Haber/Melda ÇETİNER
Görücü usulüyle evlendiği eşinden yıllarca şiddet gören Adalet F., dört çocuğu ile birlikte yeni bir hayat kurmanın mücadelesini veriyor. Genç kadının en büyük hedefi, memleketinden getirdiği yöresel ürünleri satarak geçimini sağlamak ve "kabus" olarak adlandırdığı geçmişi bir daha yaşamamak…

Adalet F., hikayesini anlatmaya başlarken tedirginliğini gizleyemiyor. Önce kimliğinin, adresinin bilinmesinin tedirginliğini yaşadığını düşünsemde sohbet ilerledikçe bunun çok daha derin bir korku olduğunu anlıyorum.

"Geceleri bazen kabusla uyanıyorum; yine o eve dönmüşüm, yine dayak, hakaret ve küfre maruz kalıyorum. En büyük korkum; pes etmek ve geçmişe geri dönmek…” diyen Adalet F., 16 yaşında iken görücü usulüyle evlendiği eşinin uzaktan akrabaları olduğunu, ailesinin “tanıdığımız, bildiğimiz, hali vakti yerinde insanlar” diyerek hayatının en önemli kararını verdiğini belirtti.

Kendisinden yaşça büyük eşini tanıma fırsatı bulamadığını, birkaç kez telefonla konuşmak dışında yüz yüze görüşemediğini anlatan Adalet F., evlendikten sonra İzmir’e taşındıklarını ve eşinin kalabalık ailesiyle yaşamaya başladıklarını vurguladı.

HEP ÖFKELİ VE KABA

Adalet F., ilk çocuğuna hamile iken eşinden gördüğü şiddetin tüm evliliği boyunca devam ettiğini şu sözlerle dile getirdi:

"İlk çocuğuma hamileydim; sürekli bulantım oluyordu, halsizlik çekiyordum ve yataktan kalkmak bile istemiyordum. Sabah kahvaltı hazırlayamadığım için dayak yedim. Kayınvalidem ve görümcelerim dayak yediğimi gördüklerinde oğullarını haklı buldu. Bir başka gün eşim, bardak kırdığım için saçlarımdan çekerek dövdü. Aslında nasıl bir insan olduğunu kına gecesindeki tavırlarından anlamıştım. Ailesinin yanında bana kötü davranıyor, beni önemsemediğini gösteriyordu, ikili oynuyordu. İçime kuşku düştü ama 'başkaları ne der, rezil oluruz’ kaygısıyla evlilik kararından dönemedim. Bugün en büyük pişmanlığımdır. Oysa, kim ne derse desin, bu insanla onlar yaşamayacak. Eşim bana hep kızgın, öfkeli ve kaba davrandı. En küçük itirazımda, fikrimi beyan ettiğimde tartışma şiddete dönüştü. Eşimin işleri iyiydi, görünüşte maddi sorunumuz yoktu. Dışarıya karşı çok iyi ama bana parasını, ilgisini, sevgisini esirgeyen biriydi. Sürekli evde misafir ağırlardı. Tabii misafire hizmet eden bendim. Sen misin misafirin yanında surat asan? Sonrası şiddet… Memleketten yeni geldiğimizde, ev döşerken beyaz eşyaları spottan alacağını söyleyince itiraz ettim. Kemerini çıkardı, beni dövmeye başladı. Gerekçesi, niye itiraz etmişim…"

ŞİDDET GİDEREK ARTTI
Adalet F., 16 yıllık evliliklerinde dört çocukları olduğunu bu süreçte eşinden gördüğü şiddetin dozunun zaman içinde arttığını kaydetti.

"Ailene yaşadıklarını anlatmadın mı?" sorusuna Adalet F., "Önceleri belli etmedim ama sonra artık gizleyemedim. Ayrılmak istiyordum. Eğitimim, işim, maddi gücüm yoktu. Anneme artık dayanamadığımı, ayrılmak istediğimi söylediğimde, 'elaleme rezil oluruz' dedi. Amcalarım duyunca, 'madem kocan kötü, çocuklarını bırak gel' dediler. Ağabeyim şiddet gördüğümü duyunca kararımı destekledi. Ne olursa olsun çocuklarımın başında durmam gerekiyordu, onları bırakamazdım. Bu kaygıyla dayanabildiğim kadar dayandım" karşılığını verdi.

Gördüğü şiddetle burnu kırılıp, bileği çatladığı için hastaneye giderek darp raporu aldığında artık "dayanamaz" noktaya geldiğini hissettiğini belirten Adalet F., mahkemede eşinin kendisini, “Facebook'a girdiği, çocukları ihmal ettiği için darp ettiğini" söylediğini ve şikayetini geri çektirerek para cezasıyla kurtulduğuna dikkati çekti.

HİÇBİR ŞEY ALMADAN AYRILDIM

Adalet F., hayatının en önemli kararını nasıl aldığını şöyle dile getirdi:

"Bir yıl önce evden giysilerimi bile almadan ayrıldım. Daha evliyken kendi çapımda memleketim Antakya’dan turşu, salça, baharat, sabun, peynir çeşitleri getirip satmaya başlamıştım. Kendi kendime güçlü olmam gerektiğine, kurtuluşumun ancak kendi ayaklarımın üzerinde durarak, çalışarak olacağına karar verdim. Çocuklarımı da yanıma alarak bir ev tuttum, yardımseverlerin verdiği eşyalarla ev kurdum. Hayat çok zor. Geçinmek için çalışmak zorundayım. Evlere temizliğe de gittim, hasta da baktım, evde yaptığım içli köfte, sarma ve hamur işlerini üretici pazarlarında da sattım. Kimseden yardım almadan hayatımızı idame ettirmek istiyorum. En büyük hayalim, yöresel ürünler satacağım yerimin olması. Henüz bunu yapacak güçte değilim ama başaracağıma inananıyorum.”

'AÇ KALSAM DA DÖNMEM'
Adalet F., eşinin çocuklara bakmadığını, henüz boşanmadığı için nafaka da almadığını anlatarak, "Çocuklar babalarına dönmek istemiyor. Tanık oldukları şiddet ortamı yüzünden psikolojileri bozuldu. Hepsi okuyor. Mutlaka okuyup meslek sahibi olmalarını istiyorum. Çocukların eğitim giderlerini karşılamakta zorlanıyorum” dedi.

Ayrılırken "Şiddet görmeseydin yine ayrılır mıydın?" sorusuna Adalet F., "Bir tek gün bile mutlu olmadım. Şiddet sadece dayak değil. Hakaret, küfür, kötü söz ve tavırlar da en ağır şiddettir. Dışarıya karşı çok iyi, evde kötü biriyle bir gün bile geçmiyor. Yoksuluz belki ama hiç olmazsa evimde huzurluyum. Aç kalsam da geri gitmem o eve..." diyerek kararından dönmeyeceğini sözlerine ekledi.

Eşim, 'burnu sürtülüp geri gelecek' diyor”

Ailesinin maddi olmasada kararına saygı duyup kendisini desteklediğini anlatan Adalet F., “En büyük korkum, pes etmek. Bazen uykumdan, o eve döndüğüm kabusuyla uyanıyorum. Eşim, akrabalarımıza 'burnu sürtülüp geri gelecek' diyormuş. Biliyorum ki benim gibi çok kadın var. Başarmak zorundayız” diyerek Türkiye’de aynı mücadeleyi veren hemcinslerinin varlığına işaret etti.