CHP'nin Bursa'da düzenlediği, ''Millet İradesine Sahip Çıkıyor'' mitingi başladı. On binlerce yurttaş İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na özgürlük talebiyle Osmangazi Kent Meydanı'nda buluştu. Silivri'de tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu, Bursa'ya "Hepimiz için özgür, hepimiz için adil, hepimiz için müreffeh bir Türkiye kurma zamanı. İnandığımız tek şey var: Zulüm ile abad olunmaz. Halkın iradesine pusu kurulmaz. Ve biz inanıyoruz: Türkiye, yeniden adaletiyle yükselecek" mesajını gönderdi. CHP lideri Özgür Özel "AK Gençlik. Dededen topu alın, babadan, reisten topu alın. Deyin ki ‘Dede niye kaçıyoruz? Vaktiyle oynadın, kazandık. Bir kere de kaybettik. Topu ver, biz maç yapacağız. Belki de kazanacağız" dedi.


CHP’nin Silivri’de tutuklu bulunan cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na özgürlük ve erken seçim talebiyle her hafta Türkiye’nin başka bir ilinde düzenlediği “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinglerinin bu haftaki adresi Bursa oldu.

Mitingin son hazırlıkları tamamlandı. Mitingin yapılacağı Kent Meydanı polis barikatları ile kapatıldı. Miting alanına Türk Bayrağı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve CHP bayrakları asıldı.

CHP lideri Özel ve CHP'nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu'nun fotoğrafının olduğu, "Millet iradesine sahip çıkıyor" yazılı pankart da meydanda bulunan bir binaya asıldı.

"İmamoğlu her yerde", "Baskılar boyun eğdiremeyecek, adalet bir gün tecelli edecek", "Ne ezen, ne ezilen insanca hakça bir düzen" yazılı pankartlar da binalara asıldı.

Ekrem İmamoğlu'nun fotoğrafının yer aldığı "Hodri Meydan!" yazılı pankart da alanda yer aldı.

Miting alanında ambulanslar da hazır bekletiliyor. 

“EL BİRLİĞİ İLE ÇÜRÜTÜLMÜŞ, ÖLDÜRÜLMEYE ÇALIŞAN YARGI MEKANİZMASININ RÖNTGEN FİLMİ BURASI”
CHP lideri Özgür Özel'in konuşmasından önce, tutuklu bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun Silivri'den gönderdiği mektubu okundu: 

İmamoğlu, şunları söyledi: 

“Burası Silivri, sevgili Bursa; sizden sadece birkaç yüz kilometre uzakta. Burası haksızlıkların, hukuksuzlukların fotoğrafı adeta. El birliği ile çürütülmüş, öldürülmeye çalışan yargı mekanizmasının röntgen filmi burası. Hangi kapıyı açsanız, ardından bir hak gaspı hikayesi çıkıyor. Tüm bu tazyiklere ve baskılara rağmen, 19 Mart’tan bu yana meydanlarda milletin iradesini, helale haram karıştırmadan yaşamak isteyen milyonların iradesini hep birlikte savunuyoruz. Siz savunuyorsunuz. Aziz milletimiz, halkımız savunuyor. Şeyh Edebali’nin müjdelediği gerçekleşmiş rüya, Bursa… Adaletin bittiği bu zindandan, tarihimizde adil bir memleket ülküsünün filizlendiği şehre sesleniyorum: Milletimiz, tüm bu yapılanların sebebini de yapanların niyetini de çok iyi biliyor. Ve bu apaçık haksızlık karşısında susmuyor, bir adım bile geriye çekilmiyor. Hür iradesine, adayını seçme özgürlüğüne yapılan bu yargı darbesini vicdanında çoktan mahkum etti. Ve bunu yapanları da yine vicdanında mahkum etmeye devam edecektir.

“ADALETİN TERAZİSİ BİR KEZ SARSILDI MI ÇORAP SÖKÜĞÜ GİBİ GERİSİ GELİR”
Çünkü milletimiz, adaletin mülkün temeli olduğuna iman etmiştir. Devletin, ancak adalet üzerinde yükselebileceğine iman etmiştir. Ve yine bu millet bilir ki, adalet ancak hakkaniyetle, ehliyetle ve vicdanla ayakta durur. İşte bugün, bu temellerin yeniden sarsılmaması için buradayız. Osman Gazi’nin, Orhan Gazi’nin elleriyle kurduğu şehir, medeniyetin beşiği, devlet aklının merkezi Bursa, unutma! Adaletin terazisi bir kez sarsıldı mı çorap söküğü gibi gerisi gelir. İşte bu sebeple, bugün meydanlara çıkanlar, hakkı yenen herkesin sesini duyurmaya çalışıyor. Gençlerin, kadınların, emeklilerin, öğrencilerin, işçilerin, çalışanların hukukta, ekonomide, toplumda eşitlik isteyenlerin sesini yükseltiyor. Biliyoruz; Bursa da bu adaletsizliğe razı değil. Bu şehir, vicdanıyla yürür. Bu şehir, hep haksızlığın karşısında, adaletin yanında saf tutar. İşte tam da bu yüzden, Bursa’nın sesi Türkiye’ye umut olur.

