Türkiye ekonomisinin ve milyonlarca vatandaşın bütçesinin en kritik göstergesi olan gıda enflasyonunun öncü sinyali olarak kabul edilen Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi (Tarım-ÜFE), Mayıs 2025'e dair çarpıcı ve bir o kadar da çelişkili bir tabloyu gözler önüne serdi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan verilere göre, çiftçinin ürettiği ürünlerin fiyatlarını yansıtan Tarım-ÜFE, mayıs ayında bir önceki aya göre sadece yüzde 0,23 gibi oldukça sınırlı bir artış gösterdi. Ancak bu sakin görünen tablonun ardında, alt gruplar arasında yaşanan büyük bir fırtına gizli. Tarladan ve seradan bollaşan arzla birlikte sebze fiyatlarında yaşanan tarihi düşüş, bir yandan tüketici için umut ışığı yakarken, diğer yandan meyve ve balık gibi ürünlerdeki çift haneli fiyat artışları, maliyet baskısının ne kadar güçlü olduğunu ortaya koyuyor. Yıllık bazda ise üretici fiyatlarındaki artışın hala yüzde 28,96 gibi yüksek bir seviyede olması, gıda enflasyonuyla mücadelenin ne denli zorlu bir süreç olacağını bir kez daha teyit ediyor.
Sofranın sevinci, tarlanın hüznü: sebzede tarihi düşüş
Mayıs ayı Tarım-ÜFE verilerinin en dikkat çekici ve tüketiciyi en çok sevindirecek detayı, şüphesiz ki taze sebze fiyatlarında yaşandı. Havaların ısınması ve hasat mevsiminin başlamasıyla birlikte, seralardan ve tarlalardan piyasaya bol miktarda ürün girmesi, fiyatlarda keskin bir düşüşü beraberinde getirdi. TÜİK verilerine göre, "sebze ve kavun-karpuz, kök ve yumrular" alt grubunda, üretici fiyatları bir önceki aya göre tam yüzde 14,61 oranında azaldı. Bu, son dönemde görülen en sert aylık düşüşlerden biri olarak kayıtlara geçti.
Bu düşüş, domatesten salatalığa, biberden patlıcana kadar pek çok temel sebze ürününde, çiftçinin satış fiyatının önemli ölçüde gerilediği anlamına geliyor. Bu durumun, önümüzdeki günlerde ve haftalarda market raflarına, pazar tezgahlarına ve manav etiketlerine de yansıması, böylece yüksek gıda fiyatları altında ezilen tüketicinin bir nebze olsun nefes alması bekleniyor. Nitekim, mayıs ayında genel Tarım-ÜFE'nin sadece yüzde 0,23 gibi cüzi bir artış göstermesinin arkasındaki ana neden de, bu sebze grubundaki tarihi düşüş oldu. Ancak, tüketici için iyi haber olan bu gelişme, üretim maliyetleri (gübre, mazot, tohum, ilaç) artmaya devam eden çiftçi için ise bir "hüzün" anlamına geliyor. Bir önceki ay daha yüksek fiyattan sattığı ürününü, bu ay çok daha ucuza satmak zorunda kalan üretici, kârlılık konusunda ciddi bir sınav veriyor.
Meyve fiyatları 'tropikal' fırtınanın etkisinde
Sebze fiyatlarındaki bu olumlu tabloya karşın, madalyonun diğer yüzünde, özellikle meyve ve hayvansal ürünlerdeki fiyat artışları endişe verici bir seyir izliyor. Aylık bazda, elma, armut, zeytin gibi ürünleri içeren "çok yıllık (uzun ömürlü) bitkisel ürünler" grubunda yüzde 9,38'lik keskin bir fiyat artışı yaşandı. Bu durum, sebzedeki düşüşün meyve reyonlarına uğramadığını, aksine fiyatların yukarı yönlü hareketine devam ettiğini gösteriyor.
