İnsanlık, tüm teknolojik ilerlemesine ve bilgi birikimine rağmen, doğanın muazzam gücü karşısında ne kadar kırılgan olduğunu her defasında acı bir tecrübeyle hatırlıyor. Bu tecrübelerin en yıkıcısı ve en ani olanı ise hiç şüphesiz depremler. Son yüzyıl, gezegenimizin farklı noktalarında meydana gelen ve her biri ardında milyonlarca mağdur, yüz binlerce can kaybı ve trilyonlarca dolarlık maddi hasar bırakan büyük sarsıntılara sahne oldu. Bu büyük depremler, sadece meydana geldikleri ülkelerin değil, tüm dünyanın kaderini etkiledi; bilimden siyasete, mimariden toplumsal psikolojiye kadar her alanda derin izler bıraktı.
Bu felaketler, bir yandan insanlığın çaresizliğini gözler önüne sererken, diğer yandan da olağanüstü bir dayanışma ve yeniden ayağa kalkma ruhunu ateşledi. Her bir deprem, acı dolu bir son olduğu kadar, geleceğe dair alınması gereken derslerle dolu bir başlangıçtı. İşte Şili'den Çin'e, Türkiye'den Haiti'ye, son 100 yılın hafızalara kazınan ve dünyayı sarsan en büyük depremleri.
Asrın felaketi: Türkiye'nin kalbinde açılan derin yara
Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle dünyanın en aktif deprem kuşaklarından birinde yer alıyor ve bu gerçeği tarih boyunca defalarca yaşadı. Ancak son yüzyılın en büyük acılarından biri, 6 Şubat 2023'te yaşandı. Merkez üssü Kahramanmaraş olan ve art arda gelen 7,8 ve 7,5 büyüklüğündeki iki büyük deprem, sadece bir şehri değil, tam 11 ili kapsayan devasa bir coğrafyayı yerle bir etti. Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa'yı vuran bu "asrın felaketi", resmi rakamlara göre en az 53 bin 537 kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Yüz binlerce bina yıkıldı veya ağır hasar aldı, milyonlarca insan evsiz kaldı. Bu deprem, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük doğal afeti olarak kayıtlara geçti.
Bu felaketten yıllar önce, 17 Ağustos 1999'da da Türkiye benzer bir kabusu yaşamıştı. Merkez üssü Kocaeli-Gölcük olan 7,4 büyüklüğündeki deprem, özellikle sanayinin kalbi olan Marmara Bölgesi'ni vurmuş, 17 binden fazla can almış ve on binlerce insanı yaralamıştı. Her iki deprem de, Türkiye için birer milat oldu ve deprem gerçeğiyle yaşamanın, yapı güvenliğinin ve kentsel dönüşümün ne kadar hayati olduğunu acı bir şekilde hatırlattı.
Richter ölçeğinin sınırlarını zorlayan mega depremler
Tarih boyunca kaydedilen en büyük depremler, sadece can kayıplarıyla değil, aynı zamanda yerkabuğunu sarsan inanılmaz enerjileriyle de hafızalara kazındı. Bu alanda rekor, 22 Mayıs 1960'ta Şili'de yaşanan 9.5 büyüklüğündeki depreme ait. Dünyada şimdiye kadar ölçülmüş en şiddetli deprem olan bu sarsıntı, devasa bir tsunamiye yol açmış ve yüksekliği 10 metreyi bulan dalgalar, bazı köyleri tamamen haritadan silmişti. Can kaybı tam olarak bilinmese de yaklaşık 2 bin kişinin öldüğü tahmin ediliyor.
Listenin ikinci sırasında ise 26 Aralık 2004'te Hint Okyanusu'nda meydana gelen 9.2 büyüklüğündeki deprem yer alıyor. Bu deprem, modern tarihin en ölümcül tsunamilerinden birini tetikleyerek Endonezya'dan Tayland'a, Hindistan'dan Sri Lanka'ya kadar geniş bir coğrafyada yüz binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Bu felaket, küresel bir dayanışma seferberliğini de beraberinde getirmişti.