“TÜRKİYE, YENİDEN ADALETİYLE YÜKSELECEK”
Evet, zorluklar var. Ama tarih boyunca bu millet, nice zorlukları omuz omuza aştı. Çanakkale’nin isyankar ve korkusuz ruhu, Bursa’nın hemen yanı başında duruyor. Milli Mücadele’nin şahlanıp ayaklanan yüreği, milletimizin maneviyatına çok yakışıyor. Birbirine tutunup, ülkesini düştüğü yerden kaldıranların gücü ve cesareti bugün hâlâ içimizdedir, içinizdedir Bursa. Korkma. Birbirine yaslan, ayağa kalk. Tarihin ‘Bu adaletsizliğe son veren şerefli insanlar’ diye yazacakları arasına katıl. Tanpınar’ın Bursa’yı anlatırken, hüzün ile teselliyi bir arada hatırlatan sözlerini hatırla Bursa: ‘Tarih boyunca hangi felâketlere mâruz kalırsa kalsın, hep kuruluş çağının ruhunu korumuş’ şehirdir burası. Kuruluş çağının ruhunu korumak, canlandırmak, yeniden inşa etmek zamanı. Hepimiz için özgür, hepimiz için adil, hepimiz için müreffeh bir Türkiye kurma zamanı. İnandığımız tek şey var: Zulüm ile abad olunmaz. Halkın iradesine pusu kurulmaz. Ve biz inanıyoruz: Türkiye, yeniden adaletiyle yükselecek. Bu topraklar, yeniden liyakatle ve merhametle yönetilecek. Bursa kazanacak. Türkiye kazanacak. Adalet kazanacak. Her şey çok güzel olacak. Ekrem İmamoğlu. Silivri Zindanı.”

ÖZGÜR ÖZEL: BURSA MİLLETİN KALESİDİR
CHP lideri Özgür Özel'in konuşmasından satır başları şu şekilde: 

“Bursa, benim için çok özel bir şehir, çok özel bir anlamı var. Hemşeriniz eşim Didem, Bursalı, buralı, sizin kızınız, sizin evladınız. Kızımızın adı İpek, Bursa’nın İpek’i. Canım şehrimin canım kızıma isim verdiği güzel Bursa. Özgür Özel kardeşiniz öyle birilerinin dediği gibi Bursa’nın damadı değildir; Bursa’nın evladıdır, öz evladıdır. Bugün 19 Mart darbesi sonrası yedinci büyük buluşmamız. Önce 19 Mart sabahı darbe girişimi olunca; İstanbul’un bir yıl önce seçtiği belediye başkanına, o şehrin emin insanına, İstanbul’un muhafızına, kardeşiniz, evladınız, ağabeyiniz, canınız, ciğeriniz Ekrem İmamoğlu’na darbe girişimi olunca kalktık hep birlikte Saraçhane’ye gittik. Yedi gün - yedi gece Saraçhane’de çağrımıza kulak verip koşan yüz binlerle, sonra milyonlarla birlikte direndik. Dedik ki, ‘Milli iradeye sahip çıkacağız. Milletin iradesine sahip çıkacağız ve Ekrem Başkan yerine dönene kadar, o emaneti teslim alana kadar yine belediye meclisinin içinden bir seçilmişe burayı emanet edene kadar buradayız.’ 19 Mart sabahı ‘darbe’ diye kalkanlar, ‘kayyım’ diye kalkanlar, İstanbul’un seçtiğinin yerine birini atamaya kalkanlar milyonların karşısında şaşkına döndüler, bozguna uğradılar. Sonra Boğaz Köprüsü’nü geçtik, Maltepe’de hep birlikte tarihe geçtik. Toplanamayalım diye, dağılalım diye 9 günü tatil edenler, her engellemeyi yapanlar 2,5 milyon kişiyi Maltepe’de görünce işin ciddiyetini anladılar. O gün bugün Samsun’dan başlayarak Yozgat’ta, Mersin’de, Konya’da, Van’da ve 19 Mayıs’ta İzmir’deydik. Tüm Türkiye’nin; Van’dan Mersin’e, Samsun’dan Yozgat’a ve göz bebeğimiz, güzel şehirlerimizden Bursamıza selam getirdik. Dayanışma duygularıyla selam getirdik. Şunu herkes bilsin ki ‘Efendim Bursa’da kent meydanında miting olur mu, kent meydanı dolar mı, Cumhuriyet Halk Partisi orada seçim yokken ve bir başka süreç işlemiyorken o meydanı nasıl dolduracak?..’ Ben hep sizlere güvendim, sizin iradenize, sizin mücadelenize inandım. Elbette bir Pazar günü kent meydanı dolmaz, miting yaparsan. Mitinge mi geldik kardeşim? Eyleme geldik biz buraya, eylem yapmaya geldik. İktidar partisi yıllarca Bursa’nın sahibi gibi davrandı. ‘Bursa, AK Parti’nin kalesi’ dediler. 31 Mart’ta millet, ‘Bir dur bakalım’ dedi. ‘Ben milli iradeysem, kime görevi verirsem o göreve gelir. Yıllarca yönettiniz. Bursa, sağ partilerin, 47 yıldır bizim dışımızdaki partilerin başkanlarınca yönetildi. Sorunum var, çözüm istiyorum ve görevi Mustafa Bozbey’e veriyorum’ dedi. Herkes şunu bilsin ki artık öyle kaleler maleler kalmadı. Kale siyaseti, kutuplaşma siyaseti geride kaldı. Artık kucaklaşma siyaseti var. Artık Bursa, ne Tayyip Erdoğan’ın ne AK Parti’nin kalesidir. Bursa, bu milletin kalesidir. Biz o milleti sosyal demokratlarıyla, muhafazakar demokratlarıyla, milliyetçi demokratlarıyla, liberal demokratlarıyla, sosyalist demokratlarıyla, Kürt demokratlarıyla, Alevisiyle, Sünnisiyle Bursa’yı hep birlikte kucaklıyoruz. Hepinizin önünde saygıyla eğiliyoruz. Herkes şunu bilsin ki artık kaleler yok. Artık kalelerin hepsi hepimizin ve bundan sonra ‘Cumhuriyet Halk Partisi’nin kalesi’ diye bir şey de yok. Kaleler bitsin, kutuplaşma bitsin. Bizim de kalelerimiz bu milletin birliğine feda olsun.

