Ekranların neşesi, sabah kuşaklarının vazgeçilmez ismi ve Türk müziğinin güçlü seslerinden Seda Sayan, kariyeri boyunca elde ettiği başarılar ve lüks yaşam tarzıyla sık sık gündeme geliyor. Ancak bu ışıltılı dünyanın ardında, büyük bir mücadele ve yoksullukla geçen bir çocukluk yattığı, sanatçının kendi ağzından dökülen kelimelerle ortaya çıktı. Katıldığı bir programda hayatının bilinmeyen yönlerine dair yaptığı samimi itiraf, sosyal medyada ve magazin dünyasında büyük yankı uyandırdı.
Pırıltılı sahnenin ardındaki zorlu yıllar
Seda Sayan, yıllardır sürdürdüğü başarılı kariyeriyle "sıfırdan zirveye" tırmanmanın en somut örneklerinden biri olarak gösteriliyor. Ancak bu zirveye giden yolun ne denli çetin olduğunu, kendi anlattığı bir çocukluk anısıyla gözler önüne serdi. Sanatçı, bugün sahip olduğu imkanların aksine, oldukça mütevazı ve zorlu koşullarda büyüdüğünü belirtti. Bu itiraf, onun halk tarafından neden bu kadar çok sevildiğini ve "halkın içinden biri" olarak görülmesinin sırrını da bir kez daha ortaya koydu.
Annemin temizliği fakirliğimizi gizleyen kalkandı
Sayan, çocukluk yıllarında yaşadıkları maddi imkansızlıklara rağmen, annesinin onurundan ve temizliğinden asla taviz vermediğini vurguladı. O dönemi anlatırken duygulanan usta sanatçı, şu yürek burkan ifadeleri kullandı: "Gecekondu çocuğuyum, gecekonduda büyüdüm. Annem bizi okula o kadar temiz gönderirdi ki... Bunlar temizliği, zenginlik zannediyorlar. Fakir de pis gözüyle bakılıyor. Hayır! Biz çok fakirdik ama annem kurdelamızı takardı, yakamız öyle bir temizdi ki fakir olduğumuza kimseyi inandıramıyorduk." Sayan'ın bu sözleri, onurun ve temizliğin, yoksulluk karşısında nasıl bir kalkan olabildiğini en dokunaklı şekilde anlattı. Annesinin bu dirayetli duruşunun, kendisine hayatı boyunca ilham verdiğini de ima etti.
Gecekondudan saraylara uzanan bir başarı öyküsü
Asıl adı Aysel Gürsaçer olan Seda Sayan, 1962 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Müziğe olan tutkusu onu çok genç yaşlarda sahnelere taşıdı. 1980'li yıllarda müzik dünyasına adım atan Sayan, kendine has yorumu ve güçlü sesiyle kısa sürede dikkatleri üzerine çekti. Ancak şöhretin kapılarını aralamak hiç de kolay olmadı. Gecekonduda başlayan hayat mücadelesi, onu daha da hırslandırdı ve çalışmaya itti. Müzik kariyerindeki başarısını, televizyon dünyasına taşıyarak Türkiye'nin en tanınan ekran yüzlerinden biri haline geldi. Yaptığı sabah programları, reyting rekorları kırarken, "Sabahın Sultanı" lakabıyla anılmaya başlandı. Bu başarı öyküsü, onun sadece bir sanatçı değil, aynı zamanda demir bir iradeye sahip bir iş kadını olduğunu da kanıtladı.