Basit bir toplama-çıkarma işleminin öğretilmesi amaçlanan bir soruda, görsel materyal olarak 5, 10, 20 ve 50 liralık banknotlar kullanılmıştı. Ancak banknotların üzerinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığının ve egemenliğinin simgesi olan kurucu lider Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün portresinin bulunması gereken yer, bariz bir şekilde flulaştırılmış, yani sansürlenmişti. Bu kasıtlı müdahale, fotoğrafın bir sosyal medya platformunda paylaşılmasıyla birlikte saniyeler içinde yayıldı. Görüntü, bir çığ gibi büyüyerek on binlerce, ardından yüz binlerce kullanıcıya ulaştı. İlk başta bir montaj veya yanlış anlama olabileceğini düşünenler dahi, görselin farklı açılardan çekilmiş yeni fotoğraflarla doğrulanması üzerine büyük bir öfke ve hayal kırıklığı yaşadı. Bu olay, basit bir baskı hatasının çok ötesinde, ülkenin kurucu değerlerine ve ulusal kimliğine yönelik bilinçli bir saldırı olarak yorumlandı.

Tepkiler çığ gibi: 'Kalbimizden silemezsiniz!'

Skandal görselin yayılmasıyla birlikte sosyal medya adeta bir tepki seline sahne oldu. Vatandaşlar, siyasi görüş farkı gözetmeksizin, bu saygısızlık karşısında tek yürek oldu. "#YayıneviKapatılsın" ve "#AtatürkeSansür" gibi etiketler, kısa sürede Türkiye gündeminin zirvesine oturdu. Yapılan on binlerce yorumda öfke, üzüntü ve isyan hakimdi. Bir kullanıcı, "Ne kadar kapatsanız da, ne kadar flulaştırsanız da kalbimizden ve beynimizden silemeyeceğinizi hala öğrenemediniz mi?" diyerek duygulara tercüman olurken, bir başka vatandaş, "Ulu Önder Atatürk'ün fotoğrafı sizi neden bu kadar rahatsız ediyor? Çocuklarımıza matematiği öğretirken bile bu nefreti kusmak zorunda mısınız?" sözleriyle tepkisini dile getirdi. Yorumlar arasında en çok öne çıkan talep ise kitabın derhal toplatılması ve sorumlu yayınevi hakkında en ağır idari ve hukuki yaptırımların uygulanması yönündeydi. Çok sayıda kullanıcı, Milli Eğitim Bakanlığı'nı (MEB) ve CİMER'i etiketleyerek yetkilileri acilen göreve çağırdı.

Hedef neden çocuklar ve eğitim sistemi?

Bu skandalın kamu vicdanında bu denli derin bir yara açmasının temel nedeni, olayın bir eğitim materyali üzerinden, yani doğrudan çocuklar hedef alınarak gerçekleştirilmiş olmasıdır. Eğitimciler ve sosyologlar, bu tür bir eylemin masum bir sansür olarak görülemeyeceğini, aksine geleceğin teminatı olan çocukların zihinlerinde kurucu liderin ve cumhuriyet değerlerinin önemsizleştirilmesine yönelik planlı bir girişim olduğunu vurguluyor. Bir çocuğun, ülkesinin parasının üzerindeki en önemli simgeyi, kurucusunun portresini sansürlenmiş olarak görmesinin, o simgeye ve temsil ettiği değerlere karşı bir yabancılaşma yaratma riski taşıdığı belirtiliyor. Bu durum, eğitim sisteminin milli ve manevi değerleri yeni nesillere aktarma misyonuna da doğrudan bir saldırı niteliği taşıyor. Uzmanlar, bu olayın münferit bir hadise olup olmadığının, piyasadaki diğer ders ve yardımcı kaynak kitaplarının da bu gözle incelenmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Bir portreden daha fazlası: Banknotlardaki Atatürk'ün anlamı

Türk Lirası üzerindeki Atatürk portresi, sadece bir görselden ibaret değildir. O portre, bir ulusun bağımsızlık mücadelesini, küllerinden yeniden doğuşunu, laik ve demokratik cumhuriyetin kuruluşunu simgeler. 1925 yılında basılan ilk kağıt paralardan itibaren, zaman zaman değişen tasarımlara rağmen Atatürk'ün imgesi, devletin sürekliliğinin ve ulusal egemenliğin en somut sembollerinden biri olmuştur. Banknot üzerindeki Atatürk, ekonomik bağımsızlığın, milli paranın itibarının ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurumsal kimliğinin bir güvencesidir. Dolayısıyla, bu portreye yapılan herhangi bir müdahale veya saygısızlık, doğrudan Türkiye Cumhuriyeti'nin kendisine ve temel değerlerine yapılmış bir saldırı olarak kabul edilir. Bu sansürün, tam da bu sembolik anlamı nedeniyle kasıtlı olarak yapıldığı ve sıradan bir grafik tasarım hatası olamayacağı yönündeki görüşler ağırlık kazanıyor.

Bakan Yumaklı’dan orman yangınları için uyarı
Bakan Yumaklı’dan orman yangınları için uyarı
İçeriği Görüntüle

Gözler milli eğitim bakanlığı'nda: Hukuki süreç başlayacak mı?

Kamuoyunda yükselen büyük tepki dalgasının ardından, şimdi tüm gözler Milli Eğitim Bakanlığı'na (MEB) ve adli makamlara çevrilmiş durumda. Bakanlığın, söz konusu yayınevi hakkında bir inceleme ve soruşturma başlatması, kitabın okullarda ve piyasada kullanımına ilişkin bir tedbir kararı alması bekleniyor. Hukukçular ise olayın hukuki boyutuna dikkat çekiyor. 5816 sayılı "Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun", Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimselere bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörüyor. Bir görselin sansürlenmesinin bu kanun kapsamında "hakaret" suçunu oluşturup oluşturmayacağı, savcılık tarafından yapılacak değerlendirme sonucunda netleşecek. Ancak eylemin kamusal alanda ve milyonlarca çocuğu etkileyecek bir eğitim materyali üzerinde gerçekleştirilmiş olması, olayın ciddiyetini artırıyor. Sorumlu yayınevinin sahipleri ve görseli hazırlayanlar hakkında re'sen bir soruşturma açılıp açılmayacağı merakla bekleniyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