“DÖRT DEĞİL, BEŞ BÜYÜKLER VAR; YOLUN AÇIK OLSUN BURSASPOR”
Biraz önce söyledim. 77’den beri Bursa’da birinci parti olamıyoruz. Bursa bekliyormuş, Bursa’da olursa Türkiye’de olacakmış. Büyük bir gururla söylüyorum ki Cumhuriyet Halk Partisi, aynı kurulduğu gün gibi 31 Mart 2024 akşamı olduğu gibi Bursa ve Türkiye’de Türkiye’nin birinci partisi. 2019’da 47 bin farkla itirazlarımız dinlenmeden, bakılmadan, el çabukluğu marifet Bursalıların bize verdiği emanete birileri el koydu. Evet, kızdık, üzüldük ama küsmedik, yılmadık, durmadık. Biliyorduk ki birilerinin hesabı varsa Bursa’nın da bir hesabı var. Birileri Bursa’ya bir şeyi dayatıyorsa Bursa gününü bekliyor. İşte geçen yıl 31 Mart’ta bütün hesapları bozanlara, emaneti ehline teslim edenlere, bu kentin kaderine ve geleceğine sahip çıkanlara helal olsun. Helal olsun hepinize. 2019’da Bursa’da üç ilçe belediyemiz vardı. Şükürler olsun Gemlik iki dönemdir, Mudanya üç dönemdir, Nilüfer altı dönemdir Cumhuriyet Halk Partisi’nde. Harmancık’ı 20 yıl sonra, Osmangazi’yi 35 yıl sonra, Mustafa Kemal Paşa’yı 47 yıl sonra bize emanet edenlere sözümüz olsun ki; emanetiniz gözümüzdür, gözümüz gibi bakıyoruz. Bursa’nın yeşile ve beyaza sevdasını ta yüreğimde taşıyorum. Ve eski güzel günlerini arayan, futbolcuların, teknik heyetin, tüm zorluklara rağmen mücadeleleriyle ve her koşulda takımlarının yanında olan Bursaspor’un timsahlarına selam olsun. Hoş geldi Bursa. Şunu bilelim, İstanbul’da üç büyükler yok, Türkiye’de dört büyükler yok. Türkiye’de büyükler varsa, beş büyükler var ve bir tanesi de Bursaspor’dur. Bursaspor’un o eski günlerinde, o başarılı günlerinde şampiyonluk kovaladığı, Avrupa’da Türkiye’yi temsil ettiği günlerinde göreceğiz. Hep beraber Bursa’nın başarılarıyla sevineceğiz. Yolun açık olsun Bursaspor.

ÖZEL'DEN ERDOĞAN'A 'AHTAPOT' YANITI!
Değerli Bursalılar artık sizin desteğinizi alamayanlar, artık arkasında milleti bulamayanlar sizin rızanız olmadan iktidarlarını sürdürmek istiyorlar. Demokratik seçimleri, yani sandığı ortadan kaldırmanın ve bir vesayet rejimi kurmanın peşindeler. Biraz önce bahsettim, 19 Mart sizin seçme hakkınıza yapılan bir darbedir. 19 Mart tarihinde yapılan iş, bir önceki yerel seçimin kazananına darbe olmanın yanında, bir sonraki genel seçimin Cumhurbaşkanı Adayımıza ve milletimiz takdir ederse, bir sonraki Cumhurbaşkanımıza, Ekrem İmamoğlu’na yapılan darbedir. Bir sonraki Cumhurbaşkanını ne başsavcılar ne siyasetçiler, ne askerler ne bir başka vesayet kurumu, bir sonraki Cumhurbaşkanını bir irade belirler; o da milletin iradesidir. Milletin iradesidir. İşte o irade bugün kent meydanındadır. Buradadır o irade ve adayına sahip çıkmaktadır. Şu kadarını söyleyeyim. 67 gün önce yapılan iş bir yargı kumpasıdır. Nasıl Ergenekon kumpası vardıysa, Balyoz kumpası vardıysa, nasıl 2019’da İstanbul’un iradesine yüksek Seçim Kurulu’nda yaptıkları kumpasla el konulmaya çalışıldıysa, bu sefer de bir yargı kumpasıyla karşı karşıyayız. Maalesef Erdoğan bugün de çıkmış, sadece kendisinin gördüğü, varlığına kimseye inandıramadığı bir ahtapottan, kollarından bahsediyor. Maalesef çıkmış diyor ki ‘Özgür Özel suç örgütünün posta güvercini mi?’ diyor. Sadece kendi gördüğü bir ahtapota inanıyor. Allah esirgesin, yıllardır bu görevler yapılıyor. Millet takdir etti, belediye başkanlığı yapıldı. Başbakanlık yapıldı, Cumhurbaşkanlığı yapıldı. Bütün yetkileri istediniz millet takdir etti yapıldı. Ama bir yerden sonra yoruyorsa, öyle kendi kendine ahtapot görmeler falan, maazallah senden başka gören, inandırabildiğin kimse yok. Ne diyordun? Bir ay önce, daha doğrusu 66 gün önce diyordu ki, ‘Bir ay sonra bunlar birbirlerinin yüzüne bakamayacaklar. Ailelerinin yüzüne dahi bakamayacaklar’ diyordu. Ey Erdoğan, onu söyledikten 66 gün geçti, geçen Cuma Ekrem Başkan’ın gözünün içine baktım. Bu Perşembe yine gözünün içine bakacağım. Yozgat’ta, Samsun’da, Van’da, Mersin’de, Konya’da, İzmir’de. Milyonların ve televizyonları başında tüm milletin gözünün içine bakarak ben söylüyorum, hala bakıyorum, Ekrem İmamoğlu Ekrem İmamoğlu suçsuzdur, masumdur, bunların hepsi iftiradır. İftiracısınız. Bana diyor ki; ‘Ekrem Başkan’ı bırak, Ekrem Başkan’ın peşinden gitme. Ona sahip çıkma. Sen posta güvercini misin?’ Bak Tayyip Erdoğan, Özgür Özel’den olsa olsa barış güvercini olur, Özgür Özel’den barış güvercini olur, bu ülkeye kardeşliği getirir, barışı getirir. Eninde sonunda Cumhurbaşkanı adayımızı tutar kolundan Bursa’ya getirir. Söz veriyorum size.

