CHP’li Bakan, Sayıştay’ın Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) ile ilgili tespitlerine dikkat çekerek, “Yıllardır bağıra bağıra söylediğimiz denetimsizlik, Sayıştay raporlarıyla kanıtlandı” dedi.

Sayıştay, özellikle madencilik, balıkçılık ve güneş enerjisi alanlarında faaliyet gösteren işletmelerin kapasitelerini düşük göstererek çoğu yasal hükümlülükleri yerine getirmekten kaçındığını, Bakanlığın ise denetim görevini yerine getirmediğini ortaya koydu.

Sayıştay’ın ÇED ile ilgili tespit ve değerlendirmelerini Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un yanıtlaması istemiyle yazılı soru önergeleri vererek de soran CHP’li Murat Bakan, “ÇED sürecinin belki de en önemli kısmı olan izleme denetleme sürecinin yapılmadığı, parayla tutulan proje şirketlerinin istediği gibi at oynattığı, amacı çevreyi korumak ve ortaya çıkması olası sorunları engelleme görevi olan ÇED sürecinin işlevsizleştirildiği, ÇED raporlarının tamamen bilimsel özelliğini kaybederek sadece ‘ufak bir formaliteyi’ yerine getirmekten ibaret hale geldiği bir kez daha kanıtlanmıştır” diye konuştu.

ÇED usulsüzlükleri: İşletmeler kapasitelerini düşük göstermiş, Bakanlık denetlememiş

CHP’li Murat Bakan’ın değerlendirmesi şu şekilde: “ÇED ile ilgili usulsüzlükler zinciri bir kez daha kanıtlandı ve kayıt altına alındı. ÇED Raporu ya da Proje Tanıtım Dosyası hazırlaması gereken bazı işletmeler, bu belgeleri hazırlamamak için kapasitelerini olması gerekenden düşük göstermiş. Bitişik ada-parsel üzerinde yer alan işletmeler, ÇED sürecinde kapsam dışı kalabilmek için, normalde tek işletme olmasına rağmen iki farklı işletmeymiş gibi başvuru yapmış, böylece Yönetmelik’te yer alan sınır değerlerin altında kalmış. ÇED proje bedellerini düşük gösteren işletmelere, Çevre Kanunu kapsamında kesilen idari para cezalarını da olması gerekenden düşük hesaplanmış böylece. Şeffaf bir şekilde paylaşıldığı iddia edilen ÇED kararlarına ilişkin bilgilere de doğru şekilde ulaşılamadığı tespit etmiş. Düşünebiliyor musunuz; verilen ÇED kararlarını kamuoyuyla paylaşırken dahi karartma yapılıyor. Ya hiç paylaşmıyorlar ya da göstermelik bir şeyler paylaşıyorlar ama o da yalan dolan. Böyle görev yapamaz, böyle devlet yönetemezsiniz.

Özellikle madencilik, balıkçılık ve güneş enerjisi alanlarında faaliyet gösteren işletmeler…

Sayıştay, bu usulsüzlükleri özellikle madencilik, balıkçılık ve güneş enerjisi alanlarında faaliyet gösteren işletmelerin yaptığına dikkat çekiyor. Bu yasaya aykırı durumlardan ve işletmelerden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın nasıl haberi olmaz? Türkiye’nin hemen her yerinde insanlar yaşadıkları köylerini, ektikleri topraklarını, içtikleri sularını, aldıkları nefesi korumak için eylem yaparken; bizler hemen her gün bu konuları Meclis’in ve kamuoyunun gündemine getirirken, çevre talanları basının ve sosyal medyanın gündeminden düşmezken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bu usulsüzlüklerden bihaber olduğuna kim inanır? Soruyoruz; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, denetim mekanizmalarını neden işletmiyor? Denetim yapmayan ya da yaptırmayan kim? Hesabı verilmeli. Bunun sorumlusu da en başta Bakan’ın kendisidir. Siz, kamu görevi yapıyorsunuz. Bu görev, hizmet kadar doğru ve etkin denetim görevidir. ÇED sürecinin belki de en önemli kısmı olan izleme denetleme sürecinin yapılmadığı, parayla tutulan proje şirketlerinin istediği gibi at oynattığı, amacı çevreyi korumak ve ortaya çıkması olası sorunları engelleme görevi olan ÇED sürecinin işlevsizleştirildiği, ÇED raporlarının tamamen bilimsel özelliğini kaybederek sadece ‘ufak bir formaliteyi’ yerine getirmekten ibaret hale geldiği bir kez daha kanıtlanmıştır.

‘Tek bilinç ve hassasiyet; rant, talan, peşkeş!’

Bunun sebebi en başta; tek kişinin atadığı Bakanların, sadece kendilerini atayan kişiye karşı sorumluluk hissetmeleri. Ve tabii avuçlarının içinde tutmaları gereken ‘bazı kesimlere’ pastadan pay verme telaşı. Devlet yönetme bilincine sahip olmayanların ne millete ne milletin parasına karşı bir hassasiyetleri var. Tek bilinç ve hassasiyetleri; rant, talan, peşkeş! AKP’yi önce kibri sonra da icat ettikleri bu ‘Başkanlık Sistemi’ bitirdi. Bu kibrin ve yönetim zafiyetinin sonuçlarını maalesef hep beraber ödedik, daha da ödeyeceğiz. Biz bu yönetim anlayışını da bu yönetim sistemini de değiştireceğiz. Bu devletin, bu milletin parası nereye gidiyor, kime gidiyor şeffaf bir denetimle her kuruşun hesabını veren bir yönetimle; herkesin yasalara uygun çalışıp, hakça ve adilce bölüştüğü bir Türkiye mümkün! Bunu her birlikte çok yakında yapacağız.”