yaz aylarının gelmesiyle tezgahlarda bollaşan sebze ve kavun-karpuz gibi ürünlerde ise beklendiği gibi aylık bir düşüş yaşandı. Sebze ve kavun-karpuz, kök ve yumrular grubunda aylık yüzde 5,12'lik bir gerileme olsa da, bu gruptaki yıllık artışın yüzde 15,79 olması, bir önceki yıla göre sebze fiyatlarının hala ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor. Mevsimselliğin getirdiği bu geçici rahatlama, sonbaharla birlikte yerini yeniden fiyat artışlarına bırakabilir.

Yıllık bazda şampiyon ve kaybedenler

Ağustos 2025 verileri, bir yıllık periyotta üretici fiyatları en çok artan ve düşen ürün gruplarını da netleştirdi. Yıllık artışın şampiyonu, yüzde 147,08'lik rekor artışla "yumuşak çekirdekli meyveler ve sert çekirdekli meyveler" oldu. Bu, elma, armut, şeftali, kiraz gibi temel meyvelerin üretici fiyatlarının bir yılda neredeyse 2,5 katına çıktığı anlamına geliyor. İkinci sırada yüzde 73,47'lik artışla "tropikal ve subtropikal meyveler", üçüncü sırada ise yüzde 70,58 ile "canlı kümes hayvanları ve yumurtalar" yer aldı. Bu üç grup, gıda enflasyonunun lokomotifi konumunda. Listenin diğer ucunda ise ilginç bir veri bulunuyor. Yıllık bazda fiyatı düşen tek alt grup, yüzde 9,07'lik gerilemeyle "yağlı meyveler" oldu. Zeytin gibi ürünleri içeren bu kategorideki düşüş, muhtemelen geçen yılki rekoltenin yüksek olması ve zeytinyağı üretimindeki arz fazlasıyla ilişkilendiriliyor. Ancak bu tekil düşüş, tarım genelindeki büyük fiyat artışı tablosunu değiştirmeye yetmiyor. Açıklanan bu verilerin ardından gözler, 14 Ekim 2025'te yayımlanacak olan Eylül ayı Tarım-ÜFE verilerine çevrildi.

Kaynak: HABER MERKEZİ