“BENİM KEFİL OLDUKLARIMIN ALNI AK”
Bana soruyordu, ‘Sen bunlara kefil olabilir misin?’ diyordu. Ben Ekrem Başkan’a da, bütün arkadaşlarımıza da kefil olurum. Geçmişte de bunlar oldu. Geçmişte senin bugünkü savcının gibi yine bir savcın vardı, adı Zekeriya Öz’dü. Buna kendi zırhlı Mercedes’ini verdin, her şeyinle kefil oldun, onun yerine kendini Ergekon’un, Balyoz’un savcısı ilan ettin. O sırada ülkenin Genelkurmay Başkanı’na iftira atıyordunuz, İlker Başbuğ’a kefil oldum. Ben Mehmet Haberal’a kefil oldum. Ben Mustafa Balbay’a kefil oldum. Ben Türkiye’nin onurlu, şerefli, Atatürkçü subaylarına kefil oldum. Benim kefil olduklarım alınları ak, başları dik bugün meydandalar. Senin kefil olduğun Zekeriya Öz, sıçan gibi kaçtı Amerika’ya. Şimdi gelmiş bana tekrar ‘Bu davanın savcısıyım’ diyor. Tekrar çıkmış bir savcıya, yeni Zekeriya Öz’e sahip çıkmaya çalışıyor. Geçen seferi unutma. Döndün dolaştın ‘Milletim ve Rabbim beni affetsin. Ben de kandırıldım’ dedin. Bu meydanda ne dün ne bugün kandırılanlar, ne de yarın kandırılabilecek kimse yok. Gerçek demokratlar, gerçek Müslümanlar, gerçekten, doğrudan şaşmayanlar buradalar. Senin gibi o gün öyle deyip, bugün böyle diyenlerden değiliz.

“KARŞILARINDA AK PARTİ’YE HİÇ KAYBETMEMİŞ BİRİSİ VAR”
Eğer bir ülkede adalet varsa önce bir suç bulunur. Ne var? Hırsızlık. Nerede bu hırsız? Suçu bulursun, suçlunun peşine düşersin. Ama bugün Türkiye’de suçtan suçluya gitmek yerine, kişilere suç icat etmeye çalışan bir anlayış var. Bugün hedef belli. Hedef, 2 milyon CHP’linin, 15,5 milyon vatandaşın arkasında durduğu, adaylaştırdığı, bugüne kadar dört kez senin adaylarını yenmiş, bileğini bükemediğin, İstanbul’da girdiği her seçimi kazanmış, bugüne kadar AK Parti‘ye hiç kaybetmemiş biri var karşında. Ve onu hedefe koyup, ‘Alın bunu suç bulun, karşımda aday olmasın.’ Diplomasını iptal ettiren sen. Bugün masaya oturan ve kurucusuyla pazarlık yapan PKK terör örgütünü destekliyor diye kara çalan sen. Meşe, Ladin, Çınar diye üç odundan yalancı şahit ve gizli tanık bulup iftira attıran sen. Ve bugüne kadar bir tane, ama bir tane kanıt ortaya çıkmadı. O gün bugündür iki aydır atmadık iftira kalmadı. Ne dediler? ‘560 milyar yolsuzluk var’ dediler. Bir lirası bile ispat olmadı. Ama şu ispat oldu. Altı yıldır yönetiyor İstanbul’u, altı yıllık bütçenin Toplamı 490 milyar. Yüzde 70’i çalışanların maaşı. Hani nerede asfaltı, suyu, hizmeti? Toplanan çöpleri toplamasan, asfalt dökmesen, beton yapmazsan, arıtma yapmasan, kreş yapmasan, kent lokantası yapmasan, aşevi açmasan hepsini toplasan 490 milyar. Bu diyor ki ‘Çalınan para 560 milyar.’ Bir lirasını bulamadılar. Bir lira, bir kuruş ispat edemediler. ‘Evde paralar var’ dediler, çocuğun kumbarasına kadar tenezzül ettiler. ‘Kurultayda bin 200 telefon dağıtıldı’ dediler. Bin 200 değil bir tane bile bulamadılar, gösteremediler. ‘Garajda lüks araç var’ dediler MHP’li vekilin çıktı. ‘Valizlerde para var’ dediler, içinden jammer çıktı. ‘Bu jammer’ı niye kullanıyor?’ dediler, kendi belediye başkanı Kadir Topbaş’ın çıktı. ‘MASAK Raporu’ dediler, MASAK Raporunun içinden bir torba peçete çıktı.

