Kamuoyunda genellikle basit bir hayvan rahatsızlığı olarak algılansa da, şap hastalığı, aslında hayvancılık sektörünün ekonomik kalbine saplanan bir hançer niteliğindedir. Aphtovirüs adı verilen son derece dirençli bir virüsün neden olduğu bu hastalık, başta sığır, manda, koyun ve keçi olmak üzere tüm çift tırnaklı hayvanları hedef alır. Hastalık, sadece bir hayvanın hastalanmasıyla kalmaz, virüsün yayılma hızı ve kabiliyeti nedeniyle kısa sürede tüm sürüleri, hatta bölgeleri etkisi altına alabilecek bir salgın potansiyeli taşır.

Hastalığın en tipik belirtileri, hayvanlarda aniden yükselen ateşle başlar. Ardından, hayvanın ağız, dil, diş etleri ve tırnak aralarında, içi su dolu kesecikler (aftlar) şeklinde, son derece ağrılı yaralar oluşur. Bu yaralar, hayvanın hayatını adeta bir kabusa çevirir. Ağzındaki yaralar nedeniyle yem yemekte ve su içmekte zorlanan hayvan, hızla kilo kaybeder ve bitkin düşer. Süt veren bir hayvansa, süt verimi bir anda bıçak gibi kesilir. Ayak tırnaklarındaki yaralar ise, hayvana dayanılmaz bir acı vererek topallamasına, hatta yürüyemez hale gelmesine neden olur. Hastalık, özellikle buzağı, kuzu ve oğlak gibi genç hayvanlarda, kalp kasını tutarak (miyokardit) ani ölümlere yol açabilir. Bu nedenle şap hastalığı, sadece bir verim kaybı değil, aynı zamanda ciddi bir can kaybı nedenidir.

Sessiz ve hızlı katil: bulaşma yolları nelerdir?

Şap hastalığını bu denli tehlikeli kılan en önemli özelliği, alevlerin kuru bir ormanda yayılmasına benzer bir hızla bulaşmasıdır. Virüs, hasta bir hayvandan sağlıklı bir hayvana birçok farklı yolla geçebilir ve bu da kontrolünü son derece zorlaştırır.

  • Doğrudan Temas: En yaygın bulaşma yoludur. Hasta bir hayvanın, sağlıklı bir hayvana dokunması, onu yalaması veya aynı kaptan yem yemesi, virüsün kolayca geçmesi için yeterlidir. İşte tam da bu nedenle, binlerce hayvanın bir araya geldiği hayvan pazarları, salgının "süper yayıcı" merkezleri haline gelir.

  • Dolaylı Bulaşma (Gizli Tehlike): Virüsün asıl gücü, dolaylı bulaşma yollarındaki direncinden gelir. Hasta hayvanların salyası, burun akıntısı, sütü, idrarı ve dışkısı, virüsle doludur. Bu salgılarla kirlenmiş olan yemler, sular, altlıklar (saman vb.), virüsü sağlıklı hayvanlara taşır.

  • İnsan ve Araç Faktörü: Hastalığın yayılmasındaki en kritik rollerden birini de insan faktörü oynar. Hasta bir hayvana temas eden bir bakıcının veya veteriner hekimin elbiseleri, çizmeleri, kullandığı ekipmanlar (kova, şırınga vb.), virüsü kilometrelerce ötedeki başka bir çiftliğe taşıyabilir. Benzer şekilde, hayvan nakil araçlarının, kamyonların tekerlekleri veya kasaları, virüs için adeta bir "taksi" görevi görür.

  • Hava Yoluyla Bulaşma: Şap virüsü, uygun nem ve rüzgar koşullarında, hava yoluyla (aerosol) kısa mesafeler arasında da taşınabilir. Bu, özellikle kapalı ve havalandırması yetersiz ahırlarda, hastalığın bir hayvandan diğerine hızla yayılmasına neden olur.

Tüm bu bulaşma yolları bir araya geldiğinde, tek bir hasta hayvanın, kısa sürede nasıl bir ulusal salgını tetikleyebileceği de net bir şekilde anlaşılmaktadır. Bakanlığın, hayvan pazarlarını kapatma kararı, işte bu karmaşık ve hızlı bulaşma zincirini kırmaya yönelik atılmış en önemli adımdır.

30 Haziran Gelinim Mutfakta puan durumu!  Gelinim Mutfakta çeyrek altını kim kazandı?
30 Haziran Gelinim Mutfakta puan durumu! Gelinim Mutfakta çeyrek altını kim kazandı?
İçeriği Görüntüle

En büyük korku: şap hastalığı insanlara bulaşır mı?