[image:1]
Yıllık bazda bakıldığında ise meyve fiyatlarındaki tablo daha da çarpıcı. Son bir yılda üretici fiyatlarının en çok arttığı alt grup, yüzde 87,26'lık rekor bir artışla "tropikal ve subtropikal meyveler" (muz, kivi, avokado vb.) oldu. Bu astronomik artış, hem kuraklık gibi iklimsel faktörlerin hem de döviz kurundaki hareketliliğin ithal ürünler üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor. Benzer şekilde, "diğer ağaç ve çalı meyveleri ile sert kabuklu meyveler" (kiraz, çilek, fındık vb.) grubundaki yıllık artış da yüzde 61,75 ile oldukça yüksek bir seviyede. Bu veriler, tüketicinin meyveye ulaşmasının geçen yıla göre çok daha maliyetli hale geldiğini ve gıda enflasyonunun en inatçı kalemlerinden birinin meyve fiyatları olmaya devam edeceğini gösteriyor.
Hayvancılıkta sakin seyir, balıkçılık ve ormancılıkta fiyatlar coştu
Tarımın bir diğer önemli kolu olan hayvancılık sektöründe ise mayıs ayında daha sakin bir seyir izlendi. "Canlı hayvanlar ve hayvansal ürünler" ana grubunda aylık fiyat artışı yüzde 0,59 gibi oldukça sınırlı bir seviyede kaldı. Bu durum, et ve süt ürünlerinde üretici fiyatlarının bir önceki aya göre büyük bir değişiklik göstermediği anlamına geliyor. Ancak bu sakinlik, yıllık bazda kendini yüksek bir artışa bırakıyor. Hayvancılık ürünlerindeki yıllık üretici fiyat artışı, yüzde 21,53 ile hala enflasyonun üzerinde bir seyir izliyor. Özellikle "canlı kümes hayvanları ve yumurtalar" alt grubundaki yıllık yüzde 83,02'lik artış, tavuk eti ve yumurta fiyatlarının neden bu kadar yükseldiğini de açıklıyor.
Mayıs ayının asıl sürprizini ise, ormancılık ve balıkçılık sektörleri yaptı. "Ormancılık ürünleri ve ilgili hizmetler" grubunda aylık bazda yüzde 7,85'lik bir fiyat artışı yaşanırken, "balık ve diğer balıkçılık ürünleri"nde ise yüzde 11,95'lik devasa bir aylık artış kaydedildi. Balıkçılıktaki bu artış, hem av sezonunun sona ermesiyle azalan arzdan hem de yetiştiricilik maliyetlerindeki yükselişten kaynaklanıyor. Bu sektördeki yıllık fiyat artışının da yüzde 56,45 gibi rekor bir seviyede olması, balığın sofralardaki yerini korumasının giderek zorlaştığını gösteriyor.
Üretici fiyatları tüketiciye nasıl yansıyacak?
Peki, tarlada, ahırda ve denizde yaşanan bu fiyat hareketleri, bizim market sepetimize ve mutfak bütçemize nasıl yansıyacak? Unutulmamalıdır ki, Tarım-ÜFE, tüketici gıda enflasyonunun (Gıda-TÜFE) en önemli öncü göstergesidir. Çiftçinin bugün sattığı ürünün fiyatı, lojistik, işleme, paketleme ve perakendeci kârı gibi maliyetler de eklendikten sonra, birkaç hafta veya ay içinde market rafındaki nihai fiyata dönüşür.
Bu açıdan bakıldığında, mayıs ayında sebze üretici fiyatlarında yaşanan yüzde 14'lük düşüş, haziran ve temmuz aylarında tüketiciye olumlu bir yansıma yapma potansiyeli taşıyor. Bu durum, yaz aylarında gıda enflasyonunda mevsimsel bir yavaşlamaya neden olabilir.
Ancak, resmin geneline bakıldığında, iyimser olmak için henüz erken. Yıllık bazda üretici fiyatlarındaki yüzde 28,96'lık artış, gıda enflasyonu üzerindeki maliyet baskısının ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Özellikle meyve, yumurta, balık gibi ürünlerdeki yüksek üretici fiyatları, bu ürünlerin tüketici fiyatlarının da yüksek kalmaya devam edeceğine işaret ediyor. Ekonomi yönetimi, bir yandan tüketici enflasyonunu dizginlemeye çalışırken, diğer yandan da girdi maliyetleri artan ancak ürününü değerinde satmakta zorlanan çiftçinin sorunlarına çözüm bulmak gibi zorlu bir denklemle karşı karşıya. Bu denklem çözülmedikçe, tarladaki fiyat dalgalanmalarının sofralardaki yangını söndürmesi pek mümkün görünmüyor.