“BU KADAR YALANDAN SONRA SARAY’DA KIYAMET KOPUYOR”
Şimdi bütün Bursa duysun ki şimdi dördüncü dalga operasyon, beşinci dalga operasyon. Sordukları soru şu: Ekrem İmamoğlu’nun Özel Kalem Müdürü’ne soruyor, ‘Sen koruma müdürü ile niye telefonda bu kadar çok görüştün?, Ekrem İmamoğlu’nun telefonuna niye baktın?’ Hanımefendinin görevi bu, işi bu. İBB personeli Yakup Öner’in şoförünü almışlar. Soru; ‘Ne iş yapıyorsun?’ ‘Yakup Öner’in makam şoförüyüm.’ İkinci soru; ‘Bu telefon numarasıyla niye bu kadar çok görüştün?’ Çocuk diyor ki ‘Yakup Bey’in telefonu.’ ‘Peki neden görüştün?’ Diyor ki ‘Şoförüyüm efendim. Görüşmeyeceğim de nasıl çağıracak beni?’ diyor. ‘Elbette her gün görüşeceğim’ diyor. Delil yok, örgüt yok, suç yok. Artık vatandaşın yüzde 70-75’inde bu söylenenlerin yalan olduğuna dair bir kanaat var. ‘Turpun büyüğü’ dediler, bir şey yok. ‘Dananın kuyruğu kopacak’ dediler, kopan bir şey varsa bu kadar yalandan sonra kıyamet kopuyor sarayda. Ahtapotun koluna da inandıramadı, ‘Telef edeceğim sizi’ dedi, hiçbirimizi korkutamadın. Bundan sonra Erdoğan’a söylüyorum: Bir bana bak, bir bu meydana bak. Hepimizin yüzüne bak. Burada korkan biri var mı? Biz korkuyu evde bıraktık Erdoğan, evde bıraktık. Ama bir kez daha tarihi bir çağrıyı Bursa Kent Meydanı’ndan yapalım. Hemşerilerimin yanından bir çağrıyı yapıyorum. Sen bu savcının iftiralarına güveniyorsan ben de arkadaşlarımın masumiyetine güveniyorum. Gel milleti hakem yapalım. TRT’ye canlı yayın yetkisi verelim. Bütün yargılamaları TRT’de yapalım. İftira da duyulsun, cevapları da verilsin. Hodri meydan. Bir de çıkmış ‘Siyaset er meydanında yapılır’ diyor. Bir kere siyaseti erler değil, erkekler de yapar kadınlar da yapar. Bunu bileceksin. İkincisi eğer mertlikten, cesaretten bahsediyorsan öyle bir tane savcının Meşe, Ladin, Çınar diye üç odun yalancı şahidin arkasına saklanmayacaksın. Geleceksin Bursa Kent Meydanı’nda karşıma çıkacaksın. Hodri meydan. Sen salon adamısın, sen sıcak seviyorsun, sen kendini atadıklarına alkışlatıyorsun. Ben Ekrem’i milletin kendisine alkışlıyorum.

Kesik kulak cinayeti: Öldürüp evinin önüne attılar Kesik kulak cinayeti: Öldürüp evinin önüne attılar

“SAYFA SAYFA İFTİRA…”
Buradan bir çağrıyı daha tekrar etmek istiyorum. Bakın buradan bir beklentimi tekrar etmek istiyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bu savcılık yazı yazıyor. AK Partili Bursalılar, MHP’li Bursalılar. Diyor ki ‘Şu iştirakin, şu şirketin ihale dosyalarını yolla.’ İstanbul Büyükşehir bütün ihale dosyalarını yolluyor. ‘Ne yaptınız bu kadar çok?’ diyor. Neden? ‘2019 yılından öncekileri ben ne yapayım?’ diyor. ‘Onları istemiyorum’ diyor. Be Allah’ın adamı, eğer sen savcıysan, sen Cumhuriyet Savcısıysan, sen unvanında anlı şanlı Cumhuriyeti taşıyorsan, 2018’deki hırsızlık seni ilgilendirmiyorsa sen bu Cumhuriyetin değil, bir partinin aparatı olmuşsun, bir partinin aparatı olmuşsun. Hadi yalanla, yalanla. İlk başlarda ilk günler, sayfa sayfa iftiraları savcılık basın bülteni diye geçiyordun. O gün dediğin her şey yalan çıktı. Birine kanıt çıkmadı. Hadi desene ‘2019 öncesini istemiyorum, yani AK Parti döneminde yolsuzluk varsa AK Parti döneminde hırsızlık varsa, ben onunla ilgilenmiyorum. Ben buraya Ekrem İmamoğlu’nda kusur bulmaya, bulamayınca icat etmeye, iftira atmaya geldim’ diyorsun, bir de sonra çıkıp bu milletin yüzüne bakacaksın. Gün gelecek bu millet hepinizden bunun hesabını soracak, hepinizden.