Hayvanlar arasında bu denli büyük bir yıkıma neden olan şap hastalığının, insanlara bulaşıp bulaşmadığı konusu, kamuoyunda en çok merak edilen ve endişe yaratan sorulardan biridir. Bu konuda uzmanlar ve Tarım ve Orman Bakanlığı yetkilileri son derece net bir mesaj vermektedir: Şap hastalığının insanlara bulaşma riski yok denecek kadar azdır ve ciddi bir halk sağlığı tehdidi oluşturmaz.

Şap virüsü, büyük ölçüde çift tırnaklı hayvanlara adapte olmuş bir virüstür ve insan vücudunda kolayca çoğalamaz. Bugüne kadar dünya genelinde rapor edilen insan vakaları, son derece nadirdir ve genellikle enfekte hayvanlarla çok yoğun ve korunmasız bir şekilde doğrudan temas eden kişilerde (veteriner hekimler, laboratuvar çalışanları, çobanlar vb.) görülmüştür. Bu nadir vakalarda bile, hastalık insanlarda genellikle hafif seyreder. Belirtiler, gribe benzer şekilde hafif ateş, halsizlik ve bazen ellerde, ayaklarda ve ağızda küçük, ağrısız kabarcıklar şeklinde ortaya çıkar ve genellikle tedaviye gerek kalmadan kendiliğinden iyileşir. İnsandan insana bulaşma ise, literatürde neredeyse hiç rapor edilmemiştir.

Burada karıştırılmaması gereken önemli bir nokta, şap hastalığı ile özellikle çocuklarda görülen ve "El, Ayak ve Ağız Hastalığı" olarak bilinen hastalığın tamamen farklı olduğudur. El, Ayak ve Ağız Hastalığı, Coxsackie virüs adı verilen farklı bir virüs grubunun neden olduğu ve insandan insana kolayca bulaşabilen bir hastalıktır. İki hastalığın isimlerinin benzer olması, zaman zaman kamuoyunda yanlış bir paniğe neden olabilmektedir. Sonuç olarak, şaplı bir hayvandan elde edilen iyi pişirilmiş etin veya pastörize edilmiş sütün tüketilmesinin, insanlar için herhangi bir risk oluşturmadığı kabul edilmektedir.

Görünmeyen fatura: şap'ın ekonomik yıkımı

Şap hastalığının asıl ve en büyük yıkımı, insan sağlığı üzerinde değil, ülke ekonomisi üzerinde yaşanır. Bu hastalığın bir ülkede ortaya çıkması, hayvancılık sektörü ve dolayısıyla genel ekonomi için bir felaket senaryosu anlamına gelir.

  • Verim Kayıpları: Hasta hayvanlar yemeden içmeden kesilir, et ve süt verimleri dramatik bir şekilde düşer. Bu durum, çiftçinin doğrudan gelir kaybı yaşamasına neden olur.

  • Ticari Kısıtlamalar (En Büyük Darbe): Uluslararası Hayvan Sağlığı Örgütü (OIE) kuralları gereği, bir ülkede şap hastalığı salgını yaşandığında, o ülkenin "hastalıktan ari" statüsü askıya alınır. Bu, ülkenin tüm canlı hayvan, et, süt ve işlenmiş hayvansal ürün ihracatının anında durdurulması demektir. Bu durum, ülkenin milyarlarca dolarlık bir ihracat gelirinden mahrum kalmasına yol açar.

  • Kontrol ve Mücadele Maliyetleri: Salgını kontrol altına almak için yapılan masraflar da devasa boyutlardadır. Milyonlarca doz aşının satın alınması, aşılama kampanyalarının organize edilmesi, hasta hayvanların (gerekirse) itlaf edilmesi ve tazminatlarının ödenmesi, dezenfeksiyon işlemleri ve yoğun denetimler, kamu bütçesine çok büyük bir yük getirir.

  • Piyasa ve Tüketici Etkileri: Salgın, iç piyasadaki dengeleri de alt üst eder. Hayvan hareketlerinin kısıtlanması, et arzında dalgalanmalara neden olarak fiyatları etkileyebilir. Tüketici güveninde, yersiz de olsa, bir azalmaya neden olabilir.

Bu nedenle, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın aldığı hayvan pazarlarını kapatma kararı, kısa vadede yetiştiriciler için zorlayıcı olsa da, uzun vadede çok daha büyük bir ekonomik felaketi önlemeye yönelik, zorunlu ve stratejik bir adımdır.

Kaynak: HABER MERKEZİ