Deprem ve tsunami: İkili felaketin acımasız yıkımı
Bazı depremler, sadece yerin sarsılmasıyla değil, ardından gelen dev dalgalarla çok daha büyük bir yıkıma neden oldu. 11 Mart 2011'de Japonya'yı vuran 8.9 büyüklüğündeki deprem, bu ikili felaketin en trajik örneklerinden biridir. Depremin kendisi büyük bir hasara yol açarken, asıl yıkımı tetiklediği devasa tsunami yaptı. Kıyı şeridini vuran dalgalar, şehirleri sular altında bıraktı, 20 binden fazla kişinin hayatını kaybetmesine veya kaybolmasına neden oldu. Bu felaket, aynı zamanda Fukuşima Nükleer Santrali'nde büyük bir sızıntıya yol açarak, 1986'daki Çernobil'den sonraki en büyük nükleer felaketi de tetikledi.
Benzer bir senaryo, 2004 Hint Okyanusu depreminde de yaşanmıştı. Sumatra açıklarında meydana gelen deprem, okyanus tabanını yerinden oynatarak, saatte yüzlerce kilometre hızla ilerleyen dalgalar oluşturdu ve kıyıdaki milyonlarca insanı hazırlıksız yakaladı.
Yüz binlerce can yutan dev sarsıntılar
Bazı depremler, büyüklüklerinden çok, vurdukları bölgelerin nüfus yoğunluğu ve yapı stokunun zayıflığı nedeniyle devasa can kayıplarına yol açtı. 28 Temmuz 1976'da Çin'in Tangshan kentini vuran 7.8 büyüklüğündeki deprem, tarihin en ölümcül sarsıntılarından biri olarak kabul ediliyor. Sanayi kenti Tangshan'ı adeta yerle bir eden deprem, resmi olmayan rakamlara göre 250 binden fazla insanın ölümüne neden oldu.
12 Ocak 2010'da Haiti'nin başkenti Port-au-Prince'i vuran 7.7 büyüklüğündeki deprem de benzer bir trajediye yol açtı. Zaten yoksulluk ve siyasi istikrarsızlıkla boğuşan ülkenin başkentini enkaz yığınına çeviren deprem, yaklaşık 230 bin kişinin hayatını kaybetmesine neden olarak, ülkenin altyapısını tamamen çökertti.
Yıkımın ardından gelen dersler ve insanlığın direnişi
Son yüzyılda yaşanan her büyük deprem, insanlık için acı dolu bir ders oldu. Bu felaketler, bilim insanlarını yer hareketlerini daha iyi anlamaya, mühendisleri daha dayanıklı binalar tasarlamaya ve hükümetleri daha etkili afet yönetim planları oluşturmaya itti. Özellikle Japonya gibi ülkelerin geliştirdiği erken uyarı sistemleri ve katı yapı yönetmelikleri, depremlerin yıkıcı etkilerini azaltmada ne kadar başarılı olunabileceğinin en somut örneklerini sundu.
1985 Meksiko depremi, 1999 Tayvan depremi, 2008 Çin Şiçuan depremi ve 2015 Nepal depremi gibi her büyük sarsıntı, kendi coğrafyasında bir milat oldu ve afet bilincinin gelişmesine katkı sağladı. Bu felaketler, doğanın gücü karşısındaki acizliğimizi hatırlatsa da, aynı zamanda uluslararası dayanışmanın, komşuluk ruhunun ve en zor anlarda bile yeniden başlama azminin de en güçlü kanıtları oldu. Yıkılan her şehrin küllerinden yeniden doğması, insanlığın direnişinin ve hayata tutunma arzusunun en dokunaklı hikayelerini yazdı. Bu acı tecrübeler, gelecekteki felaketlere karşı daha hazırlıklı olmamız gerektiğini ve en önemli yatırımın insan hayatını korumaya yönelik olması gerektiğini bizlere sürekli olarak hatırlatmaya devam ediyor.