“ARA ZAM YAPILMAZSA METAL FIRTINADAN BÜYÜĞÜ GELİYOR”
Değerli hemşerilerim bunlar 19 Mart’tan bugüne 60 milyar dolarımızı yaktılar. Bu para 2.3 trilyon lira. Siz isteyince yok. Bursalı meyve üreticisi istediğinde yok, araba pazarında Vakıfköy’de armut üreten, şeftali üreten ablalarım, abilerim kredi kullanmak istediğinde, en yüksek faiz. Borcunu ödeyemediğinde, haciz. Bankaya borç, bankaya faiz. Bu paranın yarısı Türkiye’deki bütün çiftçilerin bütün borçlarını, bütün faizlerini siliyor. Yarısı yine de kalıyor. Bu para atanmayan bir milyon atıyor, üç yıllık maaşı da peşin yatırıyor. Bu para 14 bin 500 lira alan emeklinin, bir göreyim 14 bin 500 alan emeklileri. 14 bin 500 lira alan emekliye, 30 bin TL verelim mi? 30 bin. Bu parayla veriyorsun, hem de 10 yıllığını peşin veriyorsun. Bu para öyle bir para. İşsizlere ayda 15 bin lira işsizlik maaşı verebileceğin, tüm öğrencilere 3 bin lira değil, 30 bin lira KYK kredisi verebileceğin bir paradan bahsediyoruz. Bunun için Bursa’daki sanayici zorda, faizler yükseldi. Yüzde 70’lere çıktı. KOBİ’ler dönmüyor, işçi çıkarıyorlar. Bursa’da on binlerce kişi bu ekonomik krizden sonra işsiz kaldı. İşveren mağdur, emekçi mağdur. Ama bir yandan eskiden krizler bir senenin kriziydi, aşılır giderdi. Kronik bir krizin içinde kaldık. O yüzden Bursa’dan bir kez daha, yarından itibaren başlatacağımız bir süreci, bu şehirden, bu emekçilerin, emeğin şehrinden, Bursa’dan haykırıyorum. İlk seçimde seçim zora girdiğinde her şeye ‘Biz de yapacağız’ diyen Erdoğan, ‘Mülakatı kaldıracağız’ diyen Erdoğan. Söz vermişti, enflasyonist ortamda yılda dört kez, üç ayda bir asgari ücrete zam yapacaktı. Ama geçen sene 12 ay bir kuruş zam yapmadan emekçileri sefalete, açlığa sürükledi. Şimdi Temmuz geliyor, bütün işçi örgütlerini ve işveren örgütlerini gezeceğim. Bu konuda hem işçiyi kayıran, hem işvereni zora sokmayan bir formülü geliştirip ilan edeceğiz. Emekçinin hakkını, Temmuz ayında asgari ücrete ara zammı almak için bir büyük mücadele başlatıyoruz. Bursa’dan ilk sloganları duymak isteriz. Ara zam hakkımız, söke söke alırız. Dört aylık enflasyon yüzde 13. 22 bin liralık asgari ücret verildiği günkü parayla TÜİK’e göre 3 bin lira kaybedip 19 bin lira oldu, ENAG’a göre 4 bin 500 lira kaybedip 17 bin 500 oldu. 17 bin 2 liralık asgari ücret, dört ayda aldığı zammı kemirdi, yok etti. O yüzden şimdi Temmuz’da asgari ücrete bir ara zammı almak durumundayız. Bunu yaparken KOBİ’lerimizi, sanayicilerimizin mağdur etmeyeceğiz. İlan edeceğimiz paketle KOBİ’ye, sanayiciye, bilhassa küçük esnafa artan asgari ücretin yükünü sırtlarına koymayacak, prim ve vergi teşviki ile bu yükü onların sırtından alacağız. İşverenin de yüzünü güldüreceğiz, emekçinin de ara zammını alacağız. Ara zam hakkımız, söke söke alacağız. Hep birlikte Bursa Kent Meydanı’ndan, bütün Türkiye’nin duyması için hep beraber haykırıyoruz. Ara zam hakkımız, söke söke alırız. Buradan emeğin başkentlerinden bir tanesinden, Bursa’dan tüm emekçilere selam olsun. Bu tur, sadece bir asgari ücret turu değil. AKP’nin 21 grevi yasaklayarak 200 bin işçinin hakkını yediğini biliyoruz. Buradan bir sendikalaşma kampanyasının müjdesini vermek isterim. Ülkemizdeki işçilerin yüzde 85’i sendikasız. Özel sektördeki işçilerin yüzde 90’ı sendikasız. Buradan işçileri sendikalı olmaya, mutlaka örgütlenmeye, örgütlü mücadeleyi yükseltmeye davet ediyorum. Bursalılar metal fırtınayı iyi bilirler. İktidar da unutmasın. Asgari ücrete zam yapılmazsa Bursa’dan ilan ediyoruz ki metal fırtınadan büyüğü geliyor, emekçilerin kasırgası geliyor, bu iktidarı yerinde tutmayacağız.

“‘DOSTUM SANCHEZ’ DİYORDUN, ‘İMAMOĞLU’NA ÖZGÜRLÜK’ DEDİ”
81 ülkeden 89 partinin üyesi olduğu Sosyalist Enternasyonal’i İstanbul’da üç gün ağırladık. Bugün onları uğurladım ve onlar kapıdan, biz bacadan koştuk Bursamıza geldik. Hepsi partimizin Avrupa Birliği’ne üyelik çabasını sonuna kadar destekliyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olunca Türkiye’yi hızla Avrupa Birliği’ne sokacak. Şüphesiz soruyorlar, ‘Terörsüz Türkiye’ye ne diyorsunuz?’ Kan akmasın, gözyaşı dinsin, silahlar gömülsün, verilsin, terör bitsin. Yürekten destekliyorum. Ama hem terörsüz Türkiye istiyoruz, hem gençler için yasaksız bir Türkiye istiyoruz. Hem de gençler için vizesiz Avrupa istiyoruz. Hem de Kürt’üyle Türk’üyle her vatandaş için demokrasi istiyoruz, eşitlik istiyoruz, kardeşlik istiyoruz. Bir yandan 81 ülkeden 89 parti. Başkanımız İspanya’nın Başbakanı Pedro Sanchez. Hepimiz ellerimize aldığımız ‘İmamoğlu’na Özgürlük’ dövizleri ile bütün dünyaya Ekrem Başkan’ın ve tüm belediye başkanlarımızın, meclis üyelerimizin serbest bırakılması gerektiğini haykırdık. Hani ilk günlerde diyordu ya bana ‘Konuşma, dünyaya şikayet etme.’ Dedim ki, ‘Ne münasebet? Sen benim canımı yakacaksın. Sen bizim canımızı alıp hapislere tıkacaksın. Sen bu millete darbe yapacaksın, ben susacağım.’ ‘Dünyaya seni rezil edeceğim’ dedim. Ne oldu? ‘Dostum Pedro Sanchez’ diyordun, Sanchez ‘İmamoğlu’na özgürlük’ dedi. ‘Dünyanın sayılı liderleri ile görüşüyorum’ dedin. O sayılı liderlerin ülkeleri, insanları hepsi Türkiye’deki darbeden haberdar oldular. Buradan Erdoğan’a bir kez daha sesleniyorum. Küresel lider olmak için önce evde demokrat olacaksın. Adil olacaksın, eşit olacaksın. Kumpasçı, iftiracı, mızıkçı olmayacaksın. Bunları yaptıkça sen küresel lider olamazsın. Olsan olsan dünyaya rezil olursun, hepimizi de rezil edersin. Bir taraftan da güya Suriye'de zafer kazanmıştın, ne oldu? Suriyeli sığınmacılar gidecekti, ne oldu? Bursa Suriyeli sığınmacılardan en çok canı yanan illerden biridir. Soruyorum Bursa’ya, dönen Suriyeli var mı? Hepsi burada. Buradan söylüyorum, biz sığınmacılara değil ama sığınmacı yaratan politikaların ve politikacıların düşmanıyız. Komşuda iç savaşı kışkırttılar, istikrarı bozdular. Şimdi oradaki geçici yönetimde ‘Herkes temsil olacak’ dediler, onu da çözmediler. Her an bir iç savaş olma tehlikesi ile kimse ülkesine dönmüyor. Bursa’dan bir kez daha hatırlatıyorum ki Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında Suriye'de de barış, eşitlik, kardeşlik, demokrasi olacak ve tüm Suriyeli sığınmacılar memleketlerine gidecekler. Söz veriyoruz.

“NE KORKUYA BOYUN EĞERİZ, NE YOKSULLUĞA ALIŞIRIZ” 
Adalet, özgürlük ve bu uğurdaki mücadelemiz her gün artarak devam ediyor. Bursa, muhteşem Bursa, gelincik tarlası Bursa, ay - yıldızlı al bayraklarıyla milletin kalesi Bursa, seni seviyoruz, seni bağrımıza basıyoruz. Bizi bağrına basan Bursa’ya yürekten selam söylüyoruz. Ekrem Başkan’ın selamlarını, saygılarını, sevgilerini iletiyoruz. Değerli Bursalılar hepinize söz veriyoruz. Bizim bizden başka kimsemiz yok, bizim bizden başka ülkemiz yok. Düşersek, birbirimize tutunup biz kalkacağız. Üzülürseniz yanınızda olacağız. Siz açken, biz tok yaşamayacağız. Siz ağlarken, biz gülmeyeceğiz. Küserseniz, ilk adımı biz atacağız. Çünkü biz biriz, birlikte güçlüyüz. Ne korkuya boyun eğeriz, ne yoksulluğa alışırız, ne birbirimizin elini bırakırız. Bundan sonra ya hep birlikte başaracağız, ya hep birlikte kaybedeceğiz. Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber, ya hiçbirimiz. Herkes imzaları attı değil mi? Ama görev bitmedi. İmza, 20 milyona doğru gidiyor. 20 milyon olunca tespiti yaptırıp notere, ilgili kuruluşlara… Ama imzanızı kimselere vermeyip, resmi kuruluşlara tespit yaptıracağız. Kimse korkmasın. ‘Oğlum polis, imza atamam.’ ‘Devlet memuruyum, imza atamam.’ Ya da ‘Çocuk ileride mülakata girecek, imza atamam.’ Bu kaygıların hiçbirisine gerek yok. İmzalar en güvenli şekilde korunuyor. Noter görecek. Mali Müşavirler Odası’ndan heyet isteyeceğiz. Bağımsız denetim kuruluşları görecek, yerinde sayacak, tutanak yapacak. Ama bizlerin, imza atanların imza föylerini alıp ilden, ilçeden, stantlardan; imza atmayan komşularımızı, işçi kardeşlerimizi bulmamız, imza atmayanlara ulaşmamız ve en yüksek imzaya, seçmenin yarısından bir fazlasına ulaşmamız lazım. Attığımız imza ile sadece Ekrem Başkan’a değil, Zafer Partisi’nin Genel Başkanı Ümit Özdağ’a da DEM Parti’nin Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a, Figen Yüksekdağ’a da… Bu arada bir partinin genel başkanını alıyorlar eskiden, öbürleri susuyor. Onunkini alıyorlar, berikiler susuyor. Alan, gemisini yürütüyordu. Bu meydanların farkı bu. Bu meydanlar, demokrasi diyenlerle otokrasi diyene karşı büyük bir muhalefet birlikteliğinin meydanıdır. Bu meydanda en sağdan en sola kadar seçmenler var. Ama ortak noktaları demokrat olmalarıdır. İyiliği sırf kendisine değil, demokrasiyi sırf kendisine değil, ötekine de isteyebilenlerdir. İşte bu bakış açısı Türkiye'nin gelecek yüzyıla güvenle bakacağı iktidarının bakış açısıdır. Hepinize helal olsun.

