Görevden alınan İBB Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasının ardından CHP'nin başlattığı "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitinglerinin adresi İzmir oldu. İzmir Gündoğdu Meydanı'nda düzenlenen "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitingi için yüzbinlerce yurttaş bir araya geldi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, yaptığı konuşmada, şunları söyledi: “Cumhuriyet’in kalesinden, milletin kalesinden sesleniyoruz. Kale siyaseti, kutuplaştırma siyaseti, karşısındakini şeytanlaştırma ve kavgadan medet umma siyaseti bitmiştir. Kaleler bitmiştir. Kaleler milletindir. Cumhuriyet’indir. Tüm kalelerimiz bu milletin istikbaline feda olsun.

Artık arkasında milletin desteği olmayan bir iktidar var. Olsaydı darbeye kalkışmaz, sandıktan korkmazdı. Artık devletin de milletin de itimat etmediği bir iktidarla muhatabız.

Eğer korkmuyor olsalardı, üç savcının, üç gizli tanığın arkasına saklanmazlardı. Artık sıcak salonlardan halkın içine çıkamayan bir iktidar var. Meşruiyetini kaybetmiş, tükenmiş, yaşlanmış, yorgun bir iktidar var.

D S C F5831

Özgür Özel Gündoğdu Meydanı'nda kime ne mesaj verdi? Özgür Özel Gündoğdu Meydanı'nda kime ne mesaj verdi?

Milletin gönlünden düşmüş, gözünden düşmüş. Şu anda anketlere göre ikinci parti olmuş ve beşinci partiyle kol kola girmiş, ayakta kalmaya çalışan bir ittifak var. bir avuç insanın bugün millete istikamet çizmeye çalışmasını izliyoruz. Milletin rızasını alamayanlar, ülkeyi vesayetle yönetmek istiyorlar. Unutmayın, Cumhuriyet Halk Partisi var oldukça, bu meydanlar doldukça artık hiç kimse bu millete istikamet çizemeyecektir.

Türkiye’de özgürlük mücadelesini hep gençler verdi. İstanbul işgal edildiğinde ilk eylemler, ilk bildiriler Darülfünun’da, İstanbul Üniversitesi’nin önünde, öğrencilerle başladı. Reformları savunanlar Genç Osmanlılardı. Meşrutiyeti ilan edenler Jön Türklerdi.

Kurtuluş Savaşı’nı veren, 38 yaşında Samsun’a çıkan Mustafa Kemal gibi boynunda idam fermanıyla yola koyulanlardı. Emperyalizme karşı duran gencecik Denizler ve arkadaşlarıydı. O mücadele halen devam ediyor.

Bugün Cumhuriyet Halk Partisi, vatan ve hürriyet mücadelesini sürdüren gençlerin partisidir.CHP, hiç yaşlanmayan ve yaşlanmayacak olan, her yaştan gençlerin partisidir. Nasıl ki 106 yıl önce başlayan mücadelenin meşalesini gençler taşıdıysa, bugünkü mücadelenin meşalesini de gençler taşıyor.

I M G 0245

Bugün Berkayların, Esilaların, Tahaların, Muhammedlerin elinde; Namık Kemallerin, Hasan Tahsinlerin, Deniz Gezmişlerin, Ali İsmail Korkmazların hürriyet meşalesi vardır. O gün Namık Kemaller, Hasan Tahsinler o meşaleyi taşımasalardı, bugün Cumhuriyet yoktu. Yine o gençler Saraçhane’de meydanlara akıp yüz binler, milyonlar olup o meşaleyi almasalardı bugün İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde kayyum vardı. Atatürk’ün partisinin başında kayyum olurdu. Korkmayan, sinmeyen, hapse atılsa da susmayan o gençlerin hepsinin alnından öpüyoruz. Bugün ezbere konuşmalarda gençlerin “geleceğimiz” olduğu söylenir. Yanlış, eksik. Gençler bu memleketin elbette geleceğidir, ama en çok da bugünüdür. Herkes oturduğu yerde beklerken, meydanlara inen gençlerdir. Burası Türkiye Cumhuriyeti’dir. Burada gençler itaatkâr değil, cüretkâr olurlar. Cesur olurlar. Eğer geçmişte cesaret göstermeselerdi, 15 Mayıs günü İzmir işgal olurken “Sen başla, gerisini getiren çıkar” deyip ilk kurşunu sıkmasalardı, bugün esaret altındaydık. 19 Mart darbesine karşı, 23 Mart günü büyük devrimi yapmak, 15,5 milyon insanın meydanlardan koşarak oy kullanmaya gitmesi ve tarihin akışını değiştirmesi; 19 Mart gecesi her yaştan ama en çok da üniversiteli gençlerin gösterdiği cesaretledir.