“TOPU ALIN DEDENİZDEN, KESTİRMEYİN”
Bir çağrım, Bursalı AK Partili gençlere. Tercih sizin, kapımız açık. Ama AK Parti’de siyaset yapmak istemişsiniz. Bence hiç yapmamaktansa kendini nerede hissediyorsan orada olmak doğrudur. Ama şöyle bir sorun var, AK Partili gençler. Ne diyorsunuz? AK Gençlik. Sizin Genel Başkanınız, ülkenin şu anki Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, partisini kurdu, Allah nasip etti 23 yıl müsabaka yaptık, maçları hep o kazandı. Hep o yendi. Biz 47 yıl yenemedik, millete küsmedik. Afra tafra yapmadık. Maçı bırakmadık, sahadan kaçmadık. Şimdi 23 yıldır kazanan Genel Başkanınız geçen sene 31 Mart’ta bu millet bu sefer de öyle takdir ettiği için maçı kaybetti. Biz kazandık. Ekrem Başkan, Mansur Başkan, Mustafa Başkan kazandı. Cumhuriyet Halk Partisi kazandı. Şimdi Genel Başkanınız sahadaki topu almış, kolunun altına koymuş ‘Oynamam, oynatmam’ diyor. Eve götürüyor. ‘Topu keseceğim’ diyor. ‘Bir daha maç yok’ diyor. AK Gençlik, AK Gençlik. Dededen topu alın, babadan, reisten topu alın. Deyin ki ‘Dede niye kaçıyoruz? Vaktiyle oynadın, kazandık. Bir kere de kaybettik. Topu ver, biz maç yapacağız. Belki de kazanacağız.’ Buradan söylüyorum, AK Partili gençler bunu yaparsa belki bir seçim, iki seçim kaybederler. Ama tarihe korkaklar, kaçaklar ve anti demokratlar, otokratlar olarak değil; sağcı, muhafazakar demokratlar olarak geçerler. Topu alın dedenizden, kestirmeyin topu.

“ATATÜRK’ÜN PARTİSİ İKTİDARA YÜRÜYOR”
Attığınız her imza, attığınız her adım, yaptığınız her alkış, ağızdan çıkan her slogan öyle dört başı mahmur bir demokrasi mücadelesi. İçindeyiz, fark etmiyoruz. Yıllar geçecek, ‘Oradaydım’ diyeceksiniz. ‘O Pazar günü Bursa’da Kent Meydanı’ndaydım’, ‘Ben o gece Saraçhane’deydim’, ‘O gün Konya’daydım, Van’daydım, Mersin’deydim ve biz başardık’ diyeceksiniz. ‘Biz bunu başardık, sandığı biz kurtardık, demokrasiyi biz kurtardık, ülkeyi 100 yıl öncesi gibi omuz omuza hep birlikte biz kurtardık, bugünlere memleketi biz getirdik’ diyeceksiniz. Siz hepiniz demokrasinin kahramanlarısınız. Siz bu ülkenin umudu, gururusunuz. Her birinizle ayrı ayrı gurur duyuyoruz. Ve attığımız imzalarla, adımlar, sloganlar ve alkışlarla söylediğimizi hep bir ağızdan bir kez daha söyleyelim: Ey Erdoğan. Ben milletim, milli iradeyim. Adayımı bırak, sandığı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum. Hepinizi çok seviyorum, iyi ki varsınız arkadaşlar. Geldiniz, onur, şeref, gurur, güç verdiniz. Şimdi hep birlikte yola çıkıyoruz. Hep birlikte yürüyoruz arkadaşlar. Yürüyelim arkadaşlar, yürüyelim arkadaşlar. 100 yıl sonra Atatürk’ün partisi iktidara yürüyor, yürüyelim arkadaşlar.”

Kaynak: AJANSLAR