Gençlik ve Spor Bayramı’nda, Türkiye’nin bütün gençlerinin önünde saygıyla eğiliyorum. Gençler bugün ağır sorunlarla boğuşuyor. Kaliteli eğitime erişim bir sorun, barınma sorunu büyük. İşsizlik yüzde 40’lara dayanmış durumda. Hayat pahalılığı, düşmeyen enflasyon; ifade özgürlüğü, gösteri hakkı bunların hepsi sorun. Bugün 10 gençten 7’sinin yurt dışında hayal kurması bir sorundur. Herkes kendine göre bir “beka” tarifi yapıyor. Buradan açıkça ifade etmek isterim: Dünyanın gelişmiş ülkelerinin gelip Türkiye üzerinde hesap yapması beka sorunu değildir. Onlar bir kere denediler, buradan denize döküldüler. Evelallah sonları yine değişmez. Ama Türkiye’nin gençlerinin gelişmiş ülkelerde hayal kurması, “fırsatını bulursam giderim, dönmem” demesi bir beka sorunudur.

GENÇLERE HAYAL KURDURMALIYIZ

İşte biz bununla mücadele etmek, gerçek beka sorununu görmek ve gençlerimize yeniden bu memlekette hayal kurdurmak zorundayız. Bugün ne eğitimde ne istihdamda olan 3,5 milyon genç var. Onlara yeni bir isimle “ev gençleri” diyorlar. Avrupa bu durumu dert ediyor; oradaki oran yüzde 6. Bizdeki oran en iyimser hesapla yüzde 25. Onuncu Yıl Marşı’nda “on yılda on beş milyon genç yarattık” diye övünüyorduk. Cumhuriyet, on yılda on beş milyon genci hayata katmıştı. Bu iktidar, 23 yılda her görüşten 3,5 milyon genci evlere kapattı. Biz bu ülkeyi gençlerle kuran, gençlerle kurtaran bir gelenekten geliyoruz. İktidar olduğumuzda da gençlerle yöneteceğiz. 

YASAKLARIN YASAK OLDUĞU BİR GELECEK

Gençlere “yasakların yasak olduğu” bir Türkiye vaat ediyoruz. Gökyüzünü kaldıracağız, üniversiteleri özgürleştireceğiz. Nitelikli eğitimi herkese ulaştıracağız. İktidarımızda liseyi bitiren her genç, çok iyi bir yabancı dil bilecek ve dünyayla rekabet edebilecek teknolojik donanıma sahip olacak. Kayırmacılığı bitireceğiz. And olsun ki kamuya alımlarda mülakatı kaldıracağız. Yurt kapasitelerini artıracak, burs ve kredi tutarlarını yaşanabilir seviyeye yükselteceğiz. Gençlerin iletişim, ulaşım ve sosyal aktivite özgürlüğünü sağlayacağız. Avrupa standartlarında dijital erişim imkânlarını gelir durumuna göre ücretlendireceğiz. Vize sorununu kökten çözeceğiz. Avrupa Birliği’ne tam üyelik yolunda ilerleyen bir Türkiye’yi hep birlikte kuracağız. Bu ülkeyi gençlerin ülkesi yapacağız. Yasaksız ve vizesiz Türkiye’yi, iktidarımızın ilk yıllarında hayata geçireceğiz.

BUGÜN DARBENİN 60'INCI GÜNÜ

Bugün 19 Mayıs. Aynı zamanda, 19 Mart darbesinin 60. günü. Bu iktidar, 19 Mart’ta millete rağmen bir işe kalkıştı. O günden bugüne İstanbul’da, Anadolu’da meydanlardayız. 19 Mart, Erdoğan’ın seçimi çoktan kaybettiğini kendi kendine itiraf ettiği gündür.  Sayın Erdoğan, karşısına mertçe çıkan, daha önce adaylarını dört kez yenen, “Ben bu ülkeyi senden daha iyi yönetirim, biz bu ülkeyi sizden daha iyi yönetiriz” diyen rakibiyle baş edemeyince onu saf dışı bırakmıştır. Demokrasiyi istediği yerde inilecek, istediği yerde binilecek bir tramvay olarak görenler, yenilgiyi ilk kez tattıklarında o tramvaydan apar topar inmeyi tercih etmişlerdi. Dünyada iki tür darbe vardır: askeri darbe ve sivil darbe. İkisinin de bir planı, bir cuntasının karargâhı olur. Türkiye’de yaşanan 19 Mart darbesinin karargâhı Saray’dır, Beştepe’dir. Silahı yargıdır. Ve bu silahın kurşunu yalandır, iftiradır.  Darbeciler bu kez kamuflajla değil, cübbeyle gelmiştir. Çünkü Erdoğan, İmamoğlu’yla, Ekrem Başkanımızla sandıkta yarışmaktan korkmuştur. Ekrem Başkan aday olacağını açıkladıktan sonra, 18 Mart’ta iftar saatinde 31 yıllık diplomasını iptal ettiler.”

Muhabir: Özge